Prut Savaşı - Prut Seferi
01 Ocak 1970
Ruslara Savaş İlânı
Osmanlı hükümeti, Çar'ın muharebe tehdidini havi
ültimatomunu alınca vaziyeti araştırmak için
gönderilen memurların beyanatı, Bender'den ve Kırım
hanından gelen haberlerde tehlikeyi gösterdiğinden
1710 Kasım'ından itibaren harp hazırlığına başlandı;
aynı zamanda Kırım hanı Devlet Giray'da devlet
merkezine davet edildi. Pâdişâhla görüşen Kırım hanı:
— "Eğer bu düşmanın sulhüne îtimad buyurup gene
tehlike haberleri nazar-ı dikkate alınmazsa cümle
Kırım memleketi elden gider; tahkik bilin ki
Rumeli'nin elden çıkmasına da sebep olur. Bu kâfirin
maksadı İstanbul'dur; reayanız ile yekdil ve yek
cihettir" sözleriyle hâlâ tereddüt eden pâdişâhı ikaz
etmiştir.
28 Ramazan 1122 (20 Aralık 1710)'da pâdişâhın
huzuruyla toplanan mecliste Rusların, Karlofça
barışından sonraki sözlerinde durmadıkları söylenerek
bir müddet daha ihmal edilecek olursa hududı tecavüzle
baskı kuracakları beyan olunmuş ve antlaşmaya aykırı
olarak Kırım hududunda Ur kalesine yakın Kamanka ile
Samarcık suyunun Özi suyuna döküldüğü mahalde Samarcık
kale ve palangaları ve Azak denizi'nde donanma inşa
ettiği Ukraynayı işgal eylediği Kalmuklarla birlikte
Kırım hududunu aşarak külliyetli hayvan alıp
götürdükleri ve yine Osmanlı hududunu geçip İsveç
askerinden esir aldıkları, hülâsa Çarın Osmanlılar
aleyhinde olan bütün hareketleri birer birer
anlatılarak harpten uzak duran III. Ahmet nihayet
Ruslar aleyhine meylettirildi ve alınan fetva üzerine
Ruslara harp ilânı kararı verildı. İlkbaharda Rusya'ya
yapılacak sefer hazırlığına başlanılıp keyfiyet
eyaletlere ve diğer îcab edenlere bildirildi ve
kuvvetlerin Edirne'de toplanmaları ferman olundu (1710
Aralık).
Ruslara harp ilânına karar verilmesi üzerine
Rusya'daki Osmanlı tüccarlarının memlekete selâmetle
dönmeleri için Rus elçisi Tolstoy yetmiş kadar
maiyyetiyle tevkif olunarak Yedikule'ye kaldırıldı;
açılan harbe Rusların sebebiyet verdikleri ve maksadın
toprak işgali olmadığı aralarındaki yakın ilişkiler
nedeniyle Vezir-i âzam Baltacı Mehmet Paşa tarafından
Viyana hükümetine bildirildi.
Bu sıralarda bir kısım Zaporog Kazakları, Mazapa'nın
eski kâtibi olup Osmanlıların Kazak Hatmanı îlân
ettikleri Orlink'in tahrikiyle Ruslara karşı
Ukrayna'da, faaliyette bulunuyorlardı.
Osmanlı ordusu 1711 Nisanında (1123 Rebiulevvel)
hareket etti. III. Ahmet, Sadr-ı âzam ve Serdâr-ı
ekrem Baltacı Mehmed Paşa'yı kabul edip kendisine
sancağ-ı şerifi teslim ettiği sırada Kırım hanı Devlet
Giray'ın sözüyle hareket etmesini tavsiye eylemişti.
Çar Petro'nun Plânı
Rus çarı Büyük veya Deli Petro Boğdan ve Lehistan
hududuna kuvvet yığdıktan sonra Boğdan'a girip Yaş
yoluyla Tuna'ya inmek istemişti; Tuna'yı Osmanlılardan
evvel tutacak olursa hem metbuları aleyhine isyan
edecek olan Boğdan ve Eflâk'den istifade edecek ve hem
de Rumeli'de isyana hazırladığı Hıristiyanların
ayaklanmalarıyla işi kolaylaşacaktı; çünkü Çar, harp
etmesinin sebebini, Osmanlı memleketlerindeki
Hıristiyanların kurtarılması için olduğunu îlân
etmişti; bu isyanları temin için de Tuna'ya inmek
zarurî idi.
