« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 May

2014

Yeşil Portakal'ın harddiski

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

Soma Kömür Madeni faciası için Meclis araştırması açılacak. Bu araştırmanın konusu sadece madenle sınırlı kalmamalı müstakil bir Araştırma Komisyonu, Yeşil Portakal isimli markette olup bitenleri de teferruatlı bir biçimde soruşturmalı. Bu kadar önemli kayıplar sonrası, Somalılar'ın hükümeti protesto etmesi, Başbakan'a "yuh" çekmesi doğal. Yuhalamaları onayladığım için böyle yazmıyorum ama insani bir tepkinin söz konusu olduğunu görmek gerekir.

Gazetecilere önemli bir görev düşüyor. Vereceğim tüyoya göre hareket etsinler. Sadece görüntülere bakmakla yetinmesinler, Yeşil Portakal marketinde tokat olayına şahit olanlarla da görüşsünler. Başbakan, karşı kaldırımda arabasından iniyor, o inince protestolar artıyor. Yeşil Portakal'a doğru yöneliyor. O sırada, kır saçlı bir adamın yanına gidip, "Başbakan'a yuh çekeni tokatlarlar" dediğini duyuyoruz. Görgü şahitleri, korumalar engellemese, o adamın da tokadı yiyebileceğini söylüyor. Tayyip Erdoğan, öfkesini alamadığı için bir başka kişinin peşine düşüyor. Mavi gömlekli Taner Kuruca... Onun arkasından markete giriyor. Yeşil Portakal'ın kameraları bütün hadiseyi kaydediyor. Başbakan, önden giden mavi gömlekli gencin sağ omzundan tutup çekiyor. Çocuğun yüzü kendine dönüyor, sonra da bir yumruk atıyor. Başbakan'ın yanında Bülent Arınç var. O da bu hadiseyi görüyor. Sonra korumalar genç adamı Başbakan'ın elinden alıp, kendileri bir güzel benzetiyorlar.

2 saat ya da 3 saat sonra polis, Yeşil Portakal'dan kamera kayıtlarını istiyor. Harddisk değiştiriliyor.

Yapılacak şey çok basit... Hatta buradan savcılığa suç duyurusunda bulunuyorum. Neden olay günü harddisk değiştirildi? Eskisine kim el koydu? Başbakanlık korumaları mı? Bilemiyorum. Ama en azından Bülent Arınç'ın şahitliği önemli. Çünkü tahminimce o, göz göre göre yalan söylemeyecek biri. Üstelik Manisalı. "Görmedim" diyemez; zira yanı başında. "Başbakan vurmadı" diyemez; çünkü yalan söylemiş olur. Sonucu merakla bekliyorum. En azından Yeşil Portakal'ın harddiski neden değişti? Bir açıklama gerekmiyor mu? Mamafih ona da bir kılıf bulurlar. Bir başka yalanla gerçeğin üzerini örtmeye çalışırlar.

Siyasi sorumluluk

Soma Holding'e ait maden işletmesinde çok sayıda ihmal ve kusur olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. İlk birkaç gün, hükümet yetkilileri, meselâ Enerji Bakanı Taner Yıldız, işletmeye toz kondurmuyordu. En ileri teknolojinin özenle kullanıldığını belirtiyordu. Zaten sonradan anlaşıldı ki, Taner Yıldız ne zaman Soma'ya gitse, Soma Holding'i ziyaret eder, orada yemek yermiş. Bu bilgiyi çevreden aldık. Dostane ilişkileri doğal karşılayabiliriz. Ama o zaman, madenin sahibi, "Arkamda hükümet var, parti var" havasını basabilir, denetimler bu yüzden gerektiği gibi yapılmamış olabilir.

Önce kimse Soma Holding'in sahibi Alp Gürkan'a toz kondurmuyordu. Ancak 3-4 gün sonra, "havuz medyası" sorumluluk hükümetin üzerine kalıyor endişesiyle, bir yandan maden sahibini işaret etmeye başladı, bir yandan da "Kim koruyor patronu" diye manşet attı. Kim mi koruyor? Bu belli değil mi? Neden maden etkili bir biçimde denetlenmedi? Niçin ilk birkaç gün "En modern işletme" diye hükümet yetkilileri tarafından kamuoyuna takdim edildi? İşin bu yönünü görmezden gelemeyiz.

Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) döneminde kömür ton başına 130-140 dolara mal edilirken yeni kiracı Alp Gürkan müthiş bir işletme dehası (!) göstererek, maliyeti ton başına 23.80 dolara düşürmüş. Doğrudan devlete satıyor ve TKİ, "Ne kadar üretirsen, o kadarını alırız" taahhüdünü veriyor. Tek başına bu tablo bile, siyasi iktidarın sorumluluğunu göstermiyor mu? "Ucuza üret, çok fazla üret, hepsini biz alacağız." Devlet kazanıyor, işletmeci kazanıyor, arada kaybeden işçi olmuyor mu?

Peki madencilikle ilgili ILO'nun 176 numaralı sözleşmesi neden hâlâ imzalanmadı? Maden sahibinin yakasına "Yaşama sahaları niye yok" diye yapışmak kolay. Ama önce hükümete sormak lazım: "Neden daha büyük işçi güvenliği sağlayacak ILO sözleşmesini imzalamadınız?" Bu sözleşme imzalansaydı, madende 2 tahliye kapısı olacak, yaşama odası da mecburi hale gelecekti. Eğer siyaset bu işi zorunlu kılmazsa, kâr peşinde koşan bir müteşebbis neden kendisine ek masraf çıkarsın?

Gazetelerde çıkan haberlere göre, bir genelgeyle, madenlerin kiralanmasında yetki Başbakan'a verilmiş. Kiracılar ya da taşeronlar nasıl seçiliyor? Nasıl seçiliyor bu insanlar? Fiyat mı, yoksa siyasi yakınlık mı ön plana çıkıyor? Gerçekten iddia edildiği gibi, Soma Holding TÜRGEV'e bağışta bulundu mu ya da Manisa mitingine işçilerini gönderdi mi?

Sorumsuzluk

Bir sürü hata ortaya döküldü. Tabii ki araştırılacak. Ama deniliyor ki, gaz maskeleri küflüymüş. Gaz maskeleri, madenci yerinde sabit dururken 100 dakika, koşarsa 30 dakika oksijen ihtiyacını karşılıyormuş.

Üstelik hatalı yere açıp kullanırsanız, madencilerden 400 lira para cezası kesiliyormuş. Madende birçoğu açılmamış gaz maskesi bulundu. Bunun sebebi, 400 liralık para cezası olabilir mi?

Söz konusu maden, daha önce Park Enerji'ye verilmiş. Ama Ciner Grubu işletmeyip, Soma Holding'e devretmiş. Neden?

Daha bilmediğimiz ve öğrenmemiz gereken çok şey var. Ama bütün bu bilgiler ışığında bir tek şeyden emin olduk. O da, eğer gerekli önlemler alınsaydı, bu kadar işçi kaybetmeyeceğimiz hususu.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 32581

ulkucudunya@ulkucudunya.com