Sevgi, saygı, dirlik ve birlik!..
Mehmet Türker 01 Ocak 1970
Çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu, seçim kampanyasında vizyonunu başlıktaki bu sözlerle açıkladı!..
Türkiye’ye sevgi, saygı, dirlik ve birlik tohumları ekeceğini söyledi…
Yani, Türkiye’de son 12 yılda kalmayan şeylerin tohumunu ekip yeşertmeye çalışacak!..
Mevcut iktidar ülkenin başında oldukça “Türkiye tarlasında” bu tarımı yapmak mümkün olabilir mi?..
İhsanoğlu seçilirse, kaybolan sevgiyi, saygıyı, huzur ve birliği tek başına sağlayabilir mi?..
Hele ortada Tayyip gibi bir Başbakan varken?!.
* * * * * *
Ekmeleddin İhsanoğlu siyasetçi değil…Kıvraklığı, laf cambazlığı, halk dalkavukluğu yok!..
Yalan, dolan, talan ve riya bilmiyor!..
Efendice, çelebice bir seçim yarışı istiyor…
Bunlar, en güçlü rakibi karşısında
zayıf (!) noktaları!..
Kasımpaşalıya karşı, bir Dolapdereli veya bir Tophaneli çıkmış olsaydı yarış belki biraz daha dengeli (!) olurdu!..
* * * * * *
İhsanoğlu, kalmayan sevgiyi, saygıyı, huzuru ve birliği sağlamak için yola çıkarken, Tayyip’le de “mükemmel bir dostluğu olduğunu” söylüyor…
İhsanoğlu yola böyle çıkarken, Tayyip bunlara karşı bakın neler diyor?..
“Babasını CHP sürdü Mısır’a. (hiç alakası yok) Sürdüğü için orada kendisi de doğdu. Dışarıdan aday ithal ettiler… Hiç kimse Yozgat’ı, Yozgatlıyı kandırmasın. Burası yiğidin harman olduğu Bozok Yaylası’dır. ‘Bozok Yaylası’nın yiğidi’ demekle olmuyor. Sormak lazım, sen Bozok Yaylası’na kaç kere geldin yaa… Acaba Bozok Yaylası’nın yolunu biliyor musun?”
* * * * * *
Tayyip çok düzeyli (!), kibar (!) konuşmasına devam ediyor:
“Bugün CHP ve MHP’nin adayı ‘Ben icranın başı değilim’ diyor. Anayasa’yı da okumamış. Cumhurbaşkanı bu ülkede birinci derecede icranın başıdır, başbakan ikinci derecede. Niye? Bunlar çalışmaya alışmamışlar.
İslam dünyasında şunları yapmış, bunları yapmış vesaire… Türkiye’nin bu dönemde yapmış olduklarıyla bir yer edindin”
* * * * * *
İhsanoğlu işte böyle bir üslupla, böyle bir rakiple başa çıkmak durumunda!..
Saygının, sevginin, huzurun ve birliğin kalmadığı bir ülkede saygın bir bilim adamının bu üslubu, bu ceberrut anlayışı yıkması mümkün mü?..
Evet…
Türk halkı sevgisizliğin yerine sevgiyi, saygısızlığın yerine saygıyı, huzursuzluğun yerine huzuru ve ayrışmanın yerine birliği istiyorsa, elbette mümkün!..
Palayı teşvik!..
Mahkeme, palayı hem silah sayıyor, hem de verdiği cezayla “teşvik”
etmiş oluyor!..
Parasını ver, salla palayı!..
Olay, Gezi eylemleri sırasında Taksim, Talimhane’de meydana gelmişti…
Elinde palayla ortaya çıkan bir saldırgan etrafa dehşet saçmıştı…
Mahkemenin verdiği karar nedeniyle o saldırıyı önceki akşam ve dün TV kanallarında bir daha izledik…
Bir kadının kalçasına palayı sallıyor, sırtına tekme atıyor, elinde pala insanları kovalıyor!..
Sonuçta verilen ceza 9 bin lira…
Ödeme üç taksitte!..
Bari ödemenin kredi kartıyla yapılmasına karar verilseydi de taksit sayısı 9’a kadar çıksaydı!..
Gerekçe basit yaralama…
Oysa, olayın anlamı önemli!..
Bir adam bunu dağ başında değil, İstanbul’un göbeğinde ve kadına karşı yapıyor…
Büyük bir pervasızlıkla, polisten de aldığı cesaretle kamu düzenini bozuyor, toplumun değer yargılarını yıkıyor, elindeki palayla öldürmeye teşebbüs ediyor!..
Mahkeme buna öyle bir ceza vermeliydi ki ibretlik olsun!..
Dileriz, Yargıtay bunu böyle değerlendirir!..