IŞİD’den kârlı çıkanlar
Bülent Korucu 01 Ocak 1970
Irak-Şam İslam Devleti örgütü uzun süredir aktif. Bölgede dengeleri değiştirebilecek bir unsur olarak gittikçe güçleniyor.
Musul’u işgali ve konsolosluğumuzu ele geçirmesiyle bizim de gündemimize oturdu. Irak içindeki eylemleriyle Suriye’de çetelesini tutmakta zorlandığımız yapılardan biri olmadığını gösterdi. Mahir Kaynak’ın hemen her meseleye uyarladığı bir klişesi var: Cinayet kimin işine yarar? Bu klişe üzerinden gittiğimizde zihin duruluğuna ulaşacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Şöyle bir liste çıkardım neredeyse herkes kazançlı, biri hariç, onu da en sonunda söyleyelim.
Bölgeden gitsin, Irak’ı boşaltsın diye arkasından teneke çalınan ABD, bir anda badem gözlü oluverdi. Arkasından ağıtlar yakılıyor, geri dönse kırmızı halıyla karşılanacak gibi. Müdahaleye Şiiler dünden razı, Kürtler gönüllü; Türkiye ise rehinelerini kurtaramazsa mecbur görünüyor. ABD ise beklendiği üzere ağırdan alıyor. Başkan Barack Obama, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a adres olarak yardımcısı Biden’ı gösteriyor. İran’la yakınlaşma ve onu uluslararası camiaya eklemleme projesine dayanak ve enstrüman olması hasebiyle ABD ikinci kez kârlı diyebiliriz. İran’ın bu konudaki tekliflerini Dışişleri Bakanı John Kerry olumlu mesajlarla cevapladı. Böylece bölgedeki diğer oyuncu İran’a da geçmiş olduk. Şii bloku takviye etmek isteyen İran, güçlü tehdit karşısında önemli bir gerekçe elde etti. Suriye’de, ABD ve uluslararası camiaya rağmen Esed’in yanında yer alan İran, Irak’ta aynı işi onay alarak yapacak. Hatta risk üstlenmiş ve Batı’yı sıkıntıdan kurtarmış olmanın bedelini bile talep edebilir. İran, Irak’taki varlığını meşrulaştırmış oluyor. Şii dünyaya gelince, arasındaki ayrılıkları ortadan kaldırmaya yarayacak bir vesile elde ediyor. Dinî liderlerin silah altında toplanma çağrıları hem siviller hem de örgütlü yapılar nezdinde karşılık buluyor. Maliki yönetimi, bugüne kadar biraz da ABD’nin arkasına saklanarak yaptığı Sünni ayırımcılığını açıkça icra edecek. IŞİD şiddetine karşı şiddet kullanmayı hak olarak görecek. Dünyadan destek ya da en azından müsamaha ile karşılanacak.
Artık gitmeyeceği kesinleşmiş görünen Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, hayatının fırsatını yakaladı. Seçimle yaptığı imaj operasyonunun ardından dikkatlerin kendi topraklarından Irak’a kaymasının rahatlığını yaşayacak. IŞİD’i, daha ilgili ve hassas olunan Irak topraklarında dünya kamuoyunun dikkatine sunma imkânı buldu. Kendi cinayetlerine hafifletici sebep olarak gösterecek. Dikkatler dağılmışken iktidarını pekiştirmek üzere hamle yapacak. Belki de şimdiye kadarki en ağır operasyonlara girişecek.
Iraklı Kürtler, merkezî ordunun boşalttığı alanları dolduruyor. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Anayasada statü meselesi çözülmeyen ve belirsizlikten kurtulamayan Kerkük’ü fiilî olarak kontrol altına aldılar. Zaten ağırlıklı olarak ellerindeydi ama adını koyacak fırsat bulamıyorlardı. Bir de vaktiyle Türkiye’nin muhalefetine takılmışlardı. Alternatifi IŞİD olduğu için kimse ‘niye yaptınız?’ diye hesap da sormuyor.
Şiilerin ağır baskısı ve ayırımcı uygulamalarından bıkan Sünni Araplar, ilk defa bu çemberi kıracağına inanmaya başladı. Az sayıda militanla bölgeleri teslim almalarının altında yatan sebep de bu iç destek. Maliki’nin ‘örgütü vuruyorum’ diye sivilleri gözetmeden icra edeceği operasyonları bile göze almalarına yol açan bir çaresizlikle yüz yüzelerdi.
Bu denklemin kesin kaybedeni şiddet sarmalının ortasında kalacak Sünni ve Şii siviller. İnşallah olmaz ama kitlesel ölümlere yol açabilecek bir mezhep savaşı kapıda duruyor. Türkiye’ye gelince bir hafta içinde duyduğumuz açıklamaları alt alta yazalım siz karar verin. “Musul’da güvenlik tedbirleri alındı, sorun yok. Personelimiz rehine değil. Irak’ta kaos varmış gibi yansıtılıyor. Bu konuyu çok yazıp çizmeyin, sadece takip edin.” Ne dersiniz, galiba...