Yüzde 20, ufak mesele(!)
Turhan Bozkurt 01 Ocak 1970
Rüşvet-yolsuzluk tarihin her döneminde ister dini ister ladini olsun bütün devlet sistemleri içinde gayri ahlaki bulunmuş, bahse konu suçu işleyenlerin amme hukukunu çiğnediğine hükmedilmiştir.
17 ve 25 Aralık’ta Türkiye bu yüz kızartıcı suçla karşı karşıya geldi. Hiçbirimizin arzu etmediği böyle bir imtihandan çıkmanın formülü basitti: AKP hükümeti, acı hakikatle yüzleşecek ve dahli bulunanlar cezasını çekecekti. Hukukun imkân ve vesaiti yine istinad noktası olacaktı. MİT raporuna, yasal dinleme kayıtlarına ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in fevkalade gayretinin bile buharlaştırmaya yetmediği 4 bakan hakkındaki fezlekelere rağmen hükümetin olup bitenlere reddi mirasçı pişkinliği ile yaklaşmasının ülkeye maliyeti ileride berraklaşacaktır. Lakin bugün fark edilmese de asıl maliyet, AKP’nin de beslendiği siyasal İslamcılığın içine düştüğü derin çukurda aranmalıdır. O çukur ki a’raftaki pek çok insanı dinden soğutacak kadar derindir. Çukuru günbegün derinleştiren fetvacılar el üstünde tutuluyorsa istikbale dair son ümitler de tükeniyor.
Profesör Hayrettin Karaman’ın cevaz verdiği söylenen havuz sistemini ehli vicdan hiç kimse kabul etmiyor. TOKİ’den, belediyeden ihale alan işadamının öbür tarafta belli adrese bağış yapmasını masumane gösterme hokkabazlığı işbu fiilin İslami referanslarla tahkim edildiği manasına gelmez. “Biliniz ki, kazandığınız her şeyin beşte biri (humus) Allah’ın, Resulü’nün, Peygamber’in yakınlarının, yetimlerin, fakirlerin ve yolda kalanlarındır.” mealindeki ayeti kendine göre yorumlayıp, ‘yapılan işlerin 5’te biri yüksek mevkidekilerin hakkıdır’ diyenlere bir isim daha ilave oldu. Tek parti döneminde bile devletleştirilemeyen Risale-i Nurların Kültür Bakanlığı uhdesine geçmesini mukabil ikrar makamında sebat eden Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Facebook hesabında inciler saçtı! Rüşveti meşru göstermeye kalkan şu satırlar kendisine ait: “Eski hükümetler, milletin malının yüzde 80’ini yiyorlar ve kalan yüzde 20 ise yol parasına bile yetmiyordu. Tayyip Bey’in hükümetleri ve bürokratları ise yüzde 20’sini yediler. Ancak yüzde 80’ini millete harcadılar.” Beytülmal denince akan suların durduğunu en iyi Akgündüz bilir. Hz. Ömer’in (ra), “Önceki mum devlet parasıyla alınan devletin ve milletin işlerini gördüğüm zaman kullanmış olduğum mumdur. Şimdi seninle ziyaret görüşmesi yapacağız onun için devletin parasıyla alınmış mumu söndürdüm, kendi paramla almış olduğum mumu yaktım.” cevabı insanlığa mal olmuşken Akgündüz’ün yüzde 20 fetvasını inandırıcı bulanlar varsa başka felaketten endişeye lüzum yok. Müslümanlar için şu cümlelerden büyük felaket olabilir mi? “Biz 700.000 TL’lik saati ahlaksızca koluna takanları, belediyeye 90 bin TL’ye mal olan daireleri, 58 bin TL’ye kendi yandaşlarına seçim malzemesi olarak peşkeş çeken belediye başkanını ve cami yapılmak üzere askeriye bile ikna edilerek alınan arsaya ticari bina yapıp yakınlarına vermek isteyen gafilleri, bu hükümetin günahkâr zerreleri olarak görüyoruz.” Pes doğrusu hocam! Tek başına saat rezaletini kabul ettiğiniz an -ki kabul etmişsiniz- bu insanlarla yolunuzu değiştirmeniz icab eder. Beyan esastır. Tevil yapma gayretkeşliğiniz en fazla bu dine inananlara zarar veriyor. Mugalatayı bırakın, hakkaniyetten yana olun.
Aslında hem Akgündüz hem AKP cenahındaki haleti ruhiyeyi Akşam yazarı Etyen Mahçupyan gayet iyi aksettirmiş dünkü makalesinde: “Muhafazakârlar ve daha geniş olarak orta sınıf, AKP çalışıyor diye oy vermiyor. AKP’nin ima ettiği geleceğe sahip çıkıyor. ‘Çalmak’ ise bu geleceğin devrimsel önemi yanında çok ufak bir mesele olarak kalıyor.”
Merakımı mazur görsün Akgündüz. Niçin yüzde 19 veya yüzde 27 değil de yüzde 20’sini yediklerini söylüyor? Humusa başka bir kılıf mı hazırlıyor? Benim dert ettiğim şeye bak. Neticede bunlar ufak meseleler!