Yargının bitirilme noktasında
Yavuz Baydar 01 Ocak 1970
Hukukun dürülerek dolaba kaldırıldığı döneme resmen girmiş bulunuyoruz.
Bugüne dek zaten yarım yamalak işleyen adalet sistemiyle topluca vedalaşmanın zamanı galiba geldi.
AKP’nin “Yeni Yargı Paketi” olarak bilinen, bazı temel kanunlarda değişiklik yapan 105 maddelik 'gece yarısı kanunu', Cumhurbaşkanı Gül tarafından tek bir maddesine dahi itiraz edilmeden onaylanmış bulunuyor.
Taraf'ın haberine göre, 'Yargıtay, idari yargı ve tüm adliyelerdeki sistem sil baştan dizayn edilecek, soruşturmaya müdahale suç olmaktan çıkacak.'
Daha önemlisi 'hükümet, 10 gün içinde Yargıtay’ı yeniden dizayn ederek tüm önemli siyasi davaların adresini ve bunlara bakacak daire başkan ve üyelerini değiştirilebileceği gibi üç ay içinde ise idari yargı alanını dümdüz edecek yeni örgütlenmeyi hayata geçirecek. İvedi yargılama sistemiyle de rant-yolsuzluk iddialarının kaynağı olana büyük parasal işlemler önündeki yargı engelini sıfırlayacak.'
Pakette hukukun üstünlüğü için mücadele eden herkesi dehşete düşürecek ayrıntılar var.
Bunların toplamı bize 'majestelerinin özel yargısı'nın inşasını anlatıyor.
Geriye sonbahardaki HSYK seçimleri ve 13 Mart 2015'te Haşim Kılıç'ın emekliliği ardından AYM'deki atamalar gibi, 'tabutun son çivileri' kalmış durumda.
Hukukun içini boşaltma harekâtının aralık sonundan beri ortaya koyduğu başka bir sonuç daha var ki, o daha da dehşet verici.
Suç isnat edilen kişiler ve yakınları, yargı, usul, mahkeme filan takmıyor artık.
Alın size Malatya Zirve Davası.
AGOS'ta yer alan habere göre son celsede sanık cenahının etrafa yaşattıkları, memleketin hücrelerine yayılan zehri yeterince anlatmakta.
Son dönemde yaşanan siyasi gelişmeleri fırsat bilen sanıklar, mahkeme salonunda saldırgan tavırlar sergilediler. Adliye önünde, tutuksuz sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un destekçileri, bayraklar ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganlarıyla gövde gösterisi yaptı.
Mahkemeye baskı
Dava gözlemcisi, Protestan Kiliseler Derneği Genel Sekreteri Umut Şahin anlatıyor:
“Sanıklar ‘Başbakanımız’, ‘17 Aralık darbesi’ demeye başladılar. ‘Bize bunu Cemaat yapıyor’, ‘Bu bir kumpas’, ‘komplo’, ‘Başbakan’a da düzenlemek istediler’ lafları ağızlarından eksik olmuyor. O rüzgârı arkalarına alarak mahkemeye saldırdılar. Cesaret almış durumdalar. Mahkeme üzerinde büyük baskı var. Sanıklar açıkça, ‘Bizi serbest bırakırsanız Başbakan’ın yolundasınız; bırakmazsanız Gülen’in yolundasınız. Tercih sizin’ dediler. Politik atmosferden yararlanmaya çalışıyorlar.”
Sadece bir örnektir bu.
Pakete sokulan, yeni Sulh Ceza Hakimliği sistemini de resmin içine koyduğumuzda, kritik önemdeki her davanın bundan sonra yürütmenin paşa keyfine göre eğilip büküleceğini, işe gelmeyenlerin 'çürütüleceğini' de öngörebiliriz.
Hukuk fiilen bitti mi?
Son zamanlarda hangi saygın hukukçuyla konuşsam 'maalesef evet' yanıtını alıyorum.
Emekli Hakim Albay Ümit Kardaş, dünkü Zaman'daki mülakatta teşhisi 'Yargı artık görünürde bile yok' diye koymaktaydı.
Şu sözlerinin herkes tarafından son derece ciddiye alınmasında yarar var:
“Görünürde olan yargının ortadan kalkması 25 Aralık... 25 Aralık’ta mahkeme karar verdi, savcı uygulatmak istedi, emniyet dedi ki, ‘uygulamıyorum.’ Bu ilktir. O noktada görünürdeki yargı da ortadan kalktı. Güç artık at oynatır hale geldi. Bu olanları hukuken de açıklayamıyorsunuz. Hukuk yok, mahkeme yok, yargı yok. 25 Aralık o açıdan bir kırılma noktası. Görünürdeki yargı da yok oldu. Başbakan çıkıyor açıklama yapıyor ve yargı harekete geçiyor. İnsanlar gücün istediğine bağlı hareket ediyor. Bu bir çöküş halidir.”
“Vatandaş güven noktasını kaybederse, kendi hakkını kendisi almak için uğraşır. Bu anarşi hali, devletin buharlaşıp uçtuğu, herkesin gücü oranında hakkını aradığı noktadır.”
Durum budur. Gelişmeler bu ülkenin yurttaşları için şimdi alarm zili çalmıyorsa, bundan sonra çalmış çalmamış hiç fark etmeyecek.
Adaletin zerresini dahi mumla arayacağız.