Yasa ile ülkemiz bölünemez!
Sadi Somuncuoğlu 01 Ocak 1970
“Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi” başlıklı yasa tasarısı; ismi, madde gerekçeleri, sorunu açıkça tarif etmemesi, bölücü terör örgütüne daha neleri vereceği belli olmayan, devleti ülkesi ve milletiyle fiilen bölen ve ağır suç teşkil eden eylemleri yasal hale getiren, TBMM’de olmayan yetkileri Bakanlar Kurulu’na tanıyan hukuk dışı, tehlikeli ve karanlık unsurları taşımaktadır.
Konuya, yasanın adından başlayalım: “Terörün sona erdirilmesi” nin bilinen iki yolu vardır. Birincisi yenerek; ikincisi teslim olarak... Bunları yaşayarak gördük. Bilindiği gibi; 1999’da yenilerek dağıtılan elebaşısı yakalanarak idama mahkum edilen bölücü örgüt dağılmış, 6 yıl, 2004’e kadar eylem yapamaz hale gelmişti. Ama, 2002’de iktidarla beraber, millet-devlet kavramı ve bölücü teröre bakış da değişmiş, yeni siyasetle terör hortlamıştı. Meselenin bam teli buradadır. İyi bilinmediği takdirde, doğruyu bulamayız. Bu konuda Erdoğan şöyle diyor: “Türkiye Cumhuriyetinde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun varlıklarının tanınması gerekmektedir. Türkiye Türklerindir gibi tezler yanlıştır. Burada yaşayan herkesindir.” (2. Cumhuriyet tartışmaları, Başak Yayınları, Ağustos 1993,s.422) Yine Erdoğan; “Bunlara ’millet’dediğiniz zaman zannediyor ki millet sadece Türk. Hayır, millet sadece Türk değildir. Milletin içinde Türk’ü de, Kürt’ü de, Laz’ı da, Çerkez’i de, Abaza’sı da vardır. Ne varsa bu ülkede etnik unsur olarak hepsi bu millet kavramının içindedir.” (19.01.2013’de Gaziantep)
Bu durumda devlet, etnisiteye göre ( “Kürt” etnisitesi adına terör örgütü ile) bölüşülecektir. Böylece terörün sebebi kalkacağı için, “Terör sona erecek, Toplumsal Bütünleşme Güçlendirilmiş” olacaktır. İşte, teröre teslim olarak bitirmek budur.
Yasa maddeleri ne diyor?
Yasa ile Hükûmet; Md. 2/a: “Çözüm süreci kapsamında gerekli göreceği; siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirler” denilmektedir. Metinde sayılan kavramların ne anlama geldiğini Oslo ve İmralı mutabakatına göre yorumlamak mümkündür. Yasadaki “silahsızlanma” ifadesi kamuoyuna dönüktür ve bölücü örgütün buna uyması asla mümkün değildir; Çünkü “devlet!” kurmanın peşindedir. Nitekim “İmralı Mutabakatı” 4. Md.de: “Silah bırakma öyle kolay bir şey değil. Sonuçta 30 yıldır silahla yaşamaya alışmış bölgesel bir örgüt PKK. Örgütün ikna edilmesi gerekir” denilmektedir. Bu mutabakatlarda, bölücü örgüte “özerklik” adıyla perdelenen bağımsız bir devlet kurma ( savunma gücü adı altında ordusu olan yapıya, ilan edilmemiş bağımsız devlet denir. Barzani Devleti gibi) hakkı tanınmaktadır. (İmralı Mutabakatı Md.3) Mutabakattaki “çatışmasızlık” şartına göre, özerk devletin inşasına, T.C. müdahale etmeyecektir. “İmralı Mutabakatında” da yer verilen (8 Ocak 2013 Radikal) “Çatışmasızlığın” ne anlama geldiği Oslo mutabakatında şöyle açıklanmaktadır: “Kürt sorununun nihai çözümünün, ancak çatışmasızlık zemininde gerçekleştirilebileceğinden hareketle, tüm askeri, siyasi ve diplomatik operasyonların ve eylemlerin durdurulması ve uygun tedbirlerin karşılıklı geliştirilmesi esastır.” (18 Eylül 2012, Milliyet, Oslo Sonuç Tutanağı, “Hakem Devlet Temsilcileri tarafından taraflar adına imza altına alındığı ve aslının Hakem Devlet arşivinde saklandığı kaydedilen, 3 paragraflık giriş ve 9 maddeden oluşan tutanak.” )
Bu belgelere göre, ülkemizin paylaşılması için “taraflar” arasında anlaşmaya varılmıştır. Hem de uluslararası zemine taşınarak...
Md.2/b: “Yurt içindeki ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verecek ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları görevlendirecek” demektedir. Ülke bütünlüğüne dönük, muhtevası ve sınırları belli olmayan, işlem ve eylemler, yasal hale getirilmektedir. Md.2/c “Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirleri alacak.” Bu husus çok önemlidir. Silah bırakma masalıyla, bütün katiller affedilecek, iş güç sahibi olacak ve bölünen yapıda etnik siyaset yapacaktır. Md.3/1 de; “Bakanlar Kurulu, çözüm sürecine ilişkin gerekli kararları almaya yetkilidir” denilmekle Meclis, kendine ait bir yetkiyi, Anayasaya rağmen hükümete devretmektedir. Ayrıca kendisinde olmayan, Devletin Ülkesi ve Milletiyle Bölünmez Bütünlüğü’nü bozacak, sınırsız yetkiyi vererek, vatana karşı suç işlemektedir. Md.3/2’de; “Koordinasyon ve sekretarya hizmetlerini Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı yürütür” hükmü getirilmiştir. Bütünlüğümüze dönük işlemler, İçişleri Bakanlığı ve devletin kurumlarına güvensizliğin sonucu olarak kurulduğu anlaşılan ve bütün kadroları seçilerek atanan bu Müsteşarlığa verilmektedir. Md.4/2’de; Bu yasaya göre görev yapanların cezai sorumluluğu yok deniliyor. Görevin suç olduğu daha baştan belli. Biline ki, ihanetin kılıfı olmaz.
Egemenlik bölünürse iç savaş çıkar. İşte Irak, Suriye, Libya ve Orta Çağ Avrupa’sı, vb..