« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 May

2014

Asıl Sorumlu!

Yakup Kepenek 01 Ocak 1970

Başbakan salı günü AKP Meclis grubunda yaptığı konuşmada şöyle diyor:
“Kardeşlerim, bu ülkenin Başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.”

***

Başbakan’ın bu sözlerine, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un Safahat adlı kitabında bulunan “Kocakarı ile Ömer” adlı şiirinde ulaşılabilir.
Öykü, Halife Hazreti Ömer ile arkadaşı Abbas’ın bir gece Medine’de dolaşmalarını konu ediyor. Ömer, kimliğini saklayan biçimde giyinmiştir. İkili bir çadıra uğruyorlar. Orada çok yoksul bir kadın ve açlıktan kıvranan çocukları ile karşılaşıyorlar. Bunun üzerine kadına ve çocuklarına yiyecek getirmek üzere ambara gidiyorlar.
Abbas, Ömer’in halife olduğunu düşünerek çok ağır olan un çuvalını ona taşıtmak istemez, kendisi sırtlamak ister. Ömer bu isteğe karşı çıkar; kendisini üçüncü kişi yerine koyarak ağır yükü taşıma sorumluluğunun tümüyle kendi omuzlarında olduğunu şöyle açıklar:
Evet, hilafeti yüklenmeyeydi vaktiyle
Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu
Gelir de adl-i İlahi sorar
Ömer’den onu!
Bir ihtiyar karı bikes kalır, Ömer mesul!
Yetimi, girye-i hüsran alır, Ömer mesul!
……………
Ömer halife iken başka kim çıkar mesul?
Ömer ne yapsın İlahi, beşer zalüm ü cehul!
Ömer’den isteniyor beklenen Muhammed’den…
Ömer! Ömer!
Nasıl aldın bu barı sırtına sen?
(bikes=kimsesiz; girye=ağlama; zalüm=çok zalim olan, haksızlık eden; cehül=pek cahil; bar=yük)
Başbakan’ın çok benimsediği anlaşılan bu halife, kurt ve koyun imgelemi, onun sorumluluk anlayışını tam olarak yansıtıyor. Bu anlayışta koyunları, iç ve dış kurtlardan koruma gibi yüksek bir görev yükünü sırtlanmış olan Başbakan’dır! Üstelik, Başbakan ne yapsın? Beşer, yani insanoğlu, cahil ve zalimdir!

***

Başbakan’ın bu anlayışında, bir ülkenin yönetiminde bulunanların ayrı ayrı yetki ve sorumluluklarının bulunabileceği görüşünün yeri yoktur. Bir demokrasinin olmazsa olmazı sayılan yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrı olması ilkesi, bu anlayışta yer bulmaz. Giderek hak, hukuk, özgürlük ve demokrasi, tek sorumluya göre belirlenir; basın özgürlüğü ve üniversite özerkliği buna uygun olarak biçimlenir ve uyarlanır. Öyle düzenleme ve denetleme kurullarının bağımsızlığı; serbest piyasa koşullarının geçerliği ya da kamu ihalelerinin kimlere verileceğine karışılmaması asla söz konusu olamaz.
Bu sözlerle sergilenen yönetim anlayışı hiç yeni değil. Başbakan işbaşına geldiği günden beri, bu çok sorunlu sorumluluk anlayışını kendi içinde tutarlı bir biçimde açıklıyor ve adım adım uyguluyor.
Burada iki ek sorun var.
Birincisi, Başbakan tek sorumlu benim diyor.
Ancak, ülkenin yazar ve yorumcuları, üniversiteleri ve diğer kesimleri sorumluyu ısrarla başka yerlerde arıyor. Ana muhalefet partisi Soma olayı nedeniyle genel sekreterinin ağzından, olay cinayettir, hükümet istifa etmelidir diyor; yine de tek sorumlu benim diye tutturan Başbakan hakkında TBMM’ye gensoru önergesi vermiyor, onu üstelik iki bakan hakkında verdiği gensoru önergelerinin dışında tutuyor! Ancak asıl sorun çok daha derindir. Başbakan’ın çağın gerçeklerinden çok uzak bir yönetim anlayışı ve düşünce yapısıyla bu toplum bundan sonra gerçekten ne yapacak?

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 28318

ulkucudunya@ulkucudunya.com