Kutuplaştıran mı, uzlaştıran mı?
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Kutuplaştıran Erdoğan, uzlaştıran İhsanoğlu. Kişileri bir kenara bırakıp şu soruyu sorun: Hangisi hayırlı, kutuplaşma mı, yoksa uzlaşma mı?
Kötülüğün doğasında insanın cevheri değil, tutkuları yer alır. Para ve iktidar hırsı, şehvet, şöhret, kibir gibi tutkuları olmayan insan istese de kötü olmayı beceremez. Siyaset tutku işi olduğuna göre, doğruyu yanlıştan ayırmak için, insanlara değil siyasetlerini belirleyen objektif şartlarına, yani talihlerine bakmak gerekir. Erdoğan, 17 Aralık soruşturmasını arkasındaki halk desteği ile durdurabilmek için kutuplaşma stratejisi izledi. Hiç olmazsa oyunun kuralları konusunda uzlaşmış bir toplumla, yolsuzluk soruşturmalarını durduramazdı. Arkasındaki desteğe bir de tersinden bakmayı deneyelim. % 57’nin nefretinin karşılığı olarak % 43 oy mu; yoksa % 70’in sempatisi ve % 30’un oyu mu? Tercihi, yani toplumu kutuplaştırma stratejisi siyaseten mantıklıydı; % 43 oyu bu sayede aldı. Peki aynı şablon cumhurbaşkanlığı seçiminde netice almasını sağlayacak mı?
CHP ve MHP gibi birbirine uzak iki parti, AK Parti’nin dokusuna çok uygun bir isim üzerinde uzlaştılar. Uzlaşmadan doğan, uzlaşmacı ve uzlaştırıcı bir isim. Karşısında kutuplaşma ekseni üzerinde iktidarını sürdüren kutuplaştırıcı bir kişi? Ülkedeki uzlaşmanın sembolü olan cumhurbaşkanını seçeceğiz. Erdoğan’ın tek şansı var. Önümüzdeki 50 günde, elindeki dev propaganda cihazını seferber ederek toplumu uzlaşmanın adresi olduğuna inandırmak. Mümkün mü? Çok zor ama imkânsız değil. Ancak ikna edeceği muhatap sadece kendi vatandaşları değil; dünyayı da geçmişe sünger çekip yeni bir başlangıç yaptığına ikna etmesi gerekiyor.
Türkiye, AK Parti iktidarı ve Erdoğan ismi ile, bölgesel politikasında köklü değişikliklere gitti. Bu politikalar Hükümet’in İslamcı renkleriyle uyumlu olduğu için inandırıcı oldu ve devletin yüksek çıkarları ile örtüştü. İhtilafları barışçı yöntemlerle çözen ve bütün tarafların çıkarının barışta olduğunu savunan “sıfır sorun” politikası, bölgesel taleplere cevap verdi ve başlangıçta dünyadaki eğilime uygundu. Sonuç, Türkiye’yi aşan sebeplerle fiyasko oldu. Bugün dört yıl öncesinin politikalarının hiçbirinin karşılığı kalmadı. Dış politikamız çöktü.
İflas eden bu politikalara zamanında karşı çıkan uzman bir isim şimdi cumhurbaşkanı adayı. Ekmeleddin İhsanoğlu, Suriye’de Esed’li bir geçiş dönemini savunmuş ve Mursi’nin devlet başkanlığının Mısır gerçeklerine uymadığını söylemişti. Bütün sermayesini Esed’i devirmeye, Mursi’yi desteklemeye harcamış bir Erdoğan’ın karşısında, bölgesel politika için İhsanoğlu’nun oturacağı cumhurbaşkanlığı koltuğu Türkiye’nin çıkarlarına daha uygun görünmüyor mu? Hükümet’in iç savaşa yuvarlanan komşuları için manevra alanı yok. Cumhurbaşkanlığı makamı, mevcut sembolik yetkileri içinde daha çok bir dış politika uygulama merkezi olarak çalıştığına göre, Türkiye kendi iç dinamiklerinin eseri olan bir cumhurbaşkanlığı nöbet değişikliği ile bölgede yeni bir başlangıç yapma ve çıkarlarını koruma fırsatı yakalamış olmaz mı?
Erdoğan, daha fazla güç ve iktidar arıyor. Alternatifinin olmaması, öncelikli olarak istikrarı gözetenler için bu güç arayışını katlanılır kılıyor. Hâlbuki Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında daha fazla belirsizlik var. Başkanlık sistemi zorlamaları parlamenter sistemi, dolayısıyla bütünüyle politik düzeni ve ekonomik dengeleri altüst edebilir. Seçim, iktidarı belirleyecek bir seçim değil; cumhurbaşkanlığını Erdoğan’ın kazanmaması istikrarı etkilemez. AK Parti istikrar kozu ile iktidarını sürdürür; sadece ön plandaki isimler değişir. Uzlaşmacı bir isim olarak İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı makamındaki işlevi, tam da istikrarı kalıcı ve güçlü dengelere kavuşturur. AK Parti’yi zirvede tutan istikrar kozunu merkeze alarak düşünelim: Denetimsiz ve tek kişinin iradesine bağlı bir istikrar mı, yoksa Köşk’ün hukuk ve demokrasi sınırları içinde dengeleyici ve frenleyici rol oynadığı dolayısıyla kurumlaşmış bir istikrar mı?
Erdoğan’ın tek çaresi, uzlaşmacı rolüne soyunup rakibi ile aynı kategoride yarışmak. Süratli bir manevra izleyeceğiz. Uzlaşmacı Erdoğan’ı keşfetmeye hazırlanın. İlk işaret ise cadı avının ve paralel hayaleti masallarının gündemden düşmesi ile verilecek.