İlginç bir iddia!
Rahmi Turan 01 Ocak 1970
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Türk bayrağının indirilmesi, Musul’daki Türkiye Başkonsolosluğu’nun IŞİD (Irak Şam İslâm Devleti) adlı terör örgütü tarafından işgal edilerek personelinin rehin alınması, iktidarın yanlış politikalarının hazin çöküşü olarak nitelendirilirken bunun “Danışıklı dövüş” olduğunu iddia edenler de var!
Nasıl bir danışıklı dövüş?
* * * *
Devlette uzun yıllar “İstihbarat” görevi yapan emekli bir subay aradı. Dedi ki:
“Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!”
“Ne demek oluyor bu?” diye sorum. Güldü:
“Şu demek oluyor: Biz istihbaratçılar her olaya birçok cepheden bakar, gerçek nedeni ararız. Evet, son olay, danışıklı dövüş olabilir!”
“Nasıl yani?”
“Kendilerini, dünya lideri görenler, son zamanlarda iyice madara oldular! Lice’deki bayrak indirme olayı bunların üzerine tuz-biber ekti. İki ay sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bir şeyler yapmaları, vatandaşı tavlamaları lâzım! Milli duygular göz boyamaya çok elverişlidir.”
“Eee?”
“Ee’si şu: IŞİD ile görüşmeler yapıp, teröristlerin istediklerini vererek rehineleri kurtarmayı planlıyorlar. Kurtarırlarsa,
televizyonlara çıkıp günler ve geceler boyu bu zaferleri ile övünecekler, halkın beynini yıkayıp Çankaya Köşkü’nü kapmaya çalışacaklar!”
“Bu bir senaryo” dedim,
o güldü:
“Son zamanlarda ülkemizde her şey senaryo zaten… Bekleyelim, göreceğiz!” dedi.
Dinle ilgisi olmayan vahşi bir anlayış!
Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan “Küresel güçler, Yeşil Kuşak ve Ilımlı İslâm projelerinden sonra şimdi de milis kuvvetlerle Ortadoğu’yu dizayn ediyor” diyor ve şu sorulara yanıt istiyor:
1) Son çıkarılan MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) Yasası ile MİT’e, terör örgütü PKK ile görüşme yetkisi verildiği belirtiliyordu. Acaba bugünlerin geleceği öngörülmüştü ve terör örgütü IŞİD ile yapılan görüşmeler mi yasal kılıfa oturtuldu?
2) IŞİD’in İstanbul’da uyuyan hücreleri var mı?
3) Suriye’ye giden TIR’ları biliyorsunuz. MİT’in kontrolünde gittiği iddia edilmiş ve Türkmenlere yardım taşıdığı açıklanmıştı. Oysa Türkmenlerin silahsız olduğu, Irak’ta yalnız kaldığı apaçık ortada. Bu TIR’lar nereye gidiyordu?
4) Acaba AKP iktidarı Suudi Arabistan’ın (yani bir kez daha Amerika’nın) tuzağına mı düştü?
5) Küresel güçler, İslâm coğrafyasında dini kullanan, ancak dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan vahşi bir anlayışı dayatıyor. Şimdi bu vahşi yaşam tehdidini mi kabul edeceğiz?
Gareziniz hep Türk’e mi?
Yaşanan hazin olaylara bakıp “Bunların bütün garezi sadece Türk yurttaşlara mı?” diye soran dostlar var!
İstanbul’da yürüyüş yapan vatandaşlara, TOMA’larla, coplarla, lastik mermili tüfeklerle saldıran, masum insanları ezen zihniyet, nedense teröristlere karşı pek mülayim…
Haydutlar Güneydoğu’da yolları kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, haraç topluyor, insanları kaçırıyor. Bizim kahramanlarda ses seda yok!
PKK’lı terörist Lice’de, askeri garnizondaki Türk bayrağını direğe tırmanarak alıyor. Sonra herkesin gözü önünde, bayrakla beraber çekip gidiyor. Yine tıs yok!
Musul’da Türk toprağı olan Başkonsolosluk binamız basılıyor, silahlı 30 özel harekatçımız tek kurşun bile atmadan kahramanca (!) teslim oluyor!
Be mübarekler, gareziniz sadece Türk’e mi? Ülkesini seven yurttaşlara, hakkını arayan vatandaşlara mı?
Ekmek almaya giden çocuk (zavallı Berkin) acımasızca vurulup öldürülüyor. Ali İsmail Korkmaz polis dayağı ile ölüyor. Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert yine aynı zihniyetin kurbanları oluyor…
…Ve halkı ezenlere “Kahramanlık destanı yarattınız!” diye ödül veriliyor!
Ayıptır be!
Gücünüzü gariban halka değil, biraz da düşmanlara gösterin!
Gösterin de anlayalım yiğitliğinizi!
Tebessüm
Eşekler ve insanlar!
Eyüp Karadayı’dan bir fıkra:
Yoksul ama güzel bir kızın anası-babası ölmüş, kız ortalıkta kalmış…
Komşuları, kıza akıl vermişler:
“Ağaya git, eşek iste, sana bir eşek versin. Eşekle su taşır, geçinir gidersin!”
Kız, Ağa’ya gidip eşek istemiş. Ağa şöyle bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra:
“En iyisi seni evlendireyim” demiş “ Bir koca, beş eşeğe bedeldir!”