« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 May

2014

HSYK bu savcıyı görüyor mu?

Gültekin Avcı 01 Ocak 1970

"Kılıçdaroğlu'nu yanlışlıkla ifadeye çağırdık. Çağrıyı da geri aldık. Kendisi de öğrendi işte daha ne istiyor" diyor savcı.

Oldukça tuhaf ve manidar bir "yanlışlık."

Yanlışın sahibi olarak mahcup olması gerektiği halde "daha ne istiyor" nobranlığı daha da garip.

17 Aralık soruşturması sürecinde bazı gazeteci dostlar hatırlatmıştı bu savcıyı bana.

Havuz medyasında 17 Aralık adli soruşturmasını "Başbakan Erdoğan'a darbe" olarak niteliyor ve yargı içinde "paralel bir yapı" olduğunu söylüyormuş.

Ben de "olamaz böyle bir şey, mesleki hayatını karartır, halen görevde olduğuna emin misiniz" filan demiştim.

Zira siyaseti sarsmış böyle bir soruşturmada;

Başsavcılık ve soruşturma savcısının dışında, halen görev icra eden soruşturma dışı diğer hâkim ve savcıların yorum yapması hem de meslektaşlarını ve soruşturmayı delilsiz olarak karalaması ciddi bir disiplin suçudur.

2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 62 ve devamı maddeleri, Savcı Mehmet Demir'in hiçbir delile dayanmadan meslektaşlarını ve soruşturmayı karalaması, bunları yaparken de tarafgirce AKP jargonu kullanmasını cezalandırmaktadır.

Nitekim bu yayınlardan sonra kamuoyunda enikonu bir "AKP'nin adamı" kanısı oluşturmuştur.

Hem savcılık hem de siyasal yorumculuk yapılmaz.

Savcı Demir'in bu sorumsuz eylemlerinin karşılığı aynı kanunun 68/a-b maddesinde açıkça yer değiştirme cezası olarak belirtilmiştir.

Soruşturma ile hiç ilgisi olmayan ve halen görevdeki bir savcının havuz içi kanal kanal dolaşıp meslektaşlarına ve soruşturmaya karalar çalması kabul edilemez.

Zira henüz ispatlanmamış muhayyel bir "paralel yapı"dan bahsedip, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının Başbakan'a darbe girişimi olduğunu söylemek görevdeki bir savcının harcı değildir.

Evet, o savcı AKP hukuk işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı gibi canlı yayında kendi meslektaşlarını ve soruşturmayı suçluyor.

Delil yok, belge yok, bilgi yok.

Bunları medyada söyleme görev ve yetkisi (özgürlüğü) sende yok.

Velev ki soruşturma savcısının usul yanlışı olsa bile, bu yanlışlar o savcının bir gizli yapıya veya örgüte mensubiyetinin delili mi?

Usulde ve esasta yanlış yapan hâkim ve savcı bir kalemde gitti mi?

Mesela Savcı Mehmet Demir yaptığı bu yanlış çağrıdan dolayı "bir örgütün adamı" olarak ilan edilmeli mi?

Yazık ki Savcı Demir soruşturmanın ve iddianamenin sahibi de olmadığı halde, tıpkı Başbakan gibi sadece iddia ediyor, suçluyor, karalıyor, iftira atıyor.

Savcı olduğunu hatırlayıp Başbakan'ın da bugüne kadar koyamadığı bir kırık delili süremiyor ortaya.

Adalet.org sitesindeki yazısına bakıldığında; Savcı Mehmet Demir'e göre, 25 Aralık'ta mahkeme kararını ve savcı emrini uygulamayan İstanbul Emniyet Müdürlüğü demokrasiyi savunmuş.

Kolluk birimleri ne zamandan beri mahkeme kararları ve savcı emirlerinin hukuka uygunluğunu değerlendirebiliyor?

Savcı emirlerinin ve mahkeme kararlarının kolluk birimleri tarafından değerlendirmeye tabi tutulduğu bir ülkede, yargı faaliyetinden ve hukuk devletinden bahsedilebilir mi?

Bu konunun "kanunsuz emir"i düzenleyen Anayasa'nın 137. maddesiyle ilgisi yok.

Doğrusu Savcı Demir'in HSYK'yı ciddiye aldığını da pek sanmıyorum ama...

Bakalım HSYK kendi adli soruşturmayı ve meslektaşlarını darbe ve örgütçülükle suçlayan savcı için ne yapacak?

Duyduklarınız, söylentiler hatta sizin tereddütleriniz ve "acaba"larınız...

Belki siz de inanıyor olabilirsiniz "paralel yapı" iddialarına.

Ama bilin ki bu fikirleriniz hukuki değildir, ispatlanmadığına göre gerçek de değildir.

En azından hukuk devletlerinde böyledir.

Bugün hukuki materyallerle ortaya koyulan soruşturma ve iddianame seviyesinde dahi bir "paralel yapı" gerçekliği yok.

Başbakan'a hak vermeyen her ülke, her kurum ve her kişi "paralel" sayılıyor, farkında değil misiniz?

Başbakan'ın hukuk adasından dünyalarca uzakta ve partizanlığın doruğundaki histerileri, hiçbir hukuk ikliminde delil teşkil etmez.

Sırf Başbakan söylüyor diye isnatları ciddiye almak hukukun tabiatıyla bağdaşmaz.

Başbakan 24 saat bağırsa bile, bu detone naraların hukukta tek statüsü vardır: Suç duyurusu.

Bir yalanı aylarca tekrarlasanız ve hatta kitleleri ikna etseniz bile, hukukta bir kırık delil hükmü yoktur.

Siyasal tercihler ve ihtiraslar milyonlarla ifade edilse bile, imzasız bir mektup kadar itibarsızdır hukuk koridorlarında.

Yolsuzluk ve hırsızlıklardan sonra başvurduğunuz şarlatanlıklarla seçmeninizi kandırabilirsiniz.

Allah'ı, hukuku ve vicdanı ise asla!

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 125653

ulkucudunya@ulkucudunya.com