Petro, Prens Golçin kumandasındaki bir kuvveti
Podolyda'ya akın yapmaları muhtemel olan Tatarlar ve
Orlik Kazaklarının taarruzlarından muhafaza için o
tarafa sevkettiği gibi Riga civarında bulunan
kumandanı Şeremetiyev'i de acele harp sahasına istedi;
bundan başka Ukrayna'nın Tatarlara karşı muhafazası
için prens Romudanofski kumandasında kuvvet sevk etti.
Çarın Osmanlılara harp îlânı 25 Şubat 1711 tarihinde
idi; Petro bundan sonra müttefiki olan Lehistan Kralı
II. Ogüst ile görüşmek üzere Goliçya'da Yaroslav
şehrine gitti.
Ruslara harp ilânından sonra İstanbul'dan Kırım'a
dönen Devlet Giray, kış içerisinde Rusya'ya akın
yapmış ve Dinyeper nehri ile bu nehrin sol sahilindeki
İzom şehrine kadar olan yerleri tahrip etmiş ve bundan
başka 30,000 kişilik diğer bir Tatar kuvveti de sabık
Lehistan kralı olup bir aralık Osmanlılara iltica
ederek sonra serbest kalan İstanislas Lezçinski
kumandasındaki 10,000 Lehli ve Urlık Kazakları
birleşerek onlar da Dinyeper'in sağ sahili boyunca
tahribat yapmışlar ve sonra Özi taraflarına
çekilmişlerdi.
Rus Çarı, ordusuna başkumandan olan Şeremitiyev'e
henüz Tuna'dan uzakta bulunan Türkler gelmeden evvel
Buğdan'a, girip biran evvel ilerleyerek ayaklanmak
üzere bekleyen Hıristiyanların maneviyatını ve şevkini
arttırmasını emretti; Şeremetiyev, Boğdan'a girdikten
sonra İsakcı'da Osmanblar tarafından Tuna üzerine
kurulacak köprüyü tahrip ile Dinyester nehrinden
geçecek olan Rus kısmı küllisini bekleyip Tuna'dan
kendi taraflarına Osmanlı askerinin geçmesine mani
olacaktı.
Şeremitiyev, Turla yani Dinyester yakınına geldiği
zaman Boğdan beyi hain Kantemir'den mektup alarak
bunda, serdar-ı ekrem kumandasındaki Osmanlı
kuvvetinin on gün evvel Edirne'den hareket ile
İsakcı'ya doğru gelmekte olduğunu bildirmiş ve Yaş
şehrinin muhafazası için bir miktar kuvvet istenmişti.
Voyvoda'nın istediği kuvvet Yaş'a gönderildiği gibi
Şeremetiyev de aldığı talimat üzerine İsakcı'ya doğru
hareket etti (29 Mayıs 1711); fakat Osmanlı ordusunun
kendisinden evvel İsakcı'ya geleceğini anlayan Rus
kumandanı bir tuzağa düşmekten korkarak olduğu yerde
kalıp daha ileriye gidemeyerek Yaş tarafına dönmüş ve
Prut nehri sahiline gelerek oradan vaziyeti çara
bildirmişti.
Rus Çarı, Şeremetiyev'in raporunu Dinyester nehri
kenarına geldiği zaman aldı; bu rapor plânını bozduğu
için memnun olmadı; Boğdan'ın kuzeyindeki zahire
darlığı da gözönüne alınarak Şeremetiyev'in Yaş
şehrinde durarak kendisini beklemesi bildirildi.
