Neden Kürt işadamı kaçırmadılar!
Necati Doğru 01 Ocak 1970
Barış sihirli, güzel, büyüleyici bir kelime. Hitabetin tarihini yazan kitaplarda; “Hakkı verilmiş bir barış konuşması hazırlamak 9 günlük emek ister” diye yazılıyor.
Birinci 3 gün:
Ana fikri bulursun.
İkinci 3 gün:
Etkili kelimeler seçersin.
Üçüncü 3 gün:
Cümlelere son şeklini verirsin.
Barışla kalpleri fetheder.
Barışla hafızalara yerleşirsin.
Samimiyetine herkes inanır.
Barışa hizmet edersin.
* * * *
2 yıl doldu.
Barış diye başlıyorlar.
Savaşla tehdit ediyorlar.
Abdullah Öcalan, ağzını her “barış” diye açtığında “savaştan” söz ediyor. BDP’li kadın ve erkek milletvekillerinin tümü, İmralı’ya görüş götürüp getiriciler, Kandil Dağı’ndan görüş bildirenler, TV’lere çıkıp “barış elçiliğine” soyunmuş Kürt aydınları, onlara destek sunmaya çalışan Türk yazar ve gazetecileri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerinin Belediye Başkanlığı’na seçilmiş BDP’li Belediye Başkanları, hemen hepsi “barış kelimesini siper yapıp savaş tehdidi pozisyonu” alıyorlar.
Önceki gece izledik.
Yine aynı dil.
Yine aynı sahne.
Yine aynı terane.
Ağrı’nın yeni belediye Başkanı TV’ye çıktı, ağzını “barış” diye açtı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “verdiği sözü tutmazsa” savaşın yeniden başlayacağı tehdidini savurdu.
Özerklik (bölünme) sözü verilmiş.
Onu istiyor.
Yoksa öp namlunun ucunu.
* * * *
Şu soru sorulmadı:
Mademki, “barış arayışı” içine girdi neden Abdullah Öcalan Kandil Dağı’na
“Kürt işadamlarını değil de yaşları 14-15-16 olan Kürt kız ve erkek çocuklarının kaçırılmasına” yol verdi.
Kürt işadamları!
Türk vatandaşılar!
Doğu’yu bırakmışlar.
Paraları Batı’ya yatırmışlar.
Çoğunluğu Batı kentlerinde iş kurmuş, şirket geliştirmiş, büyük paralar kazanmış, kadrolar oluşturmuşlar. İçlerinde şu anda 3. havaalanı, 3. köprü projelerini yapmaya talip olmuşlar da var.
Öcalan, samimi olsaydı.
Akıl ederdi.
Kandil Dağı’na çocuklar değil Kürt işadamları kaçırılır. Bir “ortak akıl konferansı” düzenlenir. Kürt işadamlarından bilgilerini, becerilerini sunmaları istenir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerinin “fakirlik tuzağını nasıl aşacakları” konusunda fikirleri sorulurdu.
* * * *
Öcalan, barış diyor(!)
BDP milletvekilleri, Diyarbakır Belediye Başkanı ile Ağrı Belediye Başkanı da barışı gerçekten istiyorlarsa; “Dağa Kürt çocuklarını kaçırıp ellerine silah vermeyi teşvik etmek yerine Kürt işadamlarının kaçırılmasını özendirselerdi” inandırıcı olacaklardı.
Kandil toplantıları yapılırdı.
Dünya da ilgiyle izlerdi.
Birinci gün:
Ağrı, nasıl Gaziantep kadar zengin bir kent yapılır?
İkinci gün:
Van’ın, İzmir’in ekonomik büyüklüğüne ulaşması için mukayeseli üstünlüğü nedir?
Üçüncü gün:
Diyarbakır’ın, İstanbul gelişmişliğini yakalaması için silahlanmaya mı yoksa teknolojiye mi yatırım önde gelir?
Dördüncü gün:
Şırnak neden Bolu olamadı?
* * * *
Barışın gücüne inansalardı.
Kandil’i medeniyet dağı yaparlardı.
“Barış” diye söze başlıyor.
“Savaş” diye bağırıyor.