Soma soruşturmasının gedikleri
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Dünkü yazımda savcıların olay yeri incelemesi yapamadıkları ve ölüm mahallerinin durumunu göremedikleri için Soma soruşturmasının baştan eksik ve sakat başladığını söylemiştim.
Bu eksikler ve gedikler hiçbir zaman giderilemeyecek sakatlıklar olarak soruşturmaya artık hiç ayrılmamak üzere yapışmış durumda.
Özellikle böyle şaibeli ve hukuksuz bir siyasal iktidar varken, savcılar olay yeri incelemesini titizlikle yapmak zorundaydılar.
Kurtarma yapılırken savcı nasıl inceleyecek diyebilirsiniz.
Kurtarma işlemleri devam edecek, mümkün ve güvenli olabildiği kadar da savcılıkça olay yeri incelemesi yürütülecekti.
Artık hepsi geride kaldı.
Lakin eksikler giderilemeyecek olsa da soruşturmadaki gediklerin büyümemesi için hâlâ yapılabilecek işlemler var:
1-Adli soruşturmanın teknik bilirkişi raporu (mevcut rapor değil teferruatlı akademik rapor) aşamasının sonrasına bakmadan söylemeliyim ki, suçun sorumluları ölmemiştir.
Savcılık siyasal baskılarla suç sorumluluğunu ölen amirlerin üzerine yıkmamalı ve mahkeme de bu çizgide hareket etmemelidir.
Zira bu suçun asli sorumluları ve gerçek failleri hayattadır.
Devlet ayağındaki sorumlu aktörler
Suç sorumluluğunda aslan payının ölen amirler ve görevliler üzerine yıkılması, bu soruşturmanın ve savcıların baskı ve abluka altına alındığını gösterir.
Siyasal iktidarın ve özellikle Adalet Bakanlığı'nın savcılarla olan etkileşimleri dikkatle takip edilmelidir.
Zira siyasal iktidarın kamuoyunu ilgilendiren hassas soruşturmalarda sabıkalı olduğu ve savcıları kuşatma altına aldığı bilinen bir gerçek.
2-Soma'da işlenen vahim suçun iki ayağı var:
Firma ayağı ve devlet ayağı.
Soruşturmada suç sorumluluğunun firma ayağında tutuklamalar yapılmış, lakin denetleme sorumluluğuna muhatap olan devlet ayağındaki sorumlu aktörler tutuklamaya sevk edilmemiştir.
Oysa delilleri ve şaibeli suç bağlantılarını karartma kuşkusu devlet ayağındaki sorumlularda daha da fazladır.
TKİ, Çalışma Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı'nda sorumluluk konusunda savcılıkça taksirleri görülen (ihmal) zanlılar da tutuklamaya sevk edilmeli, tafsilatlı uzman bilirkişi heyetinin raporuna kadar durum değerlendirmesi yapılmalıdır.
Havuz medyasının "tasarlanan plan" dâhilinde firma sahibi Alp Gürkan'ı hedefe koyarak iktidarı siyasal ve hukuki sorumluluktan kurtarma çalışmaları, AKP iktidarının ve devlet kurumlarının suç sorumluluğunu asla ortadan kaldırmaz.
176 sayılı ILO sözleşmesini ısrarla imzalamayan ve fevkalade haklı olgularla tehlikeye işaret eden CHP Soma Önergesi'ni reddeden aktör AKP siyasal iktidarıdır.
Bunlar siyasal sorumluluğun ve siyasal kusurun parametreleri.
Ayrıca söylemek gerekir ki:
Firma ayağındaki şüphelilerde mevcut bulunan tutuklama sebepleri, özellikle son denetimle ilgili devlet organlarındaki sorumsuzlar açısından da mevcuttur.
Beton duvarlar soruşturmayı karartmaktadır
3-Adli soruşturma hiç dikkate alınmadan olay mahallinin yani ölümlerin gerçekleştiği madendeki saha ve galerilerin bir kısmına örülen beton duvarlar soruşturmayı karartmaktadır.
Risk doğurmayacak şekilde beton atılan bölgeler ile duvar örülen hatların geri bölgeleri savcılar ve bilirkişi ekibi tarafından görülmeli, durum tespiti yapılmalıdır.
Maden normale döndüğünde, kapatılan o bölgeler gerekirse kırılarak geri kısımlarının savcılıkça görülmesi sağlanmalıdır.
Savcılar kanunen buna mecbur olup, kimseye güvenemezler.
Zira adli soruşturma ve olay yeri incelemesi, güven ve itibara göre değil inceleme mahallinde mevcut bulgu, görgü ve materyallere göre işler.
Hükümetin veya başka birilerinin "Biz gördük bir şey yoktu" sözünün savcı için geçerliliği yoktur.
Zira kanun adli soruşturmayı savcının müdahalesine, gözlemlerine ve incelemesine dayandırmıştır.
Aksi halde ölü sayısı ve kimlikleri hususunda savcılığın verdiği rakamlar, şaibeleri veya spekülasyonları asla bitirmeyecektir.
Zira hukuk ve suçlar söz konusu olduğunda güven telkin eden bir siyasal iktidardan bahsetmek mümkün değildir.