Çar kumandasındaki büyük ordu 25 Haziranda Prut
nehrini geçerek Yaş'a geldi, Osmanlı ordusunun
muntazaman ilerlemesi üzerine Eflâk'tan çıkması
beklenen ayaklanmadan eser görülmedi. Askerî bir
mecliste vaziyetin ciddî olduğu belirtilerek
Osmanlıların muvaffak olacakları zikrolunup Dinyester
nehrinin sol sahiline geçilmesi tavsiye olundu; fakat
Çar Petro, Boğdan'ı terk etmek istemedi. Kırım hanının
iltimasiyla Boğdan voyvodalığına tayin edilen
Kantemir, Osmanlı ordusunun henüz İsakcı'dan Tuna'yı
geçmediği haberini verip erzakça sıkıntı dolayısıyla
İbrail ve Kalas'taki Türk köylerinden zahire tedariki
kolay olacağını söylemesi üzerine Rus ordusu süratle
Prut nehri boyunca Güneye, yani Falcı ve Kalas
taraflarına doğru hareket etti; Ruslar Falcı'yı
Osmanlılardan evvel işgal ederek olurlarsa geçit
mahallinin bataklık olması dolayısıyla Rusların sol
cenahı Tuna'ya kadar muhafaza altında kalacaktı.
Petro bu tertibatı aldıktan başka İbrail ve Kalas'daki
zahireleri elde etmek için Osmanlı kuvveti yetişmeden
evvel General R e n n e kumandasiyle o tarafa yedi bin
kişilik bir süvari kuvveti1 göndermişti; bu kuvvet
aynı zamanda ruslardan yardım bekleyen Osmanlı
hıristiyanlarının maneviyatını da arttıracaktı.
Halbuki 120,000 kişilik Osmanlı ordusu süratle gelerek
Rus Çarı daha Dinyester nehri kenarında iken Prut
nehrinin sağ tarafına geçmek üzere Kırım Hanı
kuvvetleriyle birleşerek Falcı mevkiine doğru
yürümüştü. Osmanlı serdarı Falcı geçidinden bir buçuk
saat mesafede durup ordusunu Falcı sahiline geçirmek
için üç yerden köprü kurmaya başladı; düşman öncüleri
buna mani olmak istedilerse de muvaffak olamadılar; bu
suretle Osmanlı ordusu Prut nehrinin karşı tarafına
geçti ve bu geçiş Yaş'tan güneye doğru hareket eden
Rus öncü kuvveti kumandanı Yanoş tarafından çara
bildirilmesi üzerine derhal geri çekilerek orduya
katılması Yanoş'a emredilmişti, bundan başka Siret
nehri yoluyla Kalasla, hareket etmiş olan General
Renne'ye de aynı talimat verilmişti.
Osmanlı kuvvetleri Rus Öncü kuvvetinin ric'atini haber
alınca kuvvetli bir süvari koluyla onu takip ederek
Yanoş'u çok sıkıştırmışlardı. Çar Petro öncü
kuvvetinin gecikmesinden bunların fena durumda
olduklarını tahmin ederek bir fırka kuvvet ve bir
humbaracı bölüğü ile bizzat yardıma koştu ve öncü
kuvvetlerini düştükleri tehlikeli durumdan kurtararak
muntazam rica etti. Yapılan hücumlarda Osmanlı
kuvvetleri de epey zayiat verdikleri için Rusları
uzaktan takip etmişlerdi.
Osmanlı kuvvetlerinin Falcı'yı Ruslardan evvel işgal
eylemeleri üzerine Çarın plânı alt üst olmuş ve
ordusunun en büyük ihtiyacı olan erzak tedariki işi de
suya düşmüştü; nihayet askerî bir toplantıda galebeden
ümit kesilerek orduyu kurtarmak için geri çekilmeye
karar verildi; bir kısım ağırlıklar yakılıp ağır
bombalar yerlere gömüldü; dönüş başladı; fakar Rus
ordusunun gerisi Kırım kuvvetleri tarafından
kesildiğinden düşman ordusunda telâş başladı.
