Güve...
Tarık Toros 01 Ocak 1970
Başbakan dedi ki: “Yargıya güven kalmadı.”
Doğru söylüyor.
Bir savcının başlatmadığı soruşturmayı, diğeri başlatıyor...
Bir hâkimin serbest bıraktığını diğeri içeri tıkıyorsa…
Mahkeme karar veriyor, Yargıtay onaylıyor, Anayasa Mahkemesi bozuyorsa…
İnsan kesenler serbest kalırken… Pankart asanlar senelerce tutuklu kalıyorsa…
Adalete güven kalmamıştır!
Cezası onanmış kişiler hakkında infaz uygulanmıyor, uygulanamıyor…
Sıradan vatandaş için çıkarılan “yakalama emri”, VIP sanıklar için “ihmal” ediliyorsa…
Bırakın güveni, yargının çivisi çıkmıştır!
Sadece o mu, “Başıma bir şey gelir” diye açık ihbarları değerlendirmeyen... Bilakis, siyasal iktidarın yönlendirmesiyle hukuksuz operasyonlar, fişlemeler yapan polise de güven kalmamıştır.
Verilmiş tahsisleri talimatla kaldıran… Eğitim kurumlarını mühürlemek için elinde cetvelle “projeye uygun mu, değil mi” denetimi yapan… İktidarın “seçilmiş” belediye başkanlarına da güven kalmamıştır.
Şirket şirket dolaşan, holdinglerin kapısına dayanıp vergi denetimleri yapan, açık bulmak için kılı kırk yaran müfettişlere, Maliye’ye de güven kalmamıştır.
Bağımsız kurullara… BDDK’ya, TMSF’ye, RTÜK’e, SPK’ya, Rekabet Kurulu’na güven var mıdır, Allah aşkına?
Başbakan, faiz indirmiyor diye Merkez Bankası’na tepkili… Fakat iki bakanı öyle düşünmüyor; biri Başbakan Yardımcısı diğeri Maliye Bakanı. Kime güveneceğiz?
Başbakan “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” diyor. Ekonomi bürokrasisi ise tersini savunuyor, evrensel kriter bu çünkü… Hangisini baz alacağız?
Sahibine göre kişneyen medya!
Daha sekiz ay önce… Yargıtay, Balyoz kararlarına onayınca… “Darbe oyunu bitti”, “Balyoz’u yediler”, “Yaşasın demokrasi”, “Artık onbaşı bile değiller” manşetlerini atan Havuz Medyası, tahliyeleri davul zurnayla karşıladı. Yazarları, muhabirleri “mağdur paşalarla” röportaj yarışına girdi.
2007’den beri yaptıkları haberler, manşetler orada duruyor. Şimdi iş tersine döndü, havai fişek patlatmadıkları kaldı.
Hangisi doğru, neye güveneceğiz?
Manzara-i umumiye şu:
Sistem tıkandı, işler şirazesinden çıktı, medya nefes alamıyor, bürokrasi durdu, çarklar dönmüyor.
Devlet adeta kemoterapiye girdi.
Hepsini bir kenara bırakın, siyasal iktidarın kendi içinde “güven” sorunu var!
Açıklamaları bizzat Başbakan tarafından boşa çıkarılan Hükümet Sözcüsü’ne güvenmeli miyiz, mesela?
“Musul Konsolosluğumuzun güvenliği için gerekli önlemler alındı” diyen Dışişleri Bakanı’na nasıl itimat edelim? Bu laftan 20 saat sonra konsolosluk basıldı, 80 vatandaşımız iki haftadır rehin!
Dışişleri demişken…
Cumhurbaşkanı Gül, Mısır’ın Cumhurbaşkanı Sisi’yi tebrik edince…
Başbakan, “Bu tebrikin bizim için bir anlamı yok” diye çıkıştı.
Hangisine güvenelim!
Türkiye’nin bu konudaki görüşü nedir?
Ve ülkemizi dışarıda kim temsil etmektedir?
Sürekli açığa düşürülen Hükümet Sözcüsü açıkladı; Sisi’nin yemin törenine Kahire Maslahatgüzarı da katılmış… Bunu nereye koyacaksınız?
Maslahatgüzarı Hükümet mi, Köşk mü, bağlı olduğu Dışişleri mi yolladı?
Sormadan gitmiş olamaz, değil mi…
“Tebrik”e karşı çıkan Başbakan buna ne diyor?
Kendimizi güvenlik içinde hissetmeli miyiz, mesela!