Davul tokmak
Tarık Toros 01 Ocak 1970
Başbakan dün partisinin belediye başkanlarına talimat yağdırdı:
“Cemaat’e verilmiş ne kadar yer varsa… Ne kadar bina varsa… Bunların hepsini hukuk içerisinde, demokrasi içerisinde tek tek geri almalısınız. Tek tek!”
Sıra, partisinden ayrılanlara da geldi:
“Bize afra tafra yapan… Partimizden milletvekili seçilen veya belediye başkanı seçilen… Ondan sonra partimizden istifa etmek suretiyle ayrılanlara karşı da… Herhangi bir iş takibinde şunda bunda gereken tavrı koymalısınız! Bunlar sizin semtinize dahi uğrayamamalı!..”
Kime olursa olsun…
Verilmiş veya satılmış yerleri “hukuk içinde” nasıl geri alacaksınız?
Yine…
Şöyle veya böyle partiden ayrılan kişileri “semte dahi sokmamak” ne demek?
İş takibi konusuna girersek çıkamayız.
Bu söz, tüm işlerin “partizanca” yürüdüğünün itirafı değil de nedir?
Acaba kürsüde bu kadar sert talimatlar verilirken kapalı kapılar ardında neler denmektedir?
Sabır sabır ya sabır!
Diyarbakır’da askeri kışla içinde bayrağımız gönderinden indirildi.
Asker, hükümetin talimatı gereği kılını kıpırdatmadı… “Çözüm süreci sekteye uğramasın” diye.
Başbakan, “Bayrağı indireni indireceksin” diye ön almaya çalışıyor.
Son bir buçuk yıldır neler neler oldu, güvenlik güçleri emir altında sabretti, dişini sıktı.
En son Diyarbakır-Bingöl yol kesme eylemi farklı mı?
Yığınla taciz ateşine karşılık verilmedi, askerler yaralandı.
İstense bu kadar uzamaz, bastırılırdı. Olmadı.
Hendekler açılan, iş makineleriyle tarlaya dönüştürülen yol, iki haftadan fazladır kapalı.
İşçiye, protestocuya, Gezici’ye “sıfır tolerans” gösteren…
Eylemler yola çıkmadan bastıran…
1 Mayıs’ta “istihbarat var” deyip, koca İstanbul’da adeta sıkıyönetim ve kısmen sokağa çıkma yasağı ilan eden hükümet…
Yol kesmeye, çocukları dağa çıkarmaya, bayrak indirmeye “ya sabır” çekiyor.
Başbakan kaç senedir, bilmem kaçıncı keredir aynı şeyi dedi:
“Bizim sabrımızı test etmeye hiç kimse yeltenmesin!”
Bu nasıl yetki?
Doğru… Halk hükümete yetki verdi 2011’de…
Barışçıl gösterileri önlensin, meydanları yolları kapatılsın, polis marifetiyle coplansın, gazlansın, kendi parkına dahi giremesin, kendi alın teriyle kurduğu eğitim ve hayır müesseselerine el konulsun diye değil…
Bir avuç eşkıyanın hakkından gelsin diye.
İktidar “sızlanma makamı” değil.
Hem bayrağı indiren için “Gerekeni yapacaksın” diyorsunuz…
Hem de “Vurulsa Doğu karışacaktı!”
Hangisi doğru?
Metinler okunmadan gözden geçirilse keşke…
Sormamak elde değil:
Önceki gün grup toplantısında…
Bayrağı indiren terörist, BDP ve HDP, muhalefet partileri, medya, hainler, Genelkurmay, polis ve elbette “paralel...”
Hepsi suçlu ve sorumlu ilan edildi.
Alkış, zılgıt, slogan gırla…
Yahu, siyasal iktidarın hiç mi sorumluluğu, kabahati yok!
Ters tepen her şeyi ama her şeyi, iç ve dış mihraklara yüklerken “insafı” askıya mı alıyorsunuz?
Kusura bakmayın ama hani yetki sizdeydi?..