İhsanoğlu’nun artısı eksisi
Abdülhamit Bilici 01 Ocak 1970
Muhalefetin ‘çatı aday’ olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu seçmesi, başta AKP olmak üzere herkese sürpriz oldu.
Aslında süreci dikkatli takip edenler, en azından isminin listede olduğunu tahmin edebilirdi. Aday arayışında kamuoyuna yansıyan iki isim önemli ipuçları taşıyordu. Bunlardan biri, geçen yıl Nobel Barış Ödülü alan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Direktörü Ahmet Üzümcü idi. Diğeri ise AİHM eski yargıçlarından Rıza Türmen. İkisi de uluslararası bilinirliği olan ve iç siyasette kolayca yaftalanması zor isimler. Benzer isimler sıralandığında, 57 devletin üye olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) iki dönem genel sekreterliğini yapmış İhsanoğlu’nun akla gelmemesi imkânsızdı.
Üstelik hayat hikâyesi, muhafazakâr seçmenden de oy almayı hedefleyen CHP için cazipti. Memleketi Yozgat’tı. Ezher’de okumuştu. Babası, saygın bir İslam âlimi olan İhsan Efendi idi. Dindarlar açısından dönemin anormal şartları nedeniyle Mısır’da yaşadığı için oğlu Kahire doğumluydu. İhsan Efendi, kendisi gibi Mısır’da yaşayan Mehmet Akif’in yakın dostlarındandı.
İhsanoğlu’nun eşi, 1960 darbesinde profesörlük unvanı geri alınan, Ankara Üniversitesi Senatosu’ndan atılan, Türk Ocakları Başkanlığı yapmış, Adalet Partisi’nin Kültür Bakanı, “Koca Reis” lakaplı Emin Bilgiç’in kızıydı. İhsanoğlu, 1977’de Başbakan Yardımcısı Alparslan Türkeş’in Ortadoğu danışmanı ve Arapça tercümanıydı. Akademik birikimi ve çevresiyle siyasete girebilirdi ama o alana ilgisi yoktu.
1984’te profesör unvanıyla İstanbul Üniversitesi’nde ilk Bilim Tarihi Bölümü’nü kurdu. Ortadoğu tecrübesi ise onu, İİT’nin sanat ve kültür çalışmalarını yürüten IRCICA’nın direktörlüğüne getirdi. 28 Şubat’tan payını alanlardandı. Rektör Kemal Alemdaroğlu, sırf İhsanoğlu’nu tasfiye etmek için başkanlığını yaptığı Bilim Tarihi kürsüsünü kapatmıştı.
Seçim arenasına girer girmez, onu İslam dünyasındaki vahim sorunlardan sorumlu tutanlar oldu. Ama ortak siyasi kültürü paylaşmayan, çoğu birbirine düşman devletlerin oybirliğine muhtaç ve Suudi Arabistan’ın ev sahipliğindeki örgüt, İslam dünyasının devasa sorunları çözemediği için İhsanoğlu’nu suçlamak, dünyadaki problemleri BM Genel Sekreteri’ne fatura etmek gibi bir şey.
İhsanoğlu’nu daha çok diplomat yönüyle tanıyıp izleme imkânım oldu. 57 üyeli İİT’nin ilk Türk genel sekreteriydi. Bu göreve ilk kez seçimle gelen isimdi. BM’den sonra en çok üyesi olan, bir ucu Afrika’ya bir ucu Asya ve Avrupa’ya uzanan, birbirine zıt siyasi kültürlere sahip ülkeleri temsil eden biri olarak sürekli yenilik peşindeydi. “Bu yapıyla bir şey yapılmaz” denmesine rağmen örgütün isminden temel yasasına pek çok şeyi değiştirdi. İslam dünyasının akil insanlarını Mekke’de toplayarak reform programı hazırlattı. Mezhep çatışmalarını önlemek için en yaygın mezhep temsilcilerini bir araya getirip Mekke Belgesi’nin imzalanmasına öncülük etti. Batı’da artan İslam karşıtlığıyla mücadele için kötü vakaları raporlayıp öneriler geliştiren bir İslamofobi Gözlemevi kurdu. Engellemeler yüzünden istediği gibi olmasa da ilk kez örgütte insan hakları komisyonu oluşturdu. İslam ülkeleri arası ticareti geliştirmek, kadının konumunu iyileştirmek ve bilim, Ar-Ge çalışmalarını artırmak için hedefler belirledi. BM, AB, Çin ve Rusya ile sürekli temas halindeydi. Bu gayretleri sonucu, ilk dönemi bitince üyeler İhsanoğlu’nun görevini oybirliğiyle uzattı.
Ortadoğu’daki son değişim rüzgârı herkesi “Arap baharı” diye heyecanlandırırken, onun yaptığı soğukkanlı analiz, ülkemizde bölgeyi en iyi bilenlerden biri olduğunu gösterdi. “Arap baharını” sorduğumda şöyle demişti: “Bu bahar değil; Arap despotlarının sonbaharı. Uzun bir sonbahar olacak ve sonra uzun bir kış gelecek. Çünkü demokrasiye ulaşmak bir günde olmaz.” Aynen çıktı.
Gireceği seçimde; Ortadoğu tecrübesi, dünyadaki tanınırlığı, akademik geçmişi, mütedeyyin ailesi, sakin kişiliği önemli artıları. Toplumda tanınmaması ve meydanların dilinden anlayan muhtemel rakibi Erdoğan gibi siyasetçi olmaması ise bir eksiklik. Ama gerilim ve çatışmacı üsluptan sıkılan, Çankaya’yı; tarafsız, serinkanlı ve herkesi temsil eden bir makam gibi görmek isteyenler için uygun bir profil olabilir. Dileyelim, ülkemiz için iyi olan kazansın.