Bizde basın değil saçmalama özgürlüğü var!
Adem Yavuz Arslan 01 Ocak 1970
Ankara cumhurbaşkanlığı seçimine, daha doğrusu Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasından sonra 'kimin başbakan olacağına' odaklanmışken bir de basın özgürlüğü polemiğimiz oldu.
Haber herkesin malumu.
Freedom House bu yılki raporunda 'Türkiye'de basın özgür değil' dedi ve tartışma alevlendi.
Hükümet sert tepki gösterirken havuz medyası koro halinde 'hayır biz çok özgürüz' kampanyası başlattı.
Havuz medyası açısından durum öyle olabilir.
Ama 'yandaş olmayan'ların başına neler geliyor bir bakmakta fayda var. Mesela bu köşede yazdığım bir kulis yüzünden ki yaşananlar doğruluğunu teyit etti dün de hakkımda yeni bir dava açılmış.
Açıkçası siyasetçilerin tepkisini tasvip etmesem de normal karşılıyorum.
Sonuçta hiçbir siyasetçi 'evet bizde basın özgür değil. Her kuruma bir komiser atıyoruz, o kurumları istihbarat desteği ile aileden biri yönetiyor. Bırakın kamuyu, özel sektörü bile denetleyip istemediğimiz hiçbir kuruma reklam verdirmiyoruz, kamu kaynaklarını sadece havuz medyasına aktarıyoruz, kamu ihalelerini alan işadamlarına salma yapıp topladığımız paralarla medya grupları kuruyoruz, hoşumuza gitmeyene yaşam hakkı vermiyoruz, ekranlara çıkmasına, siyasilerin uçaklarına binmesine imkan tanımıyoruz, hâlâ istediklerimizi yazmazsa patronlarına çöküyor, ekonomik yaptırımlarla dize getiriyoruz. Her şeye rağmen editöryal bağımsızlık diyenlere su bile vermiyoruz' demeyecektir.Freedom House raporu yanlı, haksız da olabilir. O ayrı bir konu.Fakat Türk medyasının içler acısı halini görüp çıkarları gereği 'çok özgürüz, her şey çok güzel' diyenleri anlamak mümkün değil.
Sanki 'alo Fatihler'i başkası yaşadı.
Sanki medya patronlarının telefonda ağladığına, yayın yönetmenlerinin siyasi baskılar karşısında nasıl çaresiz kaldığına herkes şahit olmadı?
Sayısız örnek yazmak mümkünken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak için ancak aklını ve vicdanını kiraya vermiş olmak gerekir.
Yüzde yüz rezalet!
Basının geneli için olmasa da yandaş medya için hayat güzel. Hükümete sırtınızı dayadığınızda cebiniz doluyor. Geçici de olsa itibar görüyorsunuz.
Üstelik suç işleme özgürlüğünüz de var.
Yalan yanlış ne kadar uydurma 'şey' varsa 'haber' deyip manşetlere çıkarabiliyor, köşelere dizebiliyorsunuz.
17 Aralık'tan bu yana yaşadıklarımızı bir düşünsenize.
Dünyanın hangi ülkesinde basın bu kadar özgürce yalan yazabiliyor?
Haklarında bırakın mahkeme kararını soruşturma bile olmayan insanları suç örgütü ilan edip akla hayale gelmedik iftiralar atabiliyorsunuz. Organize bir şekilde anayasal suç işleniyor.
Ama kimin umurunda?
Mesela önceki akşam A Haber'de yayınlanan %100 Siyaset programı herhangi bir gelişmiş demokraside yayınlanabilir miydi?
Oturup programı anlatacak değilim çünkü değmez.
Meslek adına yüzkarası bir yayındı. Güya 'HSYK'da görevli bir hakim kozmik bilgileri bir köy evinin fırınında yakacakmış, SABAH'çılar hızır gibi yetişmiş, çok kritik bilgi ve belgeleri kurtarmış!'
Senaryo o kadar absürt ki çelişkileri yazmak bile eziyet olur.
İşin garibi 'çok gizli' dedikleri kayıtlar daha önce yayınlandı. Hatta sosyal paylaşım sitelerinde bile var.
Ama maksat algı operasyonu olduğu için tutarlılık aramamışlar.
Üstelik aynı kayıtlar 28 Şubat'ta MİT tarafından atv'ye verilmişti. O zaman 'ne bulabiliriz' diye fazla mesai yapanlar elle tutulur bir şey bulamayınca montaja başvurmuştu.
'İnlerine gireceğiz' diyen ancak hiçbir suç unsuru bulamayanlar böyle ucuz kara propaganda operasyonlarına girişiyor.
Özetle; Türkiye'de basın hiçbir gelişmiş ülkede olmadığı kadar özgür! Aksi olsa bu kadar yalan dolan, hakaret ve iftira üstelik de iktidarın şemsiyesi altında yapılabilir miydi?