Şüpheliler konuştu, şüpheler dağıldı mı
Cafer Solgun 01 Ocak 1970
Rüşvet şüphelisi dört eski bakanın Meclis konuşmaları, haklarındaki şüpheleri dağıtmadı, daha da pekiştirdi. Sanıyorum AKP’li milletvekilleri ve bu partinin taraftarları, “rakip” siyasi partilerden daha büyük bir dikkatle “şüpheli” bakanların savunmalarını dinlediler. Peki, ikna oldular mı?
Yıllarca “bakan” koltuğunda oturmuş ve elindeki güç ve yetkiyi kişisel çıkar sağlamak için kullandığı iddiasıyla karşı karşıya bulunan kişiler, bu iddialar kadar somut delillerle kendilerini savunmak durumundadırlar. Savunma argümanları sadece tutarlı değil, aynı zamanda inandırıcı, ikna edici de olmalıdır.
Ortalığa saçılan ses kayıtlarından birinde muhatabına söylediği iddia edilen “Orospu ile memurun bahşişini peşin vereceksin arkadaş” sözlerinden “hayırseverliği” yanında bir de gayet “prensip” sahibi bir girişimci olduğunu anladığımız Rıza Sarraf, geçenlerde ortaya çıkmış ve “Kapıda polisleri görünce bunun bir darbe olduğunu hemen anladım” demişti. Türk bayrağı önünde verdiği resimle cari açığın yüzde 15’ini kendisinin karşıladığını açıklamış ve “Bana Başbakan’ı suçla tahliye ol dediler, kabul etmedim” diyerek de “çocuk, direnişçiymiş de” dedirtmişti (!).
İşte bu Rıza ile sıcak muhabbetleri 17 Aralık soruşturmasından çok önce MİT’in bir bilgilendirme raporuna da konu olan şüpheli eski bakanlardan Zafer Çağlayan’ın 28 kez toplam 52 milyon dolar rüşvet aldığı; Muammer Güler’in 10 kez 10 milyon dolar rüşvet aldığı; Egemen Bağış’ın üç kez 1,5 milyon dolar rüşvet aldığı iddia edilmektedir.
Bu muhteremlerin Meclis TV’de canlı izlememize izin verilmeyen konuşmaları, bütün gayretlerine rağmen acınası düzeyde “suçlu” insanlara özgü bir psikolojiyi yansıtıyordu. Sanırım bu izlenime kapılan sadece ben değilim. Her hâlükârda iktidarı savunmakla görevli yazar erbabının yazılarına baktım, hiçbiri “işte gördünüz iddiaları çürüttüler, adamlar haybeye istifa etmek zorunda kalmış, mağdur edilmiş” filan diyen görmedim. Ya da bunu ilkin Başbakan Erdoğan’ın söylemesini bekliyorlar, harekete geçmek için.
Şüpheli eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar’ın durumu biraz farklı görünüyor, belirtmemek eksiklik olur. Sonradan özür dilese de istifa ederken Erdoğan’ı da istifaya davet eden Bayraktar, her hâliyle “ne yaptıysam emir-talimatla yaptım” havasında. Galiba doğru söylüyor.
Ayrıntıya girecek değilim, ama Zafer Çağlayan’ın zamanı göstermekten başka ne işe yaradığını merak ettiğim ünlü saatiyle ilgili sözleri, şüpheli eski bakanların savunmalarının kolay kolay unutulmayacak sahnelerinden biriydi. (Saat firması Çağlayan’ın sözlerini yalanlayan bir açıklama yaptı.) Şüpheli Muammer Güler’in hakkındaki şüpheleri açıklığa kavuşturmaktan kaçındığı konuşmasında “Bakan şüpheli olmaz” demesi de öyle. Egemen Bağış’ın dinî hassasiyetlerini vurgularken ses tellerini hayli zorlamasına rağmen inandırıcı olamadığı heyecanlı konuşması da, izleyenleri acı acı güldürmekten başka bir etki yaratmadı.
Oluşturulan komisyon cumhurbaşkanlığı seçimleri olup bittikten sonra raporunu açıklayacak. Komisyondaki AKP’li çoğunluğa rağmen rapor rüşvet ve yolsuzluk iddialarını “haklı” bulursa ne olacak peki? Bu arada Cumhurbaşkanı Gül’ün iddiaları araştırmak üzere harekete geçirdiği Devlet Denetleme Kurulu (DDK) da herhalde araştırmasını bir gün bitirecektir.
Malum, ince hesaplar artık cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre yapılıyor. Bu soruşturma ve olası sonuçları, bütün engellemelere, manipülasyon ve çarpıtmalara rağmen yakın geleceğimizi birinci dereceden etkileyen önemini koruyor. Çünkü sözkonusu olan iddialar yüz kızartıcı suçlar sınıfına girmektedir, unutulmayacaktır, unutturulamayacaktır ve er veya geç adalet tecelli edecektir.