Elbette `dönemin başbakanı`
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Haftalardır iki kelime yüzünden Başbakan ve avanesi kıyametler koparıyor.
Oysa bunun cevabı tek cümledir.
- Tabii ki “dönemin başbakanı”.
Bir tek cümle söylenmeli ve bu detone hukuksuzlar korosu susturulmalıydı.
Tam anlatayım derken, bunu unutturacak öyle hukuksuzluklar ortaya çıkıyor ki derhal yeni konuya odaklanmak zorunda kalıyorum.
Anlatılması gereken o kadar hukuki kavram ve sistem var ki, buna ne TV programlarında ne de yazılarda kâfi derecede fırsat bulamıyorum.
Çünkü sadece bu konu için bile bir köşe yazısı veya bir TV program süresi yetmez.
Adli soruşturmalarda polisin yaptığı tüm işlemler ve hazırladığı fezlekeler, savcı tarafından mahkemeye intikal ettirilmediği sürece hiçbir değer ve mana taşımaz.
Polisin yaptığı adli işlemlere geçerlilik ve değer kazandıran savcının iddianamesi, savcının işlemlerine değer ve geçerlilik kazandıran ise hâkimler ve mahkemelerin kararlarıdır.
Hiçbir savcı evrakında (iddianamede) “devrik başbakan” tabiri geçmez.
Aslolan savcının iddianameye raptettiği ve mahkemeye gönderdiği fezleke ve diğer hukuk materyalleridir.
Çünkü polisçe düzenlenen fezlekenin hiçbir hukuki kıymeti olmadığı gibi, hiçbir hukuki belirleyiciliği de yoktur.
Polis fezlekeleri savcıyı ve mahkemeyi bağlamaz.
Esas olan iddianame delillerin takdimi
Pek çok savcının nice polis ve jandarma fezlekelerini geri gönderip yeniden yazılmasını istediği vakadır.
Polis fezlekesinin gayesi, yapılan soruşturmanın özetini savcıya düzenli bir şekilde takdim etmek ve adli soruşturma haritası hakkında savcıya bir nevi yazılı brifing vermektir.
Esas olan ise iddianame ve delillerin mahkemeye takdimidir ki, bu işi Türkiye kanunlarına göre tek makam yapar, o da Cumhuriyet savcısıdır. (CMK 170/1)
Kamu adına kişileri suçlama, polis evrakında değil, ancak ve ancak savcılar tarafından düzenlenen iddianamede yapılır. (CMK 170/2)
Polis ve jandarma fezlekelerinde değil.
Pozitif hukuk ve Türkiye kanunları, kamu adına “suçlama” görev ve yetkisini, polise ve jandarmaya veya başbakan ve cumhurbaşkanına değil sadece ve sadece savcıya vermiştir.
Klasik bir askeri darbe yaşanmış olsa bile, “devrik başbakan” tabiri ceza yargılamasında kullanılan bir hukuki tabir değildir.
Nitekim “devrik başbakan” tabirini kimse belgeleyemedi.
Kullanılması gereken tabir “dönemin başbakanı” tabiridir.
Lakin savcılar “böyle bir tabir kullanmadık” diyorlar.
Oysa kullanmaları gerekir.
Çünkü Ceza Muhakemesi bunu gerektirir.
Neden?
Çünkü iddianamenin nasıl hazırlanacağını gösteren CMK 170/3-i maddesi bu konuyu düzenler.
Suç döneminde konumlar belirtilir
Kanuna göre iddianame “yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi”ni içermek zorundadır.
Zaman diliminden kasıt ise “suç ve suç olguları dönemi”dir.
Bu suç dönemiyle ilgili kişilerin konumları da, “dönem”le ilişkilendirilerek anlatılır.
Nitekim bazen suç tek bir tarihte işlenmez.
Bazı suçlar (terör örgütlerinin faaliyeti, 28 Şubat gibi suç dönemleri, yolsuzluk suçlarının istikrarla devam ettiği zaman dilimleri gibi) aylara hatta yıllara yayılarak “suç dönemi zaman dilimi” teşkil ederler.
Suç dönemlerinde olaylar örgüsünde anlatılması gereken kişilerin ve şüphelilerin “dönem konumları” belirtilir.
Çünkü suç faaliyeti, fezleke ve iddianame yazıldığı tarihte geçmişte (suç döneminde) kalmıştır.
Ve belki yıllarca devam edebilecek bir yargılamanın konusu olacaktır.
Araya genel seçimler, yerel seçimler veya bürokrat atamaları girip, suç dönemiyle ilgili kişilerin resmi konumları değişebilecektir.
Yolsuzluk soruşturmasında da, yolsuzluk ve rüşvet eylemlerinin gerçekleştiği suç dönemiyle ilgili kişi konumları “dönemin” tabiriyle belirtilir.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında da, adli makamlarca tespit edilebilen suç faaliyetleri 2011-2013 yılları arasındaysa, bu 2 yıllık suç dönemiyle ilgili kişiler için “dönemin” tabiri kullanılması doğaldır.
Fezleke ve iddianame yazılırken, soruşturmaya konu yolsuzluk ve rüşvet olguları geçmiş dönemde kalmıştır.