YILDIZ SUİKASTI
01 Ocak 1970
Taşnaklar'ın Türkiye'deki son teşebbüsleri
Abdülhamid'e yapılan suikasttir. Nitekim Papazian,
"Sultan Abdülhamid'in hayatına yöneltilen saldırı,
Taşnakların Türkiye Ermenileri hesabına yaptıkları
ihtilal denemelerinin son perdesi oldu. Bu da
Taşnaksutyun'un görkemli, fakat faydasız
teşebbüslerinden biriydi. Başarısı Ermeni davasına bir
fayda getirmezdi, başarısızlığı her halde halkımızı
büyük bir felaketten kurtarmıştır" diyerek bunu teyid
eder.
Krisdapor Mikaelyan ile birlikte Arnavutköylü Vram
Şabuh Kendiryan, Belçikalı Joris ve karısı, Yarı Rum
Silvio Rişçi, Alman doğumlu Lipa-Rips, Torkom (Ardaş
Haçik Kaptanyan), Safo (Konstantin Kabulyan), Mari
Zayn, Garo (Hamparsum Ağacanyan), Kris Fenerciyan,
Aşod (Karlo Yovanoiç) ve bir kısmı Kafkasya'nın,
Avrupa'nın çeşitli köşelerinden gelmiş maceracı
şahıslar İstanbul merkezinde toplanarak suikast
planları için çalışmaya başlamışlardır. İlkin 12
bombayla Polonez köyüne gitmişler ve İbrahim Paşa
korusunda bomba denemesi yapmışlardır.
Krisdapor, Rus Yahudisi tüccar pasaportu sayesinde
Rusya elçiliğinden aldığı tavsiyeyle birkaç defa
Selamlık törenine giderek orada serbestçe incelemeler
yapmış ve Padişah geçerken üstüne bomba atmayı kolay
görmüştür. Yalnız Selamlık'ta yollara kum dökülmesi
dolayısıyla bombanın patlayamayacağı sakıncası ortaya
çıkmıştır.
Daha sonra Ramazan ayının on beşindeki törende, yolda
iki adamın tabanca ile padişaha saldırması planı
incelenmiş ve Joris, Yıldız'dan Dolmabahçe'ye kadar
olan yol üstünde bir ev tutulmasını teklif etmiştir.
Tayin olunan adamlar tabancalarla hazır olarak
beklemişler, ancak padişahın o defa Çırağan Sarayı'na
kadar Yıldız bahçesinden geçerek gitmesi,
Komitecilerin bu teşebbüsünü de sonuçsuz bırakmıştır.
Nihayet, yabancı konukların bulundukları yerlerde
bomba atmak ve aynı zamanda araba ile büyük bir bomba
patlatmak planı ileri sürülmüştür. Bu konuda uzun
tetkikler ve hesaplar yapılmış, bombaların yabancı
memleketlerde hazırlanmasına, denemelerinin orada
yapılmasına ve özel bir araba içinde saatli bomba ile
suikast yapılmasına karar verilmiştir.
İncelemelerine devam eden Krisdapor, her hafta
Yıldız'a giderek, padişahın camie girip çıkmasını,
arabanın durduğu yerden camie kadar olan uzaklığı adım
ölçüsüyle, saatle tespit etmiştir. Sonuçta, cami
avlusunda yabancı konukların arabaları arasında
bulunacak ve mümkün olduğu kadar padişaha yakın olacak
bir araba içinde saatli büyük bir bomba patlatılmasına
ve padişahın yanındakilerle birlikte öldürülmesine
karar verilmiştir.
Arabacının sürücüsünün oturacağı yere 120 kilo
patlayıcı madde alacak demir bir sandık yaptırılmış ve
patlayıcı maddeyi ateşlemek için bir dakika 42
saniyelik devreli bir saat kadranı hazırlanmıştır.
Arabayı Zare Haçikyan adında 45 yaşında eski bir katil
olan Ermeni komite mensubunun idare etmesi
kararlaştırılmıştır.
Patlayıcı madde, 18 Temmuz sabahı, arabacı yeri
altındaki demir sandığa doldurulmuş, içerisine teneke
kutu içinde 500 tane kapsül konmuştur. Her şey
hazırlandıktan sonra 21 Temmuz 1905 Cuma günü Selamlık
resminden sonra Sultan Hamid saraya dönerken camiin
önünde bomba patlatılmıştır. Bütün tertibat tam
anlamıyla alınmış olduğu halde, o gün camiden
çıktıktan sonra Padişahın Seyhülislam'la görüşmesi ve
bu sebeple birkaç dakika gecikmesi, suikastın
başarısız sonuçlanmasına sebep olmuştur.
Olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma sonunda
Avusturya tebaasına mensup Edouard Joris isimli şahıs
idama mahkum edilmiştir. Bir süre sonra hapishaneden
Saray'a getirilen Joris, Ermeniler aleyhinde çalışmak
üzere 500 lira ihsanla ajan tayin edilip Avrupa'ya
gönderilmiştir.
1905 yılının 21 temmuzuydu. Padişah II. Abdülhamit'e
Yıldız camisindeki cuma selâmlığından çıkmış,
arabasına doğru ilerliyordu. Her zamanki gibi, caminin
merdivenlerinden inecek ve dört yüz metre ileride
bekleyen arabasına binecekti. Fakat bu sefer ufak bir
gecikme olmuştu. Şeyhülislâm Cemalettin Efendi,
Abdülhamit’in yolunu kesmiş, bazı konularda bilgi
istemişti.
Padişah II. Abdülhamit'le Şeyhülislâm Cemalettin
Efendi arasındaki konuşma oldukça uzamıştı. Tam bu
sırada korkunç bir patlama duyulmuş, arkasından araba
parçaları ve insan kol ve bacakları dört bir yana
savrulmaya başlamıştı. Padişahın yanında bulunanlar
korkuyla kaçışıyor, canlarını kurtarmak için sığınacak
yer arıyorlardı. O kadar kalabalığın arasında kılını
kıpırdatmayan, yüzünde en ufak bir heyecan ve korku
izi görülmeyen tek bir kişi vardı: Kuruntu ve kuşkusu
herkes tarafından bilinen II. Abdülhamit..
Ortada heykel gibi kıpırdamadan duruyordu.
Yaverlerinden Miralay Sadık Bey korku ve telâştan
kılıcını yere düşürmüş. Miralay Süleyman Şefik Bey de
apoletini kaybetmişti. Çevresindekilerin can kaygısına
düşüp çil yavrusu gibi dağılmaları, II. Abdülhamit’i
çok kızdırmış ve olaydan sonra yaveri için :
"Kılıcını düşüren yaveri maiyetimde görmek istemem,
Trablus'a sürgün gidecek!.." emrini vermişti. Tehlike
savuştuktan sonra, sığındıkları yerlerden çıkanlara
Padişah şunları söylemişti:
"Arabamı çekiniz, burayı kordon altına alınız,
sorumluları tutuklayınız!.." Bu sırada, muhafız
kıtalarının tüfeklerine mermi sürdüklerini görünce,
töreni yöneten subaya :
"Selâm emrini verdir, ne duruyorsun!." diye
bağırmıştı. Muhafız kıtası hazır ol durumuna geçince,
cami kapısına getirilen arabaya binen Abdülhamit,
âdeti olmadığı halde ayakta durmuş, dizginleri kendi
kullanarak Çit köşküne varmıştı.
Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan kurmaya
çalışan Ermeni Komitacıları karşılarında en büyük
engel olarak gördükleri Padişah II. Sultan
Abdülhamit'i öldürmek istemişlerdi. Kendileri bu işte
yeteri kadar tecrübeli olmadıklarından, Avrupa ve
Rusya'daki uluslararası anarşistlerle ilişki
kurmuşlar, onlardan Abdülhamit'in öldürülmesi
konusunda yardım ve destek sağlamışlardı.
Bu iş için özel olarak İstanbul’a gelenlerden biri de
Belçikalı ünlü anarşist Edvard Jorris'ti. O dönemde
anarşizm bütün dünyayı sarmış, suikasta uğramayan
hükümdar ya da cumhurbaşkanı hemen hemen kalmamıştı.
Şimdi sıra II. Abdülhamit'teydi. Edvard Jorris, göze
çarpmamak için Singer şirketine memur olarak girmiş,
Padişah'ın cuma selâmlıklarını büyük bir dikkatle
izlemeye başlamıştı. Abdülhamit, cuma günleri Yıldız
camisinden çıktıktan sonra, 1 dakika 42 saniyede
arabasının yanına gidiyordu. Birkaç cuma selâmlığını
gözleyen Jorris, bu sürenin hiç değişmediğini.
Padişahın bir saat düzeni içinde bu yolu, daima 1
dakika 42 saniyede aldığını görmüştü.
