IŞİD'in arkasındaki aktör
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
IŞİD terör örgütü 2-3 yıl gibi kısa bir zaman içinde tüm dünyanın nazarıdikkatini çekti.
El Kaide nasıl homojen bir yapı değilse, IŞİD de öyle.
Peki, IŞİD, sadece Irak ve Suriye’de neo-selefi bir şeriat devleti kurmak için mi bunca güç sarf ediyor?
Örgüt sadece Körfez’deki prensliklerin finansmanıyla mı bu kadar güç icra edebiliyor?
Örgütün eylemleri ve sonuçlarına bakıldığında;
1-Ortadoğu’yu etkili bir şekilde istikrarsızlaştırıyor. Kritik eylem ve söylemleriyle mezhepsel ve etnik çatışmayı güçlü bir şekilde fişekliyor.
2-Ürkütücü eylemleriyle Batı’nın İslam coğrafyasına müdahil olabilmesi için oldukça inandırıcı gerekçeler üretiyor.
El Kaide nasıl global aktörlerin terör adı altında İslam coğrafyasına müdahil olmasına gerekçe olduysa, bugün aynı işleve IŞİD aday görünüyor.
Nitekim Mali’de El Kaide militanlarıyla birlikte Bamako hükümetine karşı savaşan marjinal selefiler, bölgenin eski sömürgeci aktörü Fransa’ya geri dönüş fırsatı sundular.
İsrail’in eylemlerine güç kazandırıyor
Selefi terör örgütünün şiddet ve vahşetinden usanan yerel halk, Fransa’nın bölgeye müdahil olmasına kayda değer bir tepki bile göstermedi.
Böylelikle IŞİD bir marka olarak giderek eski gücü olmayan El Kaide’nin yerini alıyor.
3-Batı’da mevcut İslamofobia’yı daha da derinleştirip, İslam’ın pak çehresini tahrip ediyor, imajını yerle bir ediyor. Özellikle Sünni İslam denince Batı’da akıllara gelen tablolarda IŞİD ön plana çıkıyor.
4-İran’ın bölgeye stratejik menfaatlerini etkin bir şekilde korumak için müdahil olmasına payanda oluyor. Iraklı Şii lider Ayetullah Sistani cihat çağrısı yaptı ve İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani Bağdat’a geçti bile.
Ve tabii ki İsrail’in güvenlik kaygılarına dayanarak ortaya koyduğu eylem ve argümanlara da güç kazandırıyor.
5-Eylemleriyle Ortadoğu’da Batıcı ama otoriter yönetimlerin itibarını yükseltiyor ve Batı’ya kendi stratejik menfaatleri istikametinde ikna edici tercihler yapabilme fırsatları üretiyor. IŞİD’e nazaran Esed iyidir kanaatine sebebiyet vermesi gibi.
Ayrıca kendisini Sünni olarak tanımlayan IŞİD’in varlığı, İran’ın Batı’yla mutabakat ve işbirliği sahası yakalayabilmesi için cazip bir fırsat yaratmaktadır.
6-Örgütün homojen değil heterojen olması, dünyanın pek çok yerinden katılan gönüllü militanlardan oluşması, ele geçirilen militanların üstünden çıkan pasaportlarda İran’a giriş çıkış kayıtlarının yer alması IŞİD üzerindeki kuşkuları artırıyor.
Ve kaotik gelişmeler iki ülkeyi sevindiriyor.
İran ve İsrail.
Ateşi en fazla Türkiye hissedecek
IŞİD kanalıyla ortaya çıkan gelişmeler, İran ve İsrail’in çıkarlarıyla çelişmiyor.
Zira IŞİD’in vahşet dolu eylemlerinin Sünnilik parantezinde gerçekleştirildiği zihinlerde yerleşirse, İran ve İsrail politikalarını eleştirmenin reel ve ahlaki zemini önemli ölçüde kayıyor.
Ve IŞİD kanalıyla ortaya çıkan tablo, Türkiye için tam kara bir kara tablo.
Mezhep çatışması yaşanırsa bu ateşi en fazla hisseden ülkelerin başında Türkiye olacaktır.
Esed rejimi Suriye üzerinden Türkiye’ye kriz ve mezhep çatışması ihraç etme faaliyeti yürütürken, bu defa aynı risk, terör ve kaos dalgası Irak üzerinden gelecektir.
Irak’ın parçalanması ve fiili bölünmenin resmiyet kazanması söz konusu olursa İran kazanacak ve Güney Irak’a askeri gücüyle yerleşecektir.
Mevcut gelişmeler özellikle PKK ve Kürt sorunu açısından Türkiye’yi yakından etkileyecektir.
1- PKK’nın IŞİD’e karşı Barzani güçleriyle birlikte savaşma açıklaması, Barzani ile PKK arasındaki buzları eriterek, ikisi arasında rasyonel bir mutabakat zemini oluşturacaktır.
Bu da PKK’ya hem bölgede hem de Türkiye’de önemli bir zemin kazandırır.
2-Kaldı ki IŞİD’le savaşan seküler ve laik bir PKK, Batı’ya kuşkusuz daha sevimli görünecek. PKK da yakaladığı bu fırsatı sonuna kadar kullanacaktır.
Muhtemelen Batı’dan terör örgütü listesinden çıkarılmayı talep edecek, en azından uluslararası hukukça himaye gören “gerilla” statüsüne ulaşacaktır.
Belki de terör örgütü listesinden çıkarılacaktır.
Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi ise, Türkiye’yi PKK’ya mahkûm edecektir.
Ayrıca Rakka ve Deyrezzor’da yaşandığı gibi IŞİD, Musul’da da sürekli hâkimiyet sağlarsa, Barzani bu gelişmeyi bağımsızlık için payanda olarak kullanabilecektir.
Felaket tellallığı yapmak istemem ama Türkiye için kara günlerin başlangıcı bunlar.