Saltuk Buğra Han Destanı
06 Mart 2007
Büyük Türk İmparatorluğunu, 840 yılından itibaren devralmağa başlayan
Karahanlıların 1212 (1240) yıllarına kadar devam eden hanedanlığı esnasında en
önemli ve muhakkak ki dünya tarihinin seyrini değiştiren büyük hadise Türklerin
İslam dinini kabul etmiş olmasıdır.
940 yılı civarında Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han zamanında vuku bulan bbu
dünya çapındaki hadise, dünya üzerindeki büyük tesiri dercesinde Karahanlılar
arasında da destani bir havaya bürünmüş ve Satuk Buğra Han etrafına gelişen bir
destan meydana gelmiştir.
Türklerin İslam Dinini kabul edişleri ilahi bir ilhama bağlamaya çalışan Satuk
Buğra Han Destanının çok kısa bir zamanda geliştiği, islamiyetten önceki Türk
Destanlarından da aldığı ana motiflerle daha da zenginleşerek tesbit edilen
yazılı şekle geldiği söylenebilir.
Aynı zamanda bu gün bile Kaşgar yakınlarındaki Artuç kasabasında bulunan mezarı
bir ziyaretgah mahalli olan Satuk Buğra hayatını, destani bir hava içinde
anlatan Satuk Buğra Han Destanı Tezkire-i Buğra Han adlı bir eserde kayıtlıdır.
Bu eserin muhtelif el yazmaları vardır.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed, Miraç esnasında, diğer bütün peygamberleri de
görür. Aralarından birini tanıyamanz ve Cebrail Aleyhisselelama o zatın kim
olduğunu sorar. Cebrail de:
-Bu zat Peygamber değildir, der. Bu zat, sizin ruhunuzu Ulu Tanrıya emanet
ettiğiniz günden üç yıl sonra yer yüzüne inecek ve sizin dininizi Türkistan da
yayacaktır.
Cebrail Aleyhisselamın bu cevabı üzerine hazreti Muhammed çok sevinmiş, Miraçtan
sonra, gece gündüz bu mübarek ruh için dua etmeğe başlamıştı. Tabi bu arada, bu
mübarek zattan sahabelerine de bahsetmiş ve sahabelerinin bu zatın ruhunu
görmeği istemeleri üzerine Hazreti Muhammed de dua ederek Miraç esnasında
gördüğü zatın ruhunun görünmesini arzulamıştı.
Hazreti Muhammed' in duası üzerine birden karşılarında kırk silahlı atlı
belirdi. Selam verip yaklaştılar. Bu atlılar, başlarında Satuk Buğra Han' ın
bulunduğu kırk arkadaşının ruhu idi.
Yıllar geçtikten sonra, Kaşgar Hükümdarının bir oğlu dünyaya geldi. Adını Buğra
Han koydular. Buğra Han' ın doğduğu gün büyük zelzeler oldu. Su kaynakları
kurudu. Buğra Han' ın büyüdüğü zaman müslüman olacağını falcılar anladılar.
Bunun üzerine de onun öldürülmesini sağlık verdiler. Fakat annesi oğluna kol
kanat gerdi; falcıların yalan söylediğini iddia etti. Şayet bir gün gelir
falcıların dediği çıkar ve Buğra Han büyüdüğü zaman müslüman olursa, onun o gün
öldürülmesini istedi. Böylece de oğlunun öldürülmesini önlemiş oldu.
Satuk Buğra Han, on iki yaşına gelince kırk arkadaşı ile birlikte ava çıktı. Bir
tavşanı kovalamağa başladı. tavşanı kovalamağa o kadar dalmıştı ki
arkadaşalarından ayrıldığını farketmedi.
Tavşanı bir müddet kovalayan Satuk Buğra Han, bir müddet sonra hayvanın şekil
değiştirdiğini hayretle gördü. Gerçekten de kovaladığı tavşan bir ihtiyar adam
kılığına girmişti. Satuk Buğra Han bu zatın Hızır Aleyhisselam olduğunu anladı
ve onun verdiği dini nasihatları ve öğütleri can kulağı ile dinledi.
Bundan bir müddet sonra, zamanı gelince Satuk Buğra Han' ın babası öldü. O
zamanki Türk adetlerine göre annesi de, Satuk Buğra Han' ın amcası ile evlendi.
Fakat bir gece Buğra Han amcasını İslam dinine davet etti. Amcası kabul etmedi.
Bunun üzerine yer yarıldı ve yarılan yere Buğra Han' ın amcası gömülüp kayboldu.
Amcasının bu şekilde ölmesi Satuk Buğra Han' ın hükümdar olması demekti çünkü
tahta geçecek başka bir kimsesi yoktu. Ve Satuk Buğra Han hükümdar oldu.
Hükümdar olur olmaz da Türk Ülkesinde İslamiyeti yaymağa başladı. Bütün
savaşları kazanıyordu. Savaşlarda ağzından çıkan ateşler bütün kafirleri
yakıyordu. Kılıcını düşmana çevirince kılıcı kırk adım birden uzuyordu. Bu
yüzden bu kılıcın korkusu dört bir yanı doldurmuş, düşmanlarını sindirmişti.
Öyleki, Satuk Buğra Han doksan yaşına geldiği zaman ülkedeki bütün Türkler
müslüman olmuştu. Amuderya kıyılarından güneyde Kış Kezek taraflarına ve kuzeyde
Karakum' a kadar yayılan olanlarda herkes islam dinine girmişti. Bu da
yetmeyince Çin ile savaşıp İslamiyeti oraya kadar yaydı.
Ondan sonra Satuk Buğra Han ilahi bir emir aldı. Bu emre uyarak Kaşgara döndü ve
orada öldü. Dört kızı vardı. Bunlardan ikincisinin adı Alanur idi. Alanur bir
gün evinin önünde gördüğü bir arslandan korkarak bayıldı. Ayıldığı zaman bir
çocuğu olduğunu anladı. Doğan çocuğa Ali adını verdiler Hazreti Ali gibi Allah'
ın Arslanı olduğundan bu adı verdiler.
(Satuk Buğra Han destanının, Buğra Han' ın kızı Alanur' un gebe kalması, değişik
bir, el yazmasına göre de: Cebrail' in getirdiği bir ışığın Alanur' un ağzına
akması sonucudur. Bu bir damla ışıktan doğan Alanur' un oğlu, Hazreti Ali gibi
bir Allah' ın Arslanı olduğundan, Seyyid Ali Arslan Han adını almıştır.
KAYNAK:Türk Destanları
M.Necati Sepetçioğlu