AK Parti’de sorun mu var?
Hüseyin Yayman 01 Ocak 1970
‘Türkiye merkez sağının varlık nedeni, devlete gücenen, ondan bunalan bir ‘çevre’yi temsil eder görünüp aslında kamu otoritesini sevimli ve sevilebilir kılmak olagelmiştir. Merkez sağ benimsediği garip bir ideolojik almaşık (Liberal-Muhafazakar) nedeniyle bu ülkede modernizmin demokrasi söyleminin eksik uygulanmasının sorumlu tutulması gereken ajanların başında gelmektedir.’
Bu ifadeler Ümit Cizre’nin ‘Muktedirlerin Siyaseti, Merkez Sağ-Ordu-İslamcılık’ kitabından alındı. Cizre, doksanlı yıllarda merkez sağın içine girdiği çürümeyi ve 28 Şubat sürecinde askerlerin rolünü kritik eden eseri günümüzü de ışık tutuyor.
AK Parti doğal sınırlarına ulaştı!
AK Parti, 90’larda yaşanan trajedi üzerine iktidara geldi. Erdoğan ve arkadaşları sağ’dan radikal kopuşu temsil eden yeni bir siyasi hareket başlattılar. AK Parti bayındırlık-imar başta olmak üzere vesayetin geriletilmesi, rejimin normalleştirilmesi, Kürt sorunun hal yoluna sokulması ve birçok alanda sessiz devrim yaptı. ‘Halkını tehdit olarak gören devleti ve devletine kırgın milleti’ rehabilite etti.
Ancak geçen sürede doğal sınırlarına ulaştı. Artık partinin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Türkiye siyaseti tekrar yeni bir yol ayrımına geldi. AK Parti, 2002 başta olmak üzere tüm seçimlerde ‘eski’ eleştirisi yaparak ‘Yeni Türkiye’yi vaat etti. Ama artık deniz bitti. AK Parti geçen sürede devletleşmeye başladı.
Aktör sorunu değil, paradigma problemi var!
Geçen hafta Bülent Arınç’ın ve Yalçın Akdoğan’ın sözlerini alıp, bu ifadeler üzerinden partide kavga var şeklinde yorumlayanlar oldu. Bu yorumlar politik bir gerçekliği ifadeden çok bir parça temennileri yansıtıyor. AK Parti’de sorun yok mu? Tabii ki var. Parti varoluşsal sorunlarla karşı karşıya. Ancak bu aktör problemi değil, paradigma sorunudur.
AK Parti’nin içindeki problemleri kişiler üzerinden okumaya çalışmak yanlıştır. AK Parti’deki asıl sorun artık yönetilemez hale gelen metal yorgunluğudur. Burada temel problem ‘KİM’ sorusuna verilecek cevap değil, ‘NASIL’ sorusuna verilecek ikna edici, tutarlı yeni manifestodur.
Siyasal konsolidasyon nasıl sağlanacak?
Tayyip Erdoğan’dan sonra partinin başına kim gelirse gelsin öncelikli gündem partinin yeniden yapılandırılması olmalı. Erdoğan sonrası dönemde majör bir değişim/dönüşüm hamlesi hayata geçirilemezse partinin başına kim gelirse gelsin, sorunlar derinleşecektir.
Geçmişte askeri darbeler eliyle her 10 yılda bir yeniden yapılanan ve konsolide edilen siyaset kurumu AK Parti iktidarıyla yeni bir imtihanla karşı karşıya. AK Parti ya bu değişim ve konsolidastonu sağlayacak ya da ‘Tatar Çölü’nden gelecek saldırıları beklemeye başlayacak. Üç dönem kuralı bu konsolidasyonu sağlamak bağlamında önemli bir adım olacak.
AK Parti’nin kurumsallaşma imtihanı...
Öncelikle bu AK Parti’nin kurumsallaşma, kendi ayakları üzerinde durma ve kendi değişimini gerçekleştirme imtihanı. Parti bu değişimi en güçlü olduğu zaman da mı yapacak, yoksa bilinmez bir tarihe erteleyip krizini derinleştirecek mi? AK Parti yönetiminin bu soruya cevap vermesi gerekiyor.
AK Parti, Türk sağının ‘popülizm, ekonomizm, pragmatizm, oportünizm’ hastalıklarından koparak kuruldu. Onu statüko bataklığına çekebilecek Kürt sorununda demokratik siyaseti esas aldı ve önemli bir sıçrama gerçekleştirdi. Eskiye dönmesi mümkün değil. Politik hesaplarını AK Parti’de önderlik krizi çıkacak temennisi üzerinden yapanlar birkez daha yanılacaklar.