Ercan Çitlioğlu: Konsolosluk saldırısı devşirme militan işi
Fadime ÖZKAN 16 Temmuz 2008
Terör uzmanı Ercan Çitlioğlu’na göre ABD Başkonsolosluğuna Türk El-Kaidesi saldırdı. Örgütün genel yapı ve eylem tarzından farklı olan yerli El-Kaide, militanlarını ise Hizbullah’tan devşirdi
İstanbul İstinye’deki ABD Başkonsolosluğu önündeki polis noktasına bir terör saldırısı oldu. Bu saldırı nasıl bir eylemdi?
Fevkalade amatörceydi. Ön hazırlık ve istihbari çalışma yeterince yapılmamış, eylemin gerektirdiği lojistik donanım kullanılmamış... Saldırganların kullandığı silahlar bir 7.65’lik ile el yapımı 9 mm’lik tabanca ve pompalı bir av tüfeği. Bu silahlarla ABD başkonsolosluğu gibi güvenlik sistemi çok iyi bir konsolosluğa saldırılmaz.
Bu amatörlük, saldırının arkasında profesyonel bir örgüt yok demek midir?
Olduğunu sanmıyorum. Saldırıyı düzenleyenlerin El-Kaide felsefesinden, ideolojisinden ve manifestosundan esinlenip etkilendiklerini ama bu saldırının El-Kaidenin hiyerarşik yapısı içinde planlanıp Afganistan üzerinden talimatlandırılmış bir eylem olduğuna hiç ihtimal vermiyorum.
ARKADA AFGANİSTAN YOK
Afganistan üzerinden talimatlandırılsaydı nasıl olurdu?
O zaman bu eylem yapılmayabilirdi. Öyle olsaydı talimat Emniyet’in, MİT’in, CIA’nin Mossad’ın yani dünyadaki istihbarat örgütlerinin ağlarına takılırdı mutlaka. Ve gerçekleşmeden engellenirdi. Bunun olmaması merkezi sistemde planlanmadığının en önemli göstergesi.
Resmi ağızlar bunun El-Kaide eylemi olduğu açıkladı ama?
El-Kaide etkisinde yapıldı demek daha doğru. Teröristlerden ikisinin Afganistan geçmişi var. Demek ki orada teorik ve pratik eğitim aldılar, almasalar da oraya gitmeleri o ideolojiye yakın olduklarının göstergesi. Zaten öldürülen kişiler tipik terörist tipine de uymuyor.
İntihar eylemİ deĞİl
Neden uymuyor?
Birisi hırsızlıktan diğeri dolandırıcılıktan sabıkalı. Terör örgütleri özellikle eylemlerde kullanacakları kişileri, polis takibinde olacakları için sabıka kaydı olan kişilerden seçmezler. O yüzden bu teröristler profesyonel bir terör örgütünün eylem konseptine tamamen ters.
Vali Güler saldırı bir intihar eylemidir, dedi?
Bence değil. Bu kişilerin çatışmaya girip öleceklerini düşünmediklerini sanıyorum. Ford Focus marka arabayla dört kişi geliyor, üçü iniyor, şoför arabada bekliyor. Silahlarını hazırlayıp polise ateş ediyorlar. Hesaplamadıkları şey, o anda orada, görevli iki trafik polisinin olması. Bence amaçları ateş edip kaçmaktı. İntihar eylemi olsa, şoför niçin beklesin? Demek ki öleceklerini hesaplamamışlar.
Ateş edip kaçmayı planladılar ama öyle olmadı. Amaçları neydi?
Varsayımlar üzerinden konuşabiliriz. 1) Polis Konya ve Gaziantep’te El-Kaide hücrelerine nokta operasyonları yaptı. 4 militan öldürüldü ama bunlar polisle uzun süre çatıştılar. Oysa El-Kaide Afganistan dışında, polisle çatışmaya girmez. Orada ilginç bir şey daha vardı: El-Kaide militanı kızını ve karısını kendine siper yaptı! El-Kaide’nin bugüne dek böyle bir davranışı yoktu. İlk kez karşılaştık.
Türk El-Kaidesi, genel yapı dışında refleks ve tutuma mı sahip?
Bunu cevaplamak için El-Kaidenin Türkiye’deki tabanına bakmak gerek. Aklıma hemen Hizbullah geliyor. Çünkü Türkiye’deki El-Kaidenin örgütlenme biçim ve eylemleri geçmişteki Türk Hizbullah’ının örgütlenme biçimine çok benziyor. Türk Hizbullah’ında uyuyan hücre tarzı örgütlenme vardı. Dolayısıyla bu tabandan devşirilen bir bölüm Türk El-Kaidesinin çekirdeğini oluşturdu, gibi bir görüntü çıkıyor ortaya.
Yani?
Bu saldırı Konya ve Gaziantep’in intikamı tarzında bir eylem olabilir.
Hedef ABD mi, Türk polisi mi?
Hedef Amerika. Saldırı polis noktasına ama o noktanın arkasında dev gibi bir Amerikan konsolosluğu var. Hedef Amerika.
Hedef Amerika AMA
Bu durumda Gaziantep’in intikamı tezi zayıflamıyor mu?
Öyle ama Ortadoğu’daki gelişmelere de bakmak lazım. Bir: İsrail’le Filistin, İsrail’le Suriye arasındaki barış görüşmeleri. Nerede yapılıyor? İstanbul’da. Kim başlattı? Türkiye. Peki, bu barışı istemeyenler kimler? Hizbullah, Hamas, İslami Cihat. Hizbuttahrir ve Müslüman Kardeşler’in periferisindeki dinci örgütler de istemiyor. Yani eylem, barış sürecini başlatan Türkiye’ye de mesaj olabilir.
