Bir tutam kozmik analiz
Tarık Toros 01 Ocak 1970
Selam Tevhid Silahlı Terör Örgütü’nü soruşturan, son derece mühim bilgi ve belgelere ulaşan, soruşturmayı mahkeme aşamasına getiren polislere operasyon yapıldı.
Medyadaki algı yönetimi ve açılan telefonlar sonucu bırakın havuz medyasını merkez medya da servis edilen manipülatif manşetlerle çıkmaya başladı.
Öyle ki, kendine “amiral gemisi” diyen gazetenin muhabirini çağırıp “Maillerin takip ediliyor” dediler, gazetesi de bunu manşet yaptı. Ondan önce aynı muhabirin imzasıyla “2 Kozmik Soru” manşetini attırdılar.
Polislerin avukatları anlatıyor, bu sorular hiç sorulmadı.
Amiral gemi böyle olunca, “merkezdeyim” diyenlerin nasıl savrulduklarını örneklemeye gerek yok.
Gerek polise operasyonu, gerek hukuk skandallarını, gerek insan hakları ihlallerini, gerekse desiyasal iktidar talimatıyla yürütülen soruşturmayı doğru dürüst veren iki buçuk televizyon kanalı, iki buçuk da gazete kaldı, maalesef.
Merkez medyadaki rövanşist duygusal arkadaşların, meseleyi Cemaat’e indirgemesi, her olan bitene Camia gözlüğü ile bakması doğal.
Asıl garip olan sağımızdaki solumuzdaki insanların Bülent Arınçvari söylemleriydi:
-Cemaat özeleştiri yapmalı.
-Geçmişte ben de onların çok kötülüğünü gördüm.
-Özür dilesinler, olsun bitsin.
-Hâlâ meydan okuyorlar!
-Fethullah Gülen Türkiye’ye dönsün bedelini ödesin.
-Cemaat değil, kalemşorları işi bu hale soktu.
-Camia’nın gözaltındaki polislere sahip çıkması, iddia edilen “yapı”nın delili!..
-Eden bulur, o polisler de paşaları böyle hukuksuz süründürmüş, zindanlara atmıştı!..
Oyun değil bu!
Bu ve buna benzer “analizler” çoğaltılabilir. Maksat değişmez.
Tüm bu maddelerin önermesi açıktır: “Cemaat yaptı, şimdi de bedelini ödüyor, ödesin bize ne!”
“Oh olsun” diyenleri, öteden beri içindeki kin ve düşmanlığı “süslü laflarla” dost nasihatiymiş gibi sunanları da bir kenara not etmeli.
Sahadaki oyunu skor tabelasına göre yorumlayan yorumcular vardır, bilirsiniz. Galibiyet ve mağlubiyete bakar, yapılan faulleri, ofsayttan atılan golleri, haksız penaltıları, hakemin yanlı tutumunu, normal süre bittiği halde bir takımın lehine oyunu uzatmasını filan, hiç hesaba katmazlar. O hesap…
“Rövanş” demeyen “hesaplaşma”da takılıyor. Bunu atlatan “Başkalarına yaptınız ama aynı muameleye maruz kalmanıza gönlüm razı değil” sığ suyunda boğuluyor.
Türkiye’nin hukuk ve demokrasi sicili hayli sorunlu. Bugünün bir farkı var; esasen görülmeyen, gözden kaçırılan da bu.
Gelin örnekleyelim….
Bu ülke çok olağanüstü dönem atlattı. Ama içlerinde darbeciler var diye kimse Genelkurmay'ı ötekileştirmedi. Darbe günlükleri tuttular diye kimsenin oturduğu lojmanlar taşlanmadı.
Suçlanan, yargılanan gazeteciler var diye kimse “okumayın onların gazetesini, evlerinize sokmayın” demedi.
Askeri casusluktan yargılanan mezun verdikleri için kimse “göndermeyin çocuklarınızı bu okullara” kampanyası yapmadı.
Ergenekon'dan tutuklu üyeleri var diye kimse “vermeyin oyunuzu bu partiye, kapınıza gelirlerse başka kapıya deyin” diye çıkışmadı.
Sahip oldukları, içinde bulundukları camiadan dolayı Ulusalcı, Kemalist, Maocu, CHP'li, MHP'li, Alevi... Kimse “bunlara su bile yok” fermanı vermedi.
Şaşkın bir belediye başkanı ortaya çıkıp, “Burada kalmaları, yaşamaları ve ticaret yapmaları mümkün değil. Bu gruptan olanları vatandaşlar da evine sokmayacak” diye kin kusmadı.
Ne derneklerin tabelaları indirildi ne de yurtdışı temsilcilikleriyle ilgili ülkelere şikâyetler gitti.
“Özür dileyin, özür dilerseniz daha barışçıl bir sürece gireriz” diye gözdağı da verilmedi.
Parti genel başkanı örgütten yargılanırken, hadi adını vereyim İşçi Partisi’nin Ankara’daki bürokratik kadrolaşmasının üzerine gidilmedi, sürüm sürüm sürmediler onları.
Yine… Siyasal iktidar, geçmişte yalnız ve çaresiz kaldığı anlarda, destek vermeyen çevrelere müfettişler yollamadı mesela... O medyalardan kamu ilanları kesilmedi, ajanslar aranıp “bunlara reklam vermeyin” denmedi.
Hava yollarında gazeteleri salonlardan ve uçaklardan çıkarılmadı. Devlet uçaklarında yayın yönetmeni ve temsilcilerine süresiz boykot uygulanmadı.
**
Başbakan meydanlarda “Zalimler için yaşasın cehennem” diyor.
Bediüzzaman'ın lafı bu.
Aynı Bediüzzaman'ın “Bir gemide dokuz cani, bir masum bulunsa yine o gemi hiçbir kanunu adaletle batırılmaz” diye de bir cümlesi var. Anlattığımız tam da buna işaret ediyor.
Bir lafı daha var Bediüzzaman’ın:
“Bir edepsizin yüzünden, bazen olur ki, bir memleket harap olur.”