Ülkeyi uzaylılar mı yönetiyor?
Yavuz Baydar 01 Ocak 1970
2014 Türkiye'si...
12 yıldır ülkeyi yöneten egemen parti, önceleri büyük bir hevesle sarıldığı AB reform sürecinden, "Devam edersek bu bize oy değil zarar getirecek, ne lüzum var kendimizi zora koşmaya, enayi değiliz ya, hazır gücü iyice ele almışken ve devleti tepside bulmuşken, boş ver gitsin" diyerek özgürlük, bireysel-kolektif haklar meselesini çayıra salmış.
Geriye kalmış ekonomi.
'Büyüme de büyüme' diye kabara kabara, şişine şişine, çalışma koşulları hak getire, gelire muhtaç insanları suistimal ede ede, ortaya ucube bir model çıkmış.
Ne ILO kriterleri umursanmış ne de denetimler.
Bir taraftan "Ey Fransa, ey Kıbrıs Rum'u, niye fasılları açmıyorsun" diye bas bas bağırırken, açması gereken ve de açabileceği üç faslı -'sosyal haklar', 'rekabet' ve 'kamu ihaleleri'- açmayı, tabii her biri ucube düzeni teşhir edeceği, yolsuzlukları gemleyeceği, insani çalışma şartlarını ülkeye getireceği için, reddetmiş.
Ne bir istifa, ne bir özür, haydi bırakalım onları ne de bir empati.
Sıfır.
Dünkü TOBB toplantısını izliyorum.
Başbakan, gerginliğin uçlarında, aralarında tek tük kadınların da görüldüğü 'erkekler genel kurulu'na konuşuyor.
Ucube büyüme modeli
Tam bir öfke seslenişi.
Normal, zira kutuplaşmanın had safhaya çıktığı, hesap vermenin söz konusu bile olmadığı, onun yerine 'had bildirme'nin Ankara Kriteri olarak en ön sıraya yerleştiği, 'ez ezebildiğin kadar' Türkiye'si bu. Sene 2014.
Artık her mekân, ilgili ilgisiz her toplantı, her kamusal buluşma, hırçın, yırtıcı, sınır tanımayan bir siyaset muharebesinin arenası olmuştur.
Çıktığı kürsüde, samimiyetle, 'Şunlar şunlar yanlış oldu, şunları şunları düzeltmemiz lazım' diye tevazuyla konuşması gereken kişi, bırakın bunu, ana muhalefet lideri ve TOBB başkanını da geçin, oradaki işadamlarına da gözdağı verircesine 'sorumluluklarınıza sahip çıkın' demeye getiriyor.
Soma, bazı uzaylıların uzaktan kumandayla yönettiği, kanun ve yönetmelik çıkarttığı bir memleketin madeni midir?
301 işçi, 'geliyorum' diyen bir facianın sonunda hayatını kaybetti.
İş kazalarında 2014 Türkiye'sinin yeri belli mi, değil mi?
İş kazalarının en önemli sebeplerinden biri, taşeron sisteminin hem siyasetin hem de iş âleminin, ucube büyüme modelinin işine gelmesi mi, değil mi?
İsa Yazar'ın dünkü Zaman'daki haberi durumu anlatıyor:
Hak ve hukukla bozuşmuş zihniyet
"Türkiye'deki taşeron işçi sayısı son 12 yılda üç kat arttı. 2002'de 387 bin 118 olan rakam, bugün 1 milyon 100 binlere ulaştı. 27 AB ülkesinde ise toplam taşeron işçi 4,5 milyon civarında. Taşeron uygulaması, işçilerin yıllık izin, kıdem tazminatı ve rapor gibi temel haklarını bile kullanmasını engelliyor. Ayrıca bu sistem yüzünden açılan davalarda devlet 1,5 milyar TL'ye yakın tazminat ödemek zorunda kaldı.
Yaygın taşeron uygulaması pek çok soruna yol açıyor. 10 işçi ile yapılması gereken işi 7 işçi yapıyor. İşçiler 8 saatten fazla çalıştırılıyor. Kimi zaman haftalık izin kullandırılmıyor. Mesai ücreti ödenmiyor. Yer yer maaşları düzenli verilmiyor. Tazminata hak kazanmasın diye 11 aylık olan işçi, işten çıkmış gibi gösterilip bir iki gün sonra tekrar işe alınıyor. Bu yöntemle 10 yıl boyunca aynı taşeron firmada çalışan işçinin tek kuruş kıdem tazminatı birikmiyor. Mesai sınırlaması olmaksızın çalıştırılan bu işçiler, fazla mesai durumunda mesai ücreti alamıyorlar. Yıllık izin de kullanamıyor. Yıllarca çalışmalarına rağmen maaşları hep asgari ücret düzeyinde kalıyor."
Ve şu: "Bütün bu olumsuz şartları değiştirmesi beklenen, taşeron sistemini kısmen ıslah edecek düzenleme iki yıldır bir türlü Meclis'e getirilmedi. Peş peşe tartışmalı yasal düzenlemeleri Meclis'ten geçiren hükümet, taşeron yasasını gündemine almadı."
Bu memleketi uzaylılar yönetmiyor tabii ki.
İz'andan nasibini almamış bir açgözlülüğün timsali; insanı kendisine muhtaç kılmayı iktidarına basamak yapmış, hak ve hukukla iyice bozuşmuş bir zihniyet yönetiyor.