« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Haz

2014

AKP'nin suç ve linç seferberliği

Gültekin Avcı 01 Ocak 1970

Salt iktidar uğruna hukuk ve demokrasiyi kenara iten devletler, modern ve devasa suç örgütleri haline gelir.

Bir devlet toplum ve uluslararası camia nezdinde hukuksuz ve antidemokratik ilişkiler ağıyla tanımlanmaya başladığında çöküş başlamış demektir.

Yazık ki bu soysuzlaşmanın bedelini sadece devleti yöneten hükümetler ödemez.

İstikbal yıllarına sarî bir şekilde kin ve nifak tohumlarıyla yaşayan toplum da ağır bir depresyon geçirir.

Suçun suçsuzlaştırıldığı, ahlakın ahlaksızlaştırıldığı, güce biat etmeyen sivil grupların şeytanlaştırıldığı, dinin dinsizleştirildiği, hakikatin yalana, sahtekârlıkların yapay gerçeklere irca edildiği şu toplumsal histeri süreci gibi.

İdris Naim Şahin tarafından açıklanan, Hizmet Camiası’nı bitirmeye yönelik eylem planı tam bir suç tablosu.

AKP hükümeti boğazına kadar saplandığı suç batağını gözlerden kaçırmak için, Hizmet Camiası’na karşı hiçbir hukuki ve ahlaki norm tanımayan bir suç ve linç seferberliği başlatmış durumda.

Bu suç ve linç seferberliğinin iki gayesi var:

1-AKP’nin içine batmış olduğu suç bataklığını gizlemek.

Bu minvalde yolsuzluklar, Selam Tevhid Terör Örgütü soruşturmasıyla açığa çıkan ve Türk istihbaratına İran’ın alt örgütü haline getiren irtibat ve iltisaklar, çözüm sürecinin tamamen hukuksuz olarak yürütülmesi ve işlenen nice anayasal suçlar…

2-Birinci gayeyi gerçekleştirmek için başta Hizmet Camiası olmak üzere biat etmeyen tüm cemaat ve sosyal grupları bitirmek.

Bu gayeleri gerçekleştirmek hukuk ve demokrasi ikliminde mümkün değil.

Hiçbir suç eylemine bulaşmamış bir söz ve fikir hareketini, hukuken mümkün olmasa da psikolojik harekâtla suç örgütü olarak zihinlere kazıyabilmek için yüzlerce suç işlemek, yüzlerce şarlatanlık ve sahtekârlık faaliyeti içine girmek gerekiyor.

AKP ve havuz medyası da bu suçları kasıt, istikrar ve kararlılıkla işliyor.

Oysa Öcalan’ın silahlı örgüt olarak tanımladığı KCK bile, ancak 2012 yılında silahlı eylemleri ve PKK terör örgütüyle bütünlüğü dikkate alınarak Yargıtay 9.Ceza Dairesi tarafından terör örgütü olarak kabul ve mahkûm edildi.

Hakkında yargı kararıyla suç örgütü tanımlaması yapılmayan hiçbir sosyal yapılanma hakkında, devlet makamlarınca tasfiye ve eylem planı hazırlanamaz.

Basına yansıyan haberler, hükümetin tam bir suç örgütü gibi çalıştığını gösteriyor.

Havuz medyası unsurları da bu illegal sürecin suç sorumluluğunu taşıyor.

Hukuksuzluğun derin şekilde devamı

Cemaati Bitirme Eylem Planı, hükümet seviyesinde işlenmiş örgütlü bir anayasal suç olduğu gibi, ceza kanunları açısından da tam bir suç örgütü faaliyetidir.

2004 MGK’sının sivil toplumu kuşatmaya yönelik hukuksuz kararı nasıl bir suçsa, bu kararın ileri derecede eylem planı haline getirilmesi de aynı hukuksuzluğun daha derin bir şekilde devamıdır.

Bu minvalde;

1-Hiçbir illegal eylemi mevcut olmadığı ve hukuken ispatlanamadığı halde Hizmet Hareketi’ni silahlı örgüt ilan etmek için yapılan plan ve eylemlerin tümü sadece Türk hukukuna göre değil, evrensel hukuk normlarına göre de ağır ve nitelikli bir suç faaliyetidir. AİHS, Anayasa ve tüm ceza kanunlarına aykırıdır.

2-Danıştay, Santoro, Dink ve Zirve gibi cinayetlerin Hizmet Camiası üzerine yıkılması planının varlığı (velev ki eyleme konmamış olsaydı bile) bile hükümetin ve bu planda dahli olan tüm medya unsurlarının hukuki ve cezai sorumluluğunu gerektirir.

Bu tür hukuksuz sivil toplumu kuşatma faaliyetleri, Türkiye’nin anayasasız bir ülke olduğunu ve AİHS dışı hareket eden totaliter bir yönetim gösterdiğinin belgesi durumundadır.

Batıda olduğu gibi sivil toplum ve cemaatler postmodern çağın yapı taşlarıdır.

3-Hükümet ve MİT unsurlarınca iktidara muhalif tavırları sebebiyle cemaat(leri)i mahkûm etme gayesiyle sahte delil ve tanık üretme girişimleri, hiçbir kanun tarafından suç olmaktan çıkarılamaz.

Zira bu tür kanunlar (MİT Kanunu gibi) çıkarıldığı andan itibaren anayasaya açık aykırılıkları sebebiyle yok hükmünde sayılacağından, hukuk ve ceza sorumluluğu faillerin, siyasilerin ve medyanın üstünden kalkmayacaktır.

Türkiye kaosa değil demokrasiye evrilecekse, bu seçim ve halka dayanma görüntüsü altındaki gerçek 28 Şubat sürecinin hesabı da er geç sorulacaktır.

Dünya âlem seyrediyor kepazeliği, cadı avını, soysuzlaşmayı ve cinneti.

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 48963

ulkucudunya@ulkucudunya.com