Ne dediysek o!
Emin Çölaşan 01 Ocak 1970
Sevgili okuyucularım, Diyarbakır’da önceki gün düzenlenen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin utancı olan Kürtçülük kurultayına hükümetin Bakan Bey’leri de katıldı.
Efkan Ala, Beşir Atalay ve Mehdi Eker.
Kürtçülere nasıl ödünler vereceklerini, hangi vaatlerde bulunacaklarını saya saya bitiremediler. Bunları sıralarken hepsi zevkten dört köşe olmuştu, ağızlarının suyu akıyordu.
Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var.
Tayyip’in ilk turda yüzde 50 oy alması gerekiyor. Olmazsa ikinci turda salt çoğunluk yetecek.
Yüzde 50’yi alabilmek için yaklaşık yüzde 7 olan Kürt oylarına ihtiyacı var.
Bunu sağlamak için şimdiden yatırım yapıyorlar, ülkemizi bu yolla peşkeş çekiyorlar.
* * * * *
Toplantıda dile getirilen şu istekleri iyi bilin de, utanın:
- Karakol inşaatlarının durdurulması.
- Öcalan’la görüşmek üzere yeni heyetlerin kurulması, akil adamlar ve gazetecilerin İmralı’ya giderek kendisiyle görüşmeler yapması.
- Kürtçe eğitimin başlatılması.
- Bölgeye gelen ve giden uçaklarda Kürtçe anons yapılması.
- Bütün ilgili yasaların hükümet tarafından en kısa zamanda çıkarılması.
* * * * * *
Bu toplantıda bir gerçek daha -yine utandırıcı bir gerçek- ortaya çıktı.
Tayyip’in Bakan Bey’leri İmralı’ya gidip Apo ile pazarlık masasına oturmuştu.
Zaten sürecin esas amacı bu idi.
Katil Apo’yu eninde sonunda tahliye etmek…
Ve edecekler…
Çünkü Doğu ve Güneydoğu’yu bu iktidar değil, İmralı’daki katil ve örgütü yönetiyor.
Karayollarını kesip günlerce el koyan, illerde ve ilçelerde PKK paçavraları dalgalandıran, katilin derhal serbest bırakılmasını isteyen onlar.
Aslına bakarsanız keyifleri yerinde!
Her istediklerini elde etmiş durumdalar. Şimdi bütün amaçları, bu açılım saçılım sürecinin yasallaşması.
Bunu da çok yakında elde ettiklerinde iş tamamdır!
* * * * * *
Bir şeyi çok merak ediyorum…
Türk Milleti’nin ısrarla bu iktidara oy veren kesimi, kendi üzerinden oynanan bu iğrenç Kürtçülük oyununu acaba görüyor mu, görmüyor mu?
Anlıyor mu, anlamıyor mu?
Gazete okumazlar, kitap okumazlar, haber izlemezler, izleseler de yandaş kanallardan şöyle bir bakarak görürler, oy verdikleri şahsın ülkeyi ve milleti nasıl tezgaha düşürdüğünü, nasıl oyuna getirdiğini anlamak istemezler…
Varsayalım kapasiteleri bu kadardır!..
Ama artık uyansınlar, hiç değilse biraz silkinmeye çalışsınlar.
PKK mücadelesinde yedi bin şehit verdik.
O şehitlerin çoğu Orta Anadolu illerinden.
Yozgat, Tokat, Kayseri, Konya…
Buraların halkı şehitlerini herhalde unutmuş olmalı ki, Apo’yu bırakma hazırlığı içerisinde olan, Bakan Bey’lerini onun ayağına gönderip yalvartan Tayyip’in destekçileri olarak karşımızda!..
Bu çelişkiyi anlayan varsa lütfen hepimize anlatsın.
* * * * * *
İmralı’da bir katil yatıyor. Şimdi paçası sıkıştığı ve krallar gibi ağırlandığı deniz ortamından sıkıldığı için habire “Sahte barış mesajları (!)” veriyor.