Suikastı hazırlayan örgüt oldukça genişti. Jorris'ten
başka, Rusya'dan gelen Kristofor Mikaelyan ve kızı
olarak tanıttığı Robina, Hacı Nişan Minasyan, Mıgırdıç
Serkis Garibyan, Karabet Ohanesyan, Vahram Sabun
Kendiryan, Silviyoriçi, Sari Torkom, Trase Yuvanoviç
bu örgütün belli başlı üyeleriydiler.
Hazırlanan plana göre, Yıldız camisi önünde bomba
çatlatılıp II. Abdülhamit öldürüldükten sonra, Galata
Köprüsü, Tünel, yabancı banka ve kurumlar havaya
uçurulacak, yabancı devletlerin işe karışmaları
sağlanacaktı. Filibe şehrinde Ermeni Komitacıları
büyük bir toplantı yapmışlar, bu toplantıya Slav ve
Siyonist örgütleri de katılmıştı. Pro Armenia gazetesi
başyazarı Pirkiyar da bu toplantıda bulunanlar
arasındaydı. Yapılan görüşmeler sonunda plan
hazırlanmış ve II. Abdülhamit'in Yıldız camisinden
çıkarken öldürülmesi kararlaştırılmıştı.
Gerçek adı Kristofor Mikaelyan olan fakat Samuel Fayn
takma adiyle dolaşan Rus Ermenisi, Viyana'da
Neseldorfer Wagenbefcu Fabriks Geselschaft firmasına
bir fayton yaptırmış ve bunu parça parça Türkiye'ye
sokmuşlardı. Deniz yoluyla gelen faytonun parçalarını
İstanbul’da komitenin adamı Silviyoriçi alıyor,
muayenesiz geçmesi için de gümrük memurlarına para
yediriyordu.
İçine patlayıcı madde yerleştirilecek biçimde
yaptırılan bu araba, bir araya getirildikten sonra,
Şişli dışında denenmiş, amaca uygun bulunmuştu.
Faytona 80 kilo patlayıcı maddeyle 20 kilo demir
parçası konmuş, arabaya koşulacak atlar da, o dönemin
ünlü tiyatrocularından "Kel" Hasan Efendi’den satın
alınmıştı. "Machine İnfernale-Cehennem Makinesi" adı
verilen ve bombayı istenilen zamanda patlatacak olan
araç, Fransa'dan getirtilmişti. Bütün bunlar
tamamlandıktan sonra, 21 Temmuz 1905 cuma günü fayton,
Abdülhamit'in dört at koşulu arabasının yanına
bırakılmış, Padişahın camiden dışarıya çıkması
beklenmeye başlanmıştı.
Abdülhamit, caminin kapısında görününce Kristofor
Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, Cehennem
Makinesini çalıştırarak, bomba 1 dakika 42 saniye
sonra patlayacak duruma getirilmişti. Fakat Padişah,
kapı önünde Şeyhülislâm Cemalettin Efendi'yle
konuşmaya dalınca, süre dolmuş, Abdülhamit ölümden
kurtulmuştu. Suikast amacını gerçekleştirememişti ama,
tam 26 kişi ölmüş, 58 kişi de yaralanmıştı. Ayrıca, 17
arabayla 20 at da parçalanmıştı. Cehennem Makinesi'ni
çalıştırdıktan sonra kaçamayan Kristifor Mikaelyan da
ölüler arasındaydı.
Suikastçılardan birçoğu yabancı pasaport
taşıdıklarından yurt dışına kaçmışlardı. Fakat Edvard
Jorris yakalanmıştı. Arabanın parçaları arasında
bulunan Neseldorfer kelimesiyle 11123 rakamı, olayın
aydınlanmasını sağlamış, konuşmamakta direnen Edvard
Jorris de her şeyin ortaya çıktığını görünce, bütün
bildiklerini anlatmıştı. Suikastçılardan Hacı Nişan
Minasyan, sorgusu sırasında gittiği yüznumarada,
teneke ibrikle bilek damarlarını ve karnını yırtarak
intihar etmiş, geri kalanlar idam cezasına
çarptırılmışlardı.
Abdülhamit, Edvard Jorris'i bağışlamış, ayrıca
kendisine 500 altın vermişti. Jorris, daha sonraları
Avrupa'da Abdülhamit'in bir ajanı olarak çatışmış,
saraya önemli raporlar göndermiştir.