Soma
Defne Koryürek 01 Ocak 1970
Başbakan’ın Soma’da yiten canları 19. yüzyıl İngiltere’si ile kıyaslayarak değerlendirmesi, kömür madeninde ölümü işin fıtratına bağlaması fevkalade derin bir kuyu açtı ruhumda. Öyle karanlık bir kuyu ki sadece maden işçilerini değil; sendikalaşamayan çiftçileri, mevsimlik çocuk işçileri, 3. köprü inşaatında ya da Tuzla tersanelerinde çalışan emekçileri, belediyelerin taşeronlara devrettiği hizmetlerde sözleşmesiz, tazminatsız çalışanları da andı ve aldı içine hepsini, yuttu ve gitti. Girdap gibi, zifiri.
Madem mesele Charles Dickens’ın kömür karası Londra sokaklarıyla Soma’yı kıyaslayacak noktaya geldi, bir bakalım istedim bu istisnasız herkesi, her bir değeri yok ederek, un ufak ederek geçen girdabın biz neresindeyiz:
Türkiye’nin kömür potansiyeli 1,34 milyar ton taş kömür ile 11,45 milyar ton kalorisi düşük bir linyitten oluşuyor.Toplamda 13 milyon ton, diyelim. Konutlarda kömür kullanma oranının son 10 yılda dört kat artmış, diyor, ısınma kısmını kenara bırakıyorum şimdilik. Siyasi çıkarlar bağlamında dağıtıma sokulan kısmını da konuşmayı erteliyorum. Asıl üzerine kafa yoralım istediğim zira, işin enerji boyutu.
Türkiye Kömür İşletmeleri’nin verileri elektriğimizi yüzde 28,4 oranında kömürden ürettiğimizi söylüyor. Yerli değil tamamı, yüzde 40 kadarı ithal bu kömürün.
Üretilen elektrik toplamda nasıl dağılıyor, hangi sektör ne kadar elektrik tüketiyor merak ettim. Maalesef TÜİK sektörel elektrik tüketim raporunu en son 2005’te yayınlamış. TEAŞ ve TEDAŞ’ın sitelerinde “istatistikler” başlığı altında paylaşılan veriler arasında da merakımı tatmin edecek bir rapor bulamadım. İmdadıma 350.org’dan Mahir Ilgaz yetişti. Elinde 2009 rakamları vardı, paylaştı.
Türkiye’nin elektrik enerjisinin kabaca tüketim dağılımı şöyle:
Yüzde 49 konut ve hizmetler, yüzde 47 sanayi, yüzde 3 tarım, yüzde 1 ulaşım.
Hizmetler denince sağlık, eğitim vs. geliyor akla. Bunlar ve evlerde, ofislerde kullanılan elektrik toplam tüketimin yarısı kadar. Tarım ve ulaşım neredeyse hiçbir şey harcamıyor, toplam yüzde 4. Ama sanayii tüketimi önemli. Malum, Türkiye’nin büyümesiyle enerji ihtiyacı arasında fevkalade derin bir bağ var; aynı 18. yüzyıl İngiltere’sinde ve 1. Dünya Savaşı Avrupa’sında olduğu gibi.
2009’da sanayi talebi, Türkiye’nin ürettiği elektriğin yüzde 47’si! Büyüyen Türkiye’de ihtiyaç da büyüyecek, hâliyle.
Hayal edilen büyümenin tepe noktası şimdilik 2023!
Başbakan’ın “çılgın projeler”inin tamamlandığını görmeyi dilediği 2023 yılında şu anda harcadığımızın iki katı elektrik tüketiyor olmamız öngörülüyor. Kamu kaynakları Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu/duyacağı elektrik enerjisini yüzde 25 oranında ve tümüyle yerli kömürden sağlamayı arzuluyorlar, raporlarında.
Şu anda hepi topu yüzde 16,2’sini yerli kömürden sağladığımız elektriğin bugün tamamını; 2023 yılındaysa iki katını Soma ve benzeri kömür madenlerinden çıkartacaksak...
İçim elvermiyor çarpıp bölmeye rakamları ama net ifade etmemde fayda var: 2023 denince siren olup sokakları, evleri, okulları doldurmalı endişe! Sadece Kanalİstanbul boyutunda değil, Kuzey Ormanları bağlamında değil, dönüşüm projelerinin mutena düzenine dair değil ama 13 milyar tonluk kömür potansiyelinin çıkarttığımız her 1 milyon tonu istatistiklere yedi can olarak yansıyacağı için de! Ben demiyorum, TEPAV diyor..
Kömür demek enerji demek, enerji de büyüme. Ayağımızdaki lastik ayakkabı, indirimde ikincisi bedava verilen t-shirt, göğe yükselen binaların çimentosu, mahallenin bostanını dönüştürüp yerleştirilen kat kat plastik ve granit rekreasyon alanı kömüre bağlı bir büyümenin kalemleri, hep.
Soma’nın, bu büyümenin, bu şuursuz sürecin hesabını sormak, ders çıkartmak ve düzenlerimizde layığı bir değişimi, dönüşümü başlatmak şart! Çocuklarımızın yüzüne bakabilmek istiyorsak!