Osmanlı süvari kuvvetleri Rusların geri dönmelerinden
dolayı onları takip ettiler; bu suretle iki taraf
arasında muharebe olduğu için Rusların çekilmesi pek
ağır oluyordu; nihayet Ruslar, dönüş yolunun
tıkandığını haber almaları üzerine Prut nehri
kenarında bulunan Novi Stanilişce mevkiinde müdafaaya
karar vererek acele bir ordugâh kurdular Rus ordusunun
mevcudu 40,000 kadardı.
Muharebe
Osmanlı ordusu burada Rus ordusunu yakaladı; orduda
bulunan İsveç generali Şepar ile İsveç elçisi General
Ponyatofski tecrübelerine binaen Rus askeri üzerine
cepheden hücumu tavsiye etmeyerek bu orduyu tamamen
çevirip zaten pek dar olan yiyecekleri tükeninceye
kadar onlara muhasara altında tutup teslim olmaya
mecbur bırakılmasını tavsiye etmişlerse de vezir-i
âzam bunu kabul etmeyerek cepheden taarruza geçti; ve
şiddetli Rus mukavemeti ile karşılaştı; üç saat
muharebeden sonra yeniçeriler geri çekilmeye
başladılar, 7000 şehit verilmişti.
Muharebenin ikinci pazar günü (19 Temmuz) tekrar
taarruz olmuş, fakat bu cephe taarruzu ile fazla
zayiat verildiği için yalnız topçu ateşi teati
edilmiştir. Rus ordusu bilhassa gıdasızlık yüzünden
pek fena durumda olduğu gibi çemberden kurtulmalarına
imkân yok gibiydi; açlıktan telefat fazla idi.
Çar Petro vaziyetin vehametini görüp dengesini
kaybetmiş buhranlar geçirmeye başlamıştı; yanına giren
çariçe Katerina onu teskine çalıştı; Petro
Transilvanya'ya kaçmak çarelerini arıyordu.
Katerina'nın iştirakiyle toplanan askerî bir mecliste
Türklere barış teklifine karar verildi; çarın
müsaadesiyle Mareşal Şeremetiyev tarafından vezir-i
azama bir mektup yazılarak barış teklifi yapıldı;
vezir-i âzam bu müracaatı Rusların bir hilesi
zannederek Rus ordusunun bombardıman edilmesini ve top
ateşine ara verilmemesini emretti ve mektubu
getirenlerin de karınlarını doyurup sonra
tutuklattırdı.
Bunun üzerine Şeremetiyev ikinci bir mektup yazarak
daha ziyade kan dökülmeksizin barış için bir karar
vermesini Baltacı Mehmet Paşa'dan tekrar rica edip
aksi takdirde canla başla tekrar harp edeceklerini
bildirdi. Heyecan içinde olan Çar Petro esir ve Türk
kılıcı ile katledileceğini düşünerek senatoya
gönderdiği mektupta:
— "Benim bütün askerlerimle askerî bir hata işlemeden
aldığım uydurma haberler üzerine bizim kuvvetlerden
bir kaç kat üstün Osmanlı ordusu tarafından ihata
olundum; yiyecek yolları tamamen Türklerin ellerinde
olup Cenab-ı Hakkın lûtfu olmazsa mağlûp ve esir
edileceğime şüphe etmiyorum; şayet esir düşersem beni
kendinize Çar tanımayınız ve bir şey emredersem
yapmayınız; eğer kurtulup yanınıza gelirsem o vakit
emirlerimi icra ediniz; katlolunursam münasip birini
hükümdar yapınız" diye vasiyetlerde bulunmuştu.
Barış Görüşmeleri
Serdar-ı ekrem 21 Temmuzda Şeremetiyev'den ikinci
mektubu aldıktan sonra sulh teklifinin ciddî olduğunu
anladı ve bu hususta görüşmek üzere Kırım Hanı ile
ordu erkânını çadırına davet edip barış yapılıp
yapılmaması hakkında görüştü. Vezir-i âzam heyete:
— "Rus çarı sulh istiyor ve her ne talep edilirse
vermeği kabul ediyor, ne dersiniz, arzumuz gibi
hareket ederse sulhe müsaade edelim mi, yoksa amanına
bakmayıp harbe devam edelim mi?" diye sordu.
