Kürdistan’ın Bağımsızlığı: Netanyahu ve Erdoğan
Özcan Yeniçeri 01 Ocak 1970
Önce devletin başındakilerden birileri “Kürt Gerçeğini Tanıyoruz” diyerek sahneyi açmıştı. Ardından yine devletin başındakilerden bir başkası “Kürt Sorunu” olduğunu ilan etti. Eline silah alıp dağa çıkanların sanki bunu siyaset yapamadığından yapıyormuş gibi “Düz ovada siyaset” çağrıları yapıldı.
Bununla da yetinilmedi. Başbakan Erdoğan açıkça “Kürt Sorunu vardır... Bu benim sorunumdur” deyiverdi. Sıra sorunun çözümüne gelmişti. ‘Asimilasyon ve inkâr politikasını reddediyoruz’ diyerek sorunun çözüldüğü bizzat Başbakan Erdoğan tarafından ilan edildi. Bu defa Başbakanın dilinde söylem “Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır”a dönüştü.
İktidarın Oslo, İmralı, Kandil ile yürüttüğü kirli ilişkiler sonucu terör örgütü ve bölücüler sorunu yeni bir formata bağlandı. Bu defaki talep “Kürtlere statü, Öcalan’a özgürlük” olarak sloganlaştırıldı.
Devletteki kırılma noktası teröristbaşı Öcalan’ın mesajının Diyarbakır’da AKP iktidarının hamiliği altında toplanan kitlelere okutmasıydı. Böylece AKP iktidarı tarafından bölge halkı nezdinde teröristbaşı Öcalan meşrulaştırılmış hatta yasallaştırılmış oldu.
Sonuçta iş Mesud Barzani’nin Diyarbakır’a davet edilmesine kadar vardırıldı. Tayyip Erdoğan, Barzani’yle birlikte yaptığı mitingde “Kürdistan” tabirini kullandı. Bu, Erdoğan için küçük; Barzani için büyük bir jestti.
Başbakanın söylemlerinden cesaret alan bölücü kesim Türkiye’nin Güneydoğu’suna “Kuzey Kürdistan”, “Türkiye Kürdistanı”, “Coğrafi Kürdistan” demeye başladı.
Türkiye’de açılım, “Kürt”ya da “demokratikleşme paketleri” çıkartılırken, Kuzey Irak’ta “Bağımsız Kürdistan”ın ilanı gelip kapıya dayanmıştır. Erdoğan iktidarı, Barzani yönetimini Irak merkezi hükümetinden koparmak için gerekli alt yapıyı hazırlamıştır. AKP, Barzani yönetiminin Türkiye üzerinden İsrail’e petrol satmasını sağlamıştır. Türkiye’nin Dış İşleri Bakanı Davutoğlu, Erbil’e gitmiş ve oradan Irak merkezi hükümetine sormadan Kerkük’e geçmişti. Bu davranışlar bir anlamda Kuzey Irak Bölgesel Yönetimini’nin, Türkiye tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınması anlamına gelmektedir. IŞİD’in bölgede estirdiği terör ve gerçekleştirdiği operasyonlar sonrasında peşmerge güçleri Kerkük’e girerek bölgeyi kontrol altına almıştır. Kuzey Irak Yönetimi ile Bağdat Yönetimi’nin hem siyasi hem de fiziki bağları kopmuştur. Kuzey Irak’ta “Bağımsız Kürdistan” ilan edilmesi için yalnızca uygun zamana ihtiyaç vardır!
Barzani, Kerkük’ü savaşsız ve çatışmasız olarak ilhak etmiştir. Bölgedeki ihtilaflı toprakları da işgal etmiştir. Türkmenler güçten dolayısıyla denklemden düşürülmüş, kendi öz vatanlarında sığıntı ve göçmen mertebesine indirgenmiştir. Barzani için gün doğmuştur. Barzani bu şartlarda “bağımsızlık vakti geldi” anlamına gelen sözler etmiştir.
İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman da Irak’ta yaşanan krizin bağımsız Kürdistan’ın kurulmasıyla sonuçlanacağını söyleyerek, Kürtlerin bağımsızlık ilan etmesi durumunda, İsrail’in ilk tanıyacak ülkeler arasında olacağı belirtmişti. İsrail Başbakanı Netanyahu da şöyle diyor: “Kürtlerin bağımsızlık isteklerine destek vermeliyiz. Onlar siyasi kararlılıklarını, siyasi itidallerini kanıtladılar, siyasi bağımsızlığı da hak ediyorlar.”
Bölgesel Kürt Yönetimi’yle askeri, istihbari ve ticari ilişkilere sahip olan İsrail, Bağdat’ın onayı olmadan Kürt petrolünü satın alan ilk ülke olmuştu. Türkiye de bu petrolün satışına aracılık eden ilk ülke olarak arşivdeki yerine almıştır.
Barzani’ye “Bağımsız Kürdistan”ı tanıma sinyali de AKP iktidarından gitmiştir. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Eskiden bağımsız bir Kürt devleti mevzuu Türkiye için savaş nedeni sayılıyordu... Onların adı Kürdistan ve bunun kabul edilmesi gerekli” dedi. Financial Times, Çelik’in sözlerini aktardığı haberinde “Türkiye Bağımsız Kürdistan’ı tanıma sinyali verdi” yorumunu yaptı.
Barzani’nin ve “Bağımsız Kürdistan”ın bölgede iki büyük müttefiki olduğu açığa çıkmış bulunmaktadır: Bunlardan birisi Tayyip Erdoğan diğeri de Benjamin Netanyahu’dur.