Neyi nasıl yapmalı?
Mahir KAYNAK 12 Aralık 2007
Son günlerde türbanlıların sayısındaki artış tartışılıyor. Bu konu aslında AKP karşıtlarının düştükleri tuzağın da en önemli göstergesi. Siyasi tartışmayı din ve onun simgelerinde yapmak kazanılması zor bir mücadeleye girmekti ve bu yapıldı. CHP ve yandaşları için en doğru tavır bu konuyu yok saymak ve tartışmayı ekonomi, dış politika, işsizlik gibi alanlara taşımaktı ama onlar bu konularda kazanacakları mücadelenin türbanı da etkileyeceğini hesaplamadılar ve tam tersi bir sonuç ortaya çıktı. Türban konusundaki kayıpları diğer konularda da başarısızlıklarının simgesi oldu. Oysa bir mücadelede ön plana çıkarılan konu neyse başarının tümü de bu konudaki performansa göre değerlendirilir. Öyleyse akıllı bir oyuncu mücadeleyi karşı tarafın güçlü olduğu alanda kabul etmez. Düelloda en iyi kullanılan silahı seçmek ayakta kalmanın ilk şartıdır. AKP’nin rakipleri onun silahıyla düelloyu kabul ettiler ve yenildiler. Dindarlık ve laiklik tartışması ve bunun cumhuriyet, onun temel ilkeleri ve önderleriyle ilişkilendirilmesi sadece onu kullananların kaybetmesiyle sonuçlanmadı, kullanılan değerlerin de harcanması sonucunu doğurdu. CHP’nin işgal ettiği siyasi alan bir boşluğa dönüştü.
Siyasette oluşan muhalefet boşluğunu geçmişte merkez sağı temsil etmiş partilerin doldurması düşünüldü. Böylece laiklik dindarlık eksenindeki zıtlık anlamını kaybedecekti. Ancak bu düşünce alternatif bir politika üretmek biçiminde değil mevcut partileri ele geçirmek gibi sonuçsuz kalmaya mahkum bir çabadan öteye gidemedi. Lider ve yönetici adaylarının projelerinden söz edilmiyor sadece kişilikleri değerlendirme konusu yapılıyordu. Kır atı şaha kaldırma sloganı kimsenin zihninde somut bir politikaya dönüşmedi.
Türkiye’de bir muhalefet boşluğu olduğu açıkça görülüyor. Muhalefet görevini üstlenenler günlük polemiklerin ötesinde bir söyleme sahip değil. Farklı düşünceler davranış, görüntü ve şekli üzerinde. Mesela bir kanunun onaylanması için geçen zamanın kısalığı, karşılama törenleri ya da sosyal etkinliklerde takınılan tavırlar en önemli tartışma konusu. Dış politika ve güvenlik sorunları üzerindeki tartışmalar tutarlı bir model üzerinde değil ayrıntılarda yapılıyor.
Güçlü bir muhalefetin eksikliği iktidarlar açısından da ciddi bir sorundur. Ülkenin temel meselelerinde ve hedeflerinde uzlaşan ama bunu gerçekleştirmek için farklı metotlar öneren bir iktidar muhalefet ikilisi büyük değişimlerin yaşandığı günümüzde en önemli gücümüz olabilir. Bunun varlığı ya da yokluğu tarafların ne yapılması gerektiğini tartışması, nasıl yapıldığını ikincil bir mesele olarak görmelerinden anlaşılır. Oysa ne yapılması gerektiğinden söz eden bile yok, nasıl yapılmalı sorusu, bu soru da dahil, hepsinin üzerinde. Başınızın kapalı ya da açık olması önemli değil, ne yaptığınıza bakarım diyebilecek miyiz?. Ya da işini iyi yapan bir bürokratın dindar olup olmamasıyla ilgilenmemeyi becerebilecek miyiz?