Müşavere heyetinden bazıları: "Eğer istediğimiz
kaleleri bize teslim eder ve tekliflerimize razı
olursa sulh yapmak kazançtır, katl-i âm etsek yine
tükenmez, aynı zamanda ölüm eri olup o suretle hareket
ederlerse maazallah bir fena durum hasıl olmak
ihtimali vardır. Bu cenk ahvalidir, bunda zaaf ve
kuvvete mağrur olunmaz; alelhusus dünkü muharebede
kâfirin saçtığı ateşten askerimizin yüzü dönüp bereket
ki akşam olduğu için düşmana bir şey sezdirilmedi.
Bizim isteyeceğimiz kalelerin her biri bin bir
müşkilâtla elde edilir; hazır bu kadar kaleler zahmet
ve meşakkatsiz ele girecek iken bunu kabul etmezsek
Allah muhafaza etsin vahameti çekilmek ihtimali
vardır" diye mukabele etmişlerdi.
Bundan sonra söz alan Kırım hanı Devlet Giray, bir
daha ele geçmeyecek olan fırsatın kaçırılmamasında
ısrar etti; bu barış hususu, orduda bulunan General
Ponyatofskive diğer adamları vasıtasıyla Bender'de
bulunan İsveç kralına yazılıp barışın önüne geçmesi
istenmiş ise de yetişememişti. Vezir-i âzam itirazlara
bakmayarak barışa muvafakat razı olduğunu Rus
generaline bildirmiş ve ertesi günü gelen Rus
murahhası Petro Şafirof ile aşağıdaki maddeler
mucibince muahede imza edilmiştir (2 Temmuz 1711).
Prut Antlaşması Esasları
1— Azak kalesi ne şekilde teslim alımışsa yine öylece
teslim edilecek,
2— Antlaşma hilâfına yapılan Taygan (Taganrog) Kamanke
(Karnenin Zaton = Kamienska), Şamara (Yeni Kale)
kaleleri yıkılacak ve bundan sonra oralarda kale
yapılmayacak ve Kamanke'deki bütün harp levazımı
Osmanlılara terk edilecek,
3- Ruslar, Lehistan işlerine müdahele etmeyecek,
4— Barabaş, Potkalı ve Kırım hanına tâbi Kazaklara
Ruslar tarafından müdahale edilmeyecek,
5— Osmanlı devletinin misafiri olan İsveç kralı XII.
Şarl'ın memleketine gitmesine Ruslar tarafından
katiyyen negel ve taarruz olunmayacak ve isterlerse
sulh yapabilecekler,
6— Osmanlı'ya gelip giden Rus tüccarından başka
Osmanlı'da Rus elçisi bulunmayacak,
7— Osmanlı hükümeti Rus reayasını ve Ruslar da Osmanlı
reayasını bağlı bulundukları devlet aleyhine tahrik
etmeyecekler,
8— Evvelce ve sonradan elde edilen Müslüman esirler
Osmanlı hükümetine iade olunacak,
9— Ruslar tarafından eskisi gibi Kırım hanına yine
vergi verilecek.
Bu barış antlaşması, Çarın murahhası Şafirof'a verdiği
talimata nazaran pek hafif ve siyasî cereyanlar göz
ününe alınmadan imzalanmış bir anlaşma olup Ruslar
için pek müsaitti.
Çar Deli Petro 23 Temmuz'da teati edilen antlaşma
hükümlerine uyacağına dair Baron Petro Şafirofile
Mareşal Şeremetiyev'in oğlu Petroviç Mihal'i rehin
olarak vermiştir. Prut antlaşmasının imzalanmasını
müteakip vezir-i âzam ve serdar-ı ekrem tarafından
açlıktan muztarip olan Çar Petro'ya pirinç ekmek,
kahve, şeker ve diğer bazı yiyecek maddeleri
gönderildi.
Prut muzafferiyetinden bahis ile vilâyetlere
gönderilen fermanda barış hükümleri kısaca
anlatıldıktan sonra bu muzafferiyet dolayısıyla Sultan
Ahmet'e Gazi unvanı verildiği bildirilmektedir.