Sonunda itiraf etti
Emin Çölaşan 01 Ocak 1970
Sevgili okuyucularım, karşımızda psikolojik bir vaka olduğunu artık hepimiz biliyor ve görüyoruz.
Kendisini dev aynasında görüyor, topluma sürekli yalanlar söyleyip kandırmaya yelteniyor. Kendisinden yana olmayanlara hakaret ediyor.
Bu şahsın ruh sağlığı normal midir, değil midir? Tedavi olması gerekir mi, gerekmez mi?
Bu konuda karar vermek bizi aşar. Uzman doktorların işidir.
İşin ilginç yanı, toplumun önemli bir bölümü de kendisini bir şey zannedip ona ve partisine oy veriyor!
* * * * *
Bizim haftalardan beri yazdığımız gerçeği dün, hem de Meclis kürsüsünde kendi ağzıyla itiraf etmek zorunda kaldı:
“Eğer seçilirsem tarafsız cumhurbaşkanı olmayacağım…”
Seçildiği takdirde ülkemizi bekleyen tehlikeler konusunda Türk Milleti’ni bir kez daha uyarmayı görev biliyorum.
Olacakları tahmin etmek için kâhin, falcı, müneccim olmaya gerek yok.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli.
O makama AKP’nin sesi ve temsilcisi olarak gelecek, büyük kitleleri, örneğin Aleviler’i horlamayı sürdürecek, bilmediği konularda ahkâm kesecek, önüne gelene posta koyacak, Apo’yu hapisten çıkaracak ve üstelik Türkiye’yi bölecek.
* * * * *
Seçildiği takdirde tarafsız kalmayacağını dün açıkça ilan eden bu şahıs, yeterli oy aldığı takdirde, o makama çökmeden hemen önce Meclis kürsüsüne çıkıp yemin edecek:
“……Üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda NAMUSUM ve ŞEREFİM üzerine andiçerim.”
İlgili bölümünü alıntıladığım bu yemin metni Anayasa’nın 103. maddesinde yer alıyor.
Namusu ve şerefi üzerine yemin edecek haaa!..
Bir insanın namusu ve şerefi, onun en kutsal kavramlarıdır.
Seçimi kazandığı takdirde kürsüye çıkıp milyonlarca insanın önünde namusundan ve şerefinden söz edecek, sonrasında ise herhalde şöyle diyecek:
“Ben o yemine uymayacağımı haftalar öncesinden söylemiştim. Namus yemini, şeref yemini falan beni bağlamaz. Boşverin onları… Ben bildiğim gibi yaparım!..”
Yaparsın da, bunun maliyeti çok yüksek olur.
Günü geldiğinde birileri senden de hesap sorar.
* * * * *
Allah rahmet eylesin, Adnan Menderes 1950-1960 arasının en güçlü adamıydı ve o da bugünkü şahıs gibi büyüklük kompleksine kapılmıştı.
Günün birinde yargılanıp idam edileceğini aklına getirir miydi!
Evren Paşa astığı astık kestiği kestik darbe lideriydi. Gün gelip yargılanacağını ve ömür boyu hapis cezası alacağını hiç düşünür müydü!
Bugünkü şahıs cumhurbaşkanı seçildiği takdirde orada bir parti başkanı olarak görev yapacak, toplumu kızıştıracak, birbirine düşürecek, nefret ettiği kesimlere her zaman olduğu gibi ağır hakaretler etmeyi sürdürecek…
Ve sokak olayları işte bu yüzden başlayacak.
Ona oy verenler bile onun bu kendini beğenmiş tavırları karşısında “Yeter artık” diye isyan bayrağını çekecek.
* * * * *
Evet, dünkü konuşması yakın gelecekte işlemeye niyetli olduğu suçlarının bir itirafı idi.
Hiç kuşkunuz olmasın, kazandığı takdirde sadece tarafsızlığa değil, Meclis kürsüsünde okumak zorunda olduğu yeminin bir tek cümlesine bile uymayacak, anayasa ve yasaları partisinin, sülalesinin ve kendisinin çıkarları doğrultusunda paspas gibi çiğnemeyi sürdürecek.
Ne zamana kadar?
Hesap verme günü gelene kadar.
Bu millet kendisini 33 yıl boyunca despotça, gaddarca, hafiyelerle idare eden padişah Abdülhamit’i
bile tahttan indirmiş, seni mi ıskalayacak?
* * * * *
Sevgili okuyucularım, bakınız dünkü konuşmasının bir başka bölümünde ne gibi vecizeler yumurtladı:
“Bu ülkede seçkinler, siyasi gücü elinde bulunduranlar her zaman istediler. Milleti adam yerine koymadılar.”
Bu sözleriyle kendisini ve kendi iktidarını tarif ediyor.
Biz 17 Aralık olaylarını unutmadık. Kendi dört adet bakanının rüşvet ve yolsuzluk olayları iyot gibi açığa çıkmıştı. Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar “Ne yaptıysam başbakanın talimatıyla yaptım, onun da istifa etmesi gerekir” dedi.
Ne oldu, haklarında dava açıldı mı?
Ayakkabı kutuları, evlerdeki çelik kasalar, “Paraları boşalt Bilal oğlum… Tamam babacım” muhabbetleri ne oldu?
İranlı Reza nasıl, iyi mi?
Bunların iktidarı Türkiye’yi kendi adamlarına, yandaş işadamlarına peşkeş çekmedi mi? Malı hepsi birlikte götürmedi mi?
Ülkemizi bunlar yağmalamadı mı?
* * * * *
Milleti adam yerine koymayan, Allah, Peygamber deyip uyutan, işte bunlardır.
Ahhh, bunlara oy veren fakir fukara Müslümanlar!.. Bunların nasıl bir lüks ve şatafat içinde yaşadıklarını bir görseniz, bir daha yanınıza uğratmazsınız.
Yalılar, villalar, köşkler, son model Mercedesler, halktan korktukları için yanlarında çanta gibi taşıdıkları yüzlerce kişilik koruma orduları…
Ve beş yıldızlı sofralarda yumuldukları göstermelik iftarlar…
* * * * *
Bir yutturmaca, kandırmaca oyunu oynuyor. Yalanları açığa çıkıyor, umursamıyor. Yolsuzluklar fışkırıyor, aldırmıyor.
Millet soyuluyor, iki milyon işsiz ortalıkta aç sefil dolanıyor, onu hiç ırgalamıyor.
Partinin yöneticileri ve yandaşlar kesimi krallar gibi yaşarken, milyonlarca insanımız “Ama abicim bunlar Müslüman” deyip oylarını bunlara veriyor!
Şimdi de çıkmış ortaya “Ben tarafsız cumhurbaşkanı olmam” diyor!
Olmayacağını biz zaten biliyoruz da, şu edeceğin yemindeki “Namusunu ve şerefini” nereye tıkıştıracaksın, onu merak ediyoruz.
Konuşsana, anlatsana!