Firma da devlet de kusurdan sorumlu
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
Soma'da 301 insanın yer altında hayatını kaybetmesinden sadece firmayı sorumlu tutmak facianın üzerini örtmek olur.
Tedbir almayan firma kadar tedbirsizliği görmeyen ya da göz yuman devlet yetkilileri de sorumludur.
Anayasamızın 168'inci maddesine göre, Türkiye'de yer altı ve yer üstü madenlerin tümü devlete aittir.
Devlet belirli bir süreliğine bu hakkını ruhsat vermek suretiyle kurum ya da kişilere devreder.
Arama ve üretim yapmak da her safhasıyla yine devletin iznine tabidir.
168'inci madde, tüm bu aşamalarda denetim ve gözetim ile yürütmeyi sorumlu kılar.
Aykırı davrananlara da yine kanunla belirlenen müeyyideler uygulanır...
Başbakanlık izin veriyor
16 Haziran 2012 tarihli bir genelge ile tüm kamu kurum ve kuruluşlarının satış, kira, tahsis, devir gibi işlemleri Başbakanlık iznine bağlandı.
Yeni maden ruhsatı da, arama yapmak da mutlaka Başbakanlık izni ve onayı gerektiriyor.
301 çalışanın hayatını kaybettiği Soma Holding de aslında Türkiye Kömür İşletmesi'nin bir taşeronu...
Onun ruhsat sahasında üretim yapıyor.
Üretimin yüzde 15'i karşılığında Soma Holding TKİ'nin taşeronu...
Çıkardığı kömürün tamamını da TKİ satın alıyor. Alım garantisi var.
TKİ, Enerji Bakanlığı'na yani Taner Yıldız'a bağlı bir kamu kurumu...
Maden İşleri Genel Müdürlüğü de Enerji Bakanlığı'na bağlı.
Onlardan denetim yapmak ile sorumlu.
Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın neden facianın başından itibaren bölgede olduğu ve krizi son ana kadar yönetmek zorunda kaldığı, bu noktadan bakıldığında daha iyi anlaşılır.
Ortada bir sorumlular silsilesi var.
Ruhsat sahibi yasal sorumlu
Tabii ki bir kusur varsa en büyük sorumlu üretimi yapan firma yetkilileridir.
Ancak ruhsatın sahibi, üretim izni ve alım garantisi veren de devlet.
İşletmenin denetim ve gözetleme sorumluluğu da devlette.
Üstelik Soma Holding'e, çıkarılan her gram kömürü alma garantisi veren TKİ, ruhsat sahibi olarak devlete karşı da yasal sorumlu.
Firma bir taşeron olarak, satış garantili üretim kapasitesini artırmaya o kadar odaklanmış ki, işçi sağlığı ve iş güvenliği tamamen kulak arkası edilmiş.
Kömür madeni konusunda uzmanlar, içten içe yanmanın öyle bir anda olmasının mümkün olmadığına dikkat çekiyorlar.
Madende birkaç ayı bulan bir ısınma döneminin yaşandığını, son aşamaya bir anda gelinmediğini ifade ediyorlar.
Bu durumda yer altında gaz ölçümlerinin yeterince hassas yapılmadığı ya da verilerin gizlendiği ihtimali öne çıkıyor.
Güven duyulmuyor
İşletmenin ihmali var mı yok mu?
Bakanlık denetlemeler sırasında işletmenin yetersizliklerini neden tespit etmedi?
Bu soruların net cevaplar bulması halinde zihinlerdeki sorular aydınlanacak.
Ancak yargıda son dönem yaşananlar ve geçmiş tecrübeler nedeniyle herkes tedirgin ve soruşturmanın sağlıklı, şeffaf yürümeyeceği kaygısı taşıyorlar.
30 madencinin hayatını kaybettiği Karadon Kömür Madeni faciasının üzerinden 4 yıl geçti.
Bırakın davanın sonuçlanmasını, sanıkların terfi ettirildiği ortaya çıktı.
Soma'da da farklı olacağına dair maalesef güven telkin eden hiçbir husus yok.
Vicdan sahipleri ve mesuliyet duygusu taşıyanlar için soruşturmaları beklemeye aslında gerek yok.
Kimin ne yapması gerektiği dünya örneklerinden belli değil mi?