Diğer faktör ne?
İran. Geçen günlerde İsrail Akdeniz üzerinde İran’a yönelik hava saldırısının provasını yaptı. ABD İran’da rejimi değiştirmek, dönüştürmek için bütçesinden 4 yüz milyon dolarlık ödenek ayırdı, faaliyetlerine hız verdi. İran’a sınırlı hava saldırısının ABD’deki başkanlık seçimlerinden önce gündeme gelebileceği söylentileri de giderek arttı, İran rahatsız. İki hafta önce İran Devrim Muhafızları Başkanı ‘Amerika ve İsrail, İran’a saldırır, başka ülkeler de yardım ederse, İran’ın hedefindedir’ dedi. Bu ülkeler, Türkiye, Irak, Azerbaycan, Gürcistan, Pakistan olabilir. Ardından İran hangi ülkelerin füze menzilinde olduğunu açıkladı. Bu menzil Türkiye’yi de kapsıyor. ‘Füzelerimizi İsrail’e çevirdik, hazır bekliyoruz. Sınır kentlerimizde 320 bin mezar kazdırdık. İran’ı işgale gelecek düşman askerlerinin cesetlerini gömmek için’ dedi. Psikolojik harp yapıyor İran, kabul edelim, çok da başarılı yapıyor.
BİR EYLEM İKİ MESAJ
Yani Türkiye de hedefte öyle mi?
Türkiye’nin adı anılmasa da böyle bir mesaj geldi Türkiye’ye. Türkiye ve ABD’ye eş zamanlı mesaj vermek gerekirse ideal yer neresidir: İstanbul’da ABD başkonsolosluğu. İçeri girip diplomatlara zarar vermek gibi bir amacın olmadığı çok belli. Amaç bunu dünya basınında haber haline getirebilmekti.
Bunu da başardılar?
Tüm amatörlüğüne rağmen evet.
Demek ki yanılmışım
Türkiye’de olup bitenler sizce doğru analiz ediliyor mu peki?
Maalesef. Doğruyu yakalayanların sayısı çok az. Herkes kendi görüşüne göre bir analiz yapıyor. Böyle olunca da ortaya yanlı analizler ve doğruları yansıtmayan sentezler çıkıyor.
Siz kendi analizlerinize ne kadar güveniyorsunuz?
Megalomanik bir cevap olacak ama... Benim bugüne kadar analizlerim, öngördüğüm her şey bir süre sonra gerçek oldu.
Emin misiniz?
Evet tabii.
2001 yılında, tam olarak 20 Ekim Cumartesi günü, Akşam gazetesine konuşmuş ve ‘Amerika Irak’a kesinlikle girmeyecek’ demişsiniz. Ama Amerika Irak’a girdi, halen de orada!
Demek ki bir öngörümde yanılmışım. Bunu da tespit ettiğiniz için size teşekkür ederim.
DTP kararı PKK eylemlerini artırabilir
Saldırıyla eş zamanlı olarak Ağrı’da üç Alman kaçırıldı, mayınlar patladı, şehitler var... PKK, El Kaideyi taşeron olarak kullanmış olabilir mi?
PKK’nın bunu yapması idam sehpasında kendi taburesine kendi ayağıyla tekme atması demektir. PKK bu kadar ebleh bir örgüt değil. Ama Almanya’nın kendisine karşı aldığı tutuma bir mesaj olarak üç Almanı kaçırarak en büyük taktik hatalarından birini yaptı. Umarım daha büyüklerini yaparlar da Avrupalılar da PKK’nın gerçek yüzünü görür.
PKK’nın son eylemleri Başbakan’ın Irak’la yaptığı tarihi anlaşmaya denk geldi.
Önce de vardı bu eylemler, gene olacak. PKK gibi etnik milliyetçiliğe bağlı, yığınsal ve hantal örgütler eylem yaparak varlıklarını sempatizanlarına kanıtlamak, çözülmeyi önlemek için militanlarını ortak suçluluk temelinde bir araya getirmek zorunda. PKK artık mayın döşüyor, taciz ateşi açıyor, çatışmadan kaçıyor. Kayıp verirse imajı zedelenir çünkü. Bu böyle devam edecektir.
Saldırıların artma ihtimali var mı?
AYM’nin DTP ile ilgili kararına göre PKK eylemleri tırmanabilir. Şiddet boyutu artar, metropollerde eylemler yapabilirler.
Psikolojik harp yöntemleri işliyor
Ergenekon soruşturması ve parti kapatma davaları sürüyor. Saldırının zamanlaması için ne denebilir?
Soruşturma ve davayla, saldırı arasında ilişki kurulamaz. Çünkü olay, olayda yer alanlar, kimlikleri ve geçmişleri böyle bir ilişki kurmaya engel. Ancak komplo teorisiyle kurulabilir bu ilişki. Bu da gerçekçi olmaz. Soruşturmanın ulusalcıları hedef aldığı adlandırmasına da karşıyım. Özellikle şu günlerde laik, solcu, sağcı, ilerici, gerici gibi ayırıcı söylemlerden uzak durmalıyız. Bu tür söylemler Türkiye’deki milli birlik ve bütünlüğü bozan, parçalayan ve gettolaştıran söylemler çünkü.
Bu ayrıştırma ve gettolaştırma psikolojik harp yöntemi midir?
Evet. Türkiye 32 ayrı psikolojik harekatın hedefinde. Kaldı ki Türkiye’nin dış kaynaklı psikolojik harekatlara maruz kaldığını devletin güvenliğinden sorumlu kurumlar da söylüyor. Bir toplumu zayıflatmak, parçalamak istiyorsanız, o toplumu bir arada tutan ortak değerlere saldırmanız gerekir. Bunlar da dildir, kültürdür, ailedir...