Madencininki fıtrat, Reza'nınki adalet... Karıştırmayın lütfen!
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Hadi bunlar görünmez kaza, olağan şeyler...
Peki madende ölenler ile madende mahsur kalanları kurtarmaya çalışan ekiplerin eşyalarının çalınmasına ne diyeceğiz?
Bu hırsızlar kimin eseri?
Nasıl bir toplum olduk Allah'ım!
Ölmüş insanların geride kalan biri iki parça eşyasını çalmaya çalışan insanların yaşadığı bir yer olmuş burası...
Genellemeyelim ama aramızda ölü soyucular var, hırsızlar var...
Marmara depreminden sonraki gün içinde Gölcük'ten bir tecavüz haberi gelmişti de o yıkıntılar ve ağlayışlar arasında da aynı tepkiyi verdiğimi hatırlıyorum.
Böylesine şiddetli, kıyamet korkusu ve endişesi uyandıran öyle büyük bir depremin ardından bile vahşi duygularını kontrol edemeyen insanlarla beraber yaşıyormuşuz.
Aramızda tecavüzcüler var, cinsi sapıklar var...
Zaman içinde toplum olarak daha beter olduğumuzu görebiliyorum.
Duble yollar, Marmaray'lar, köprüler, AVM'ler, parklar, bahçeler falan da...
İnsanlığımıza, Müslümanlığımıza, dindarlığımıza, ahlakımıza neler oluyor?
İnsanlarımızın bir kısmı nasıl oluyor da para için, lüks için bu kadar zillet içine düşebiliyor?..
Üç yüzleri bulan ölümlerle yaşadığımız bugünlerde gelen haberlere bakar mısınız?
"Sahte kanser ilacı satan çete çökertildi..."
Zaten ölümüne aylar günler sayan insanların geçici de olsa acılarını dindiren ilaçların sahtelerini üretip, kanserli hastalar üzerinden haksız kazanç sağlamayı düşünen insanlar var aramızda...
Ülke olarak Soma katliamı acısını yaşarken araya sıkıştırılan, çok fazla dikkat çekmesin diye büyük bir acının peşine takılan şu "Reza'nın yurtdışına çıkış yasağı kaldırıldı" haberi de işte aynı böyle bir haber
Reza'nın yaptığı ya da Reza ile iş yapanların, hatta yapılan işlerin fıtratında var bu aradan sıyırmak, sıyrılmak, aklamak, paklamak...
Yeminle söylüyorum, kızmıyorum Reza'nın yasağının kalkmasına. Bilakis ben bu kararı alkışlıyorum.
Çeksin gitsin adam nereye gidecekse...
Kim düşündüyse Reza'yı göndermeyi iyi düşünmüş.
Gitsin, nereye gidecekse gitsin de kurtulalım. Çünkü kötü alışkanlıklarını yöneticilerimize bulaştırıyor.
Şimdi sıra geldi taşı gediğine koymaya:
Reza'nın önüne yatan, Reza'dan 700 bin liralık hediye saat alan, cari açığı Reza'ya finanse ettiren yöneticilerimiz olursa, ölü soyucu, sahte kanser ilacı üreticisi olması normaldir.
Normaldir, çünkü insanın fıtratında var bunlar!
"Başbakana yuh çekersen tokadı yersin" hukuku...
Bir ülkede başta başbakan ve çevresi, danışmanları filan olmak üzere herkes kendisine yönelik suç içeren davranışları kendisi cezalandırmaya kalkarsa ne olur?
Orada adaletten söz edilebilir mi?
-Başbakan Soma'da bir vatandaşa "Başbakana yuh çekersen tokadı yersin" dedi. Allahu alem, o vatandaş o tokadı da yedi.
-Başbakanın danışmanı kendisine küfür ettiğini ileri sürdüğü bir vatandaşı iki özel harekat polisi tarafından yere yatırılıp bloke edildiği haldeyken defalarca tekmeledi.
Şimdi... Bu durumdan hangi yeni sonuçları çıkarabiliriz?
1-Ülkede adalet mekanizması felç edildiği için herkes kendisine yönelik suçları kendisi cezalandırma hakkına kavuşmuştur.
2-Başbakana "yuh" demek suçtur ve bu suçun cezası bizzat başbakan tarafından tokatlanarak verilir. (Yasalarda böyle bir suç tanımı yok.)
3-Sadece başbakan değil, başbakan danışmanları da sokaklarda kendilerine yönelik her türlü protesto hareketini vatandaşı tekmeleyerek cezalandırma özgürlüğüne sahiptir.
4-Bu ülkede mafyatik metotlar sadece mafyanın kullandığı metotlar olmanın ötesine geçmiş, ülkeyi yönetenler bizzat kendileri, kendi yöntemleri ile suçluları cezalandırma hakkını elde etmiştir.
5-Hükümete yönelik her türlü protesto "hükümete darbe yapılıyor" suçlaması ile yerinde ve zamanında yargısız infaz yapılarak ortadan kaldırılır...
6-Bu ülkede yas tutulurken tekme-tokat atmak tutulan yasın niteliğini bozmaz, bilakis ciddiyetini artırır...
Günün sözü:
"Bu ülkede askeri vesayetin gerilediğinin en büyük delillerinden birisi de, "sivil şehitlik" kavramının, hukuksuz da olsa, günlük hayatımızın bir parçası haline gelmesidir..."