Rehine meselesi
Gökhan Bacık 01 Ocak 1970
Uluslararası ilişkilerde sık sık rehine alma krizleri ortaya çıkar. Nitekim hâlihazırda da neredeyse yüze yakın Türk vatandaşı Irak’ta IŞİD adlı terör örgütü tarafından rehin alınmış durumda.
Peki, insanlar neden rehin alınır? Mesela bir terör örgütü neden başka bir ülkenin vatandaşlarını rehin almak ister?
Rehin almanın çeşitleri
İlk olarak, bazen “bir başka ülkeyi bir sürecin dışına almak” için rehin yöntemine girişilebilir. Mesela 4 Kasım 1979 yılında İran’da bir grup Amerikalı diplomat rehin alınmıştır. Bu rehineler 444 gün süresince Humeyni yanlısı devrimci İranlı öğrenciler tarafından tutulmuştur.
1979 Tahran Rehine Krizi’nin amacı devrim sonrası sert müdahalesi beklenen ABD’yi devre dışı bırakmaktı. Tahran’da vatandaşları rehine alınmış İran bu insanların başına bir şey gelmesin diye hiçbir şey yapamamıştır.
Bugün Irak’ta ve bütün bölgede önemli gelişmeler gerçekleşiyor. Dolayısıyla 1977 rehine krizine benzer bir durumdan bahsedilebilir mi? Acaba bir grup Türk’ü rehin alarak bazı aktörler “önemli olayların gerçekleştiği bir süreçte” Türkiye’nin elini mi bağlıyor?
İkinci olarak, çeşitli örgütler belirli taleplerin yerine getirilmesi için rehin alma yöntemine başvurabilir. Örneğin, 1991 yılında bir grup terörist Singapur Havayolları’na ait bir uçağı ve içindeki yolcuları rehin almış ve belirli taleplerinin yerine getirilmesini istemişlerdir. Kendilerini Pakistan Halk Ordusu olarak tanıtan grup üyeleri Pakistan’da hapisteki bazı siyasilerin bırakılmasını talep etmişlerdir.
Rehine olaylarındaki talepler değişebilir: Bir kimsenin serbest bırakılması, tutuklu değişimi, belirli siyasi ve ekonomik talepler...
Rehine alma dalgası
1982 ve 1992 yılları arası çoğunluğu Batılı yaklaşık 21 kişi Lübnanlı (başta Hizbullah ile bağlantılı) gruplar tarafından kaçırılmıştır. Bu dönemde bazı taleplerin yerine getirilmesi için sık sık rehine almak adeta bir trend haline gelmiştir.
İstikrarsız bölgelerde devletlerin zayıflaması ve çökmesi sonucu çeşitli gruplar kolayca yabancıları rehine almak isterler. Nitekim bu tip krizler ortaya çıkınca devletler ilk iş olarak vatandaşlarını bu alanlardan çekerler.
Bugün Suriye ve Irak’ı içine alan büyük bir bölgede devletler ya çökmüş yahut zayıflamıştır. Dolayısıyla tıpkı daha önce Lübnan’da yaşanan rehine alma dalgası ihtimali burada da gerçekleşebilir.
Seçilen mekânlar
İlginç bir şekilde rehine almada tipik hedefler diplomatik binalardır. Mesela 1975’te Kızıl Ordu Fraksiyonu, Stockholm’de dönemin Batı Alman büyükelçilik binasını basmıştır. 1975’te Malezya’da içinde birden fazla ülkenin elçilik ofisi bulunan büyük bir bina basılmıştır.
Genel olarak siyasi amaçlı rehine krizlerinde ilk hedef diplomatik misyon binalarıdır. Bu açıdan IŞİD’in Türkler’i kaçırmasının arkasında siyasi bir hesap olduğu söylenebilir.
Siyasi mesaj ve pazarlık amacında olmayan yıldırma amaçlı rehine eylemleri daha çok marketler, okullar ve hastanelere yönelik yapılmaktadır.
Hem siyasi hem diğer amaçların “ortak kullandığı hedefler” ise uçaklar ve trenlerdir. Terör grupları için medyatik ilgi açısından da uçakların tercih edildiğini iddia eden araştırmacılar bulunmaktadır.
Mesajı okumak
Her türlü terör eylemi bir tür mesaj vermektir. Terörist grup yaptığı ile size bir şey söylemek ve topluma bir mesaj vermek ister.
O nedenle her rehine olayının mesajını iyi anlamak hem sorunu çözmek hem bundan sonra gerçekleşecek benzer riskleri engellemek için hayati önemdedir.