Bunu yaparken devlete ve millete posta koyup “İpler benim elimde haaa, ona göre” diyor… Ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay önceki gün Diyarbakır’da şunları söylüyor:
“Öcalan’ın gönderdiği mesajları olumlu ve önemli buluyoruz. Bunlar bizim de düşüncelerimiz…”
Şimdi bu sözleri bile bunların ağzından duyunca ne demeli!
Yuh artık!..
Ohaaa!..
* * * * * *
Birkaç ay daha bekleyin, yeni yasal düzenlemelerle Apo’ nun nasıl tahliye edildiğini göreceksiniz.
AKP’ye oy vermekte ısrar eden, bu iktidarın kurduğu tezgahı görmek istemeyen ve kendisini “Milliyetçi muhafazakar” olarak niteleyen aymazlar, bu acı gerçeklerle çok yakında yüz yüze gelecekler ama iş işten geçmiş olacak.
Belki o zaman bile “Aferin hükümetimize, biz de zaten Apo’nun bırakılmasını istiyorduk. Baştan beri haksızlığa uğramıştı, geç bile kaldılar zavallı adamı tahliye etmekte” diyecekler!
Bir ülkedeki insanların beyinleri böyle bir sürü nutuklar atarak yalan, din ticareti ve medya gücüyle yıkanınca, olacağı işte budur.
Benim bilirkişim iyidir!
Sevgili okuyucularım, 17 Aralık operasyonlarına gidilen yolda pek çok telefon dinlemesinin tapeleri piyasaya dökülmüş, biz de evden para boşaltma işlemlerinin, alınan verilen rüşvetlerin, çikolata paketleri içerisinde Bakan Bey’lere gönderilen milyonlarca dolar avantaların, evlerinde ayakkabı kutularından
çıkan paraların gerçek olduğunu sanmıştık!
Meğer değilmiş! Hele Tayyip ve Egemen Bağış’la ilgili kayıtlar düzmece imiş, montaj yapılmış! Tayyip oğluna “Evdeki paraları boşalt” dememiş, Egemen “Her Cuma internetten bir ayet sallıyorum, Bakara-makara” deyip Kuran’la alay etmemiş.
Bunu savcılığa gönderilen TÜBİTAK raporundan öğrendik!
Bu kuruluş da AKP’nin arka bahçesi. Yönetim kademeleri 17 Aralık sonrasında hallaç pamuğu gibi atıldı, uzmanlar görevden alındı ve yerlerine yeniler getirildi.
* * * * *
Zamanlama çok manidar! Bu yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet olayları konusunda CHP tam gensoru verecek, piyasaya bir rapor sürülüyor ve gensorunun önü kesiliyor.
Meclis’te bu konuda kurulmasına karar verilen Soruşturma Komisyonu resmen değil ama fiilen iptal!.. AKP komisyona üye vermiyor, CHP tarafından üye olarak verilen milletvekili isimlerini TBMM Başkanı Cemil Çiçek geri çeviriyor.
Tarihin en büyük rüşvet ve yolsuzluk olayı böyle savsaklanıyor.
Bu yolla kim kimden hesap sorabilir!
* * * * * *
TÜBİTAK kadroları baştan sona değiştirildi ve yeni gelenlere emir verildi:
“Adam gibi, aklayıcı bir bilirkişi raporu yazın bakalım!”
Hemen belirteyim, bu kuruluşa üst düzey yönetici olarak atananlardan biri olan Mustafa Sancar daha önce Ankara Hayvanat Bahçesi müdürü idi.
Şimdi savcılık fezlekelerine şu ifadeler girecek:
“Kayıtların montaj olduğu TÜBİTAK raporunda belirtilmiştir. Soruşturma başlatılmasına gerek olmadığına…”
Gensoru Meclis gündemine geldiği takdirde yine aynı gerekçe piyasaya sürülecek.
Oysa bantlar ortaya çıktığında Tayyip acı acı yakınıyordu “Beni de dinlediler, hepimizi dinlediler” diye.
Vay canına, demek ki o da yalan söylüyormuş!
Şimdi sen gel de Başbakan ve ekibinin isimlerinin karıştığı rüşvet-yolsuzluk dosyalarının açılmasını bekle aziz vatandaşım!..
Daha çoook beklersin!