Vay namussuz Yahudiler vay!
Emin Çölaşan 01 Ocak 1970
Sevgili okuyucularım, bundan birkaç yıl önceydi. Tayyip aklına bir şeyi ciddi ciddi koymuştu:
“Ben dünya lideri olacağım!..”
O sırada kendini tanıtmak için bütün dünyayı geziyor, sevsinler diye önüne gelen herkese yağ çekiyordu.
Türkiye en kısa sürede AB üyesi olacak, bütün dünya ülkelerinde saygınlık kazanacak ve Tayyip’in ismini bundan sonra herkes bilecekti!
ABD’nin en güçlü kuruluşlarından biri olan Amerikan Musevi Komitesi (American Jewish Comitee) bu karambolde kendisine bir çağrıda bulundu:
“Sen İsrail için iyi çalışıyorsun. Gel evladım sana bir ödül verelim.”
Bugün Filistin milistin diye inim inim inleyen, aslında İsrail’in kazanmasını isteyip de bunu açığa vuramayan Tayyip, bu önerinin üstüne balıklama atladı.
Musevi Komitesi’ne haber gönderdi:
“Emrinizdeyim… Bana onur verdiniz. Ödül töreni için ne zaman emrederseniz gelirim…”
Ve New York’a gitti, düzenlenen görkemli törende ödülünü aldı.
Kendisine verilen bu ödülün adı neydi biliyor musunuz?
Üstün Cesaret Ödülü.
* * * *
Törende yaptığı konuşmada Yahudiler ve İsrail’den övgüyle söz ediyordu. Haberi 27 Ocak 2004 tarihli Zaman gazetesinden özetliyorum:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a New York’ta Amerikan Musevi Komitesi tarafından Üstün Cesaret Ödülü verildi. Erdoğan ödüle teşekkür ederken ‘Bu ödülü Musevi kuruluşları ile bugüne kadar sürdürdüğümüz yakın işbirliğinin nişanı olarak alıyorum’ dedi… Türkiye ile İsrail arasındaki DOSTLUĞA da atıfta bulunan Erdoğan ‘Aramızdaki ilişkilerin daha da gelişeceğine inanıyorum’ dedi…”
* * * *
Ancak Türkiye’de iç siyaset dur durak bilmiyordu. Yahudilere ve İsrail’e böylesine kucak açıp yağ çeken Tayyip bir süre sonra İsrail’le papaz olmaya başladı.
İsrail Devlet Başkanı Şimon Perez’e o güzel İngilizcesiyle Davos’ta ilk postayı koydu!
“Van minıt, van minıt!..”
Bu ses bütün dünyada yankılandı!
Kimi güldü ve alay etti, kimi başını iki ellerinin arasına alıp “Bu neyin nesidir” diye acı acı düşünmeye başladı.
Sonra Mavi Marmara olayı oldu. Gazze’ye yardım götürmek bahanesiyle İstanbul ve Antalya’dan yola çıkardığı gemiye yüzlerce İslamcı militanı doldurdu. Gemi Akdeniz’e açıldığında İsrail’den uyarı geldi:
“Bizim karasularımızı ihlal ederseniz operasyon düzenleriz.”
Tayyip olacakları önceden tahmin etmişti. Gemiye bindirilmesi planlanan AKP milletvekillerine son anda “Siz binmeyin” talimatı gönderdi. Böylece onları kurbanlar listesinden çıkarmış oldu.
İsrail gemiyi denizin ortasında bastı ve dokuz vatandaşımız öldürüldü.
Hepsi de Tayyip’in kompleksleri yüzünden can vermiş oldu.
* * * *
Dönelim yine yazımızın başına. Amerikan Musevi Komitesi bundan bir süre önce Tayyip’e çağrıda bulundu:
“Sana verdiğimiz ödülü geri ver.”
Tayyip önceki gün Van mitinginde konuştu:
“Alın da ödülünüzü başınıza çalın!”
Valla devlet adamı dediğiniz ancak böyle olur, böyle konuşur!
Sen ayaklarına gidip heriflerden ödül almayı kabul edeceksin, sonra da al başına çal diyeceksin.
Yaaa kardeşim, bu nasıl iştir?
* * * *
Bir devlet adamında biraz olsun ciddiyet olur.
Bunda var mı?
Pek yok!
Bağırıp çağırmayı, alay etmeyi, hakaret etmeyi, yalan söylemeyi, toplumu birbirine düşürmeyi çok iyi biliyor da, ciddiyet nanay!
Dün Yahudi lobisiyle arası iyi idi, kendisini onlara sevdirmek ve herifleri yağlamak için elinden geleni ardına koymazdı, bu kez sövüyor!
* * * *
Dün Odatv’de ilginç bir haber okudum. Şimdi yıllar açısından biraz daha geriye gidelim.
Yıl 1995. Tayyip Refah Partisi’nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı.
Siyasete girmeyi kafasına koymuş, kürsüye çıkıp nutuk atıyor ve yapmayacağı şey olmadığını söylüyor.
Video görüntüsünü de izledim:
“Biz bu toplumun içinde yeni bir nizamı (düzeni…din düzenini) hakim kılmanın mücadelesi içindeyiz. Bu mücadeleyi iktidara getirme noktasında eğer benim emir komuta merkezim bana PAPAZ elbisesi giymen gerekir diyorsa yaparım dedim. Papaz elbisesi dahi giyerim. Var mı bu usulün içinde? Var tabii.”
O yıllarda henüz yandaş olmayan, Tayyip iktidarına kiralanmayan Star televizyonu bu kaseti yayınladı, Milliyet gazetesi de onun bu sözlerini şöyle haber yaptı:
“İşte Tayyip’in takiyesi.”
Gazeteciler daha sonra kendisine bu sözlerini anımsattığında verdiği yanıt ise daha da ilginç:
“Bana 2001 sonrasını sorun. Geçti o işler.”
Geçmişte papaz elbisesi giyeceğini söyleyen şahsı şimdi bir görsem aynı soruyu soracağım da göremem ki!
* * * *
Sevgili okuyucularım, şimdi cumhurbaşkanlığına zıplamayı hedef alan Tayyip geçmişte her telden çalmış…
Yahudi kuruluşlarının ayağına gidip üstün cesaret ödülü almış.
İsrail dostluğundan dem vurmuş.
Yahudi kuruluşları ile sürdürdüğü yakın ilişkileri anlatmış.
Yahudileri güzelce yağlayıp yıkamış.
Sonra da ödülü alıp başlarına çalmalarını istemiş.
Papaz elbisesi giymekten söz etmiş.
Meydanlarda “Kardeşim Esad” diye bağırıp onlarla karılı kocalı kucaklaşmış.
Maşallah, maşallah!.. Daha hangisini yazayım!..
Bu nasıl bir devlet adamıdır ki dün ak dediğine bugün kara der, dünyayı kendisine güldürür, ülkemizi yedi cihanda alay konusu yaptırır.
Tam da cumhurbaşkanı olacak adam bu yani!