Acı ama gerçek
METİN ÖZKAN 25 Aralık 2007
NE, Eve Dönüş Yasası, ne Anayasa değişikliği çalışmaları, ne de Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ndeki başarıları...
Hiçbir zaman bu saydığım konalar gibi "gündemin birinci maddesi" olmasa da, "açlık ve yoksulluk" ülkemizin kaçınılmaz gerçeği ve evlerimizin birinci gündem maddesidir...
Giderek azgınlaşan işsizlik canavarı, deyim yerindeyse gün geçtikçe artan bulaşıcı bir hastalık gibi yayılmaya devam ediyor.
İşsiz, güçsüz birçok insan toplanma üssü olarak belirledikleri kahvehanelerde bir araya gelerek işsizliğin hıncını okeye buldukları dördüncü ile oyun tahtasından çıkarıyorlar.
"Neden işsiziz" veya "Üniversiteyi boşa mı okuduk" diye...
Ülkemizde ve dünyada yaşanan en önemli sorunların başında gelen işsizlik ve yoksulluk ne yazık ki son yıllarda her evden bir işsiz, her mutfakta bir yangın, her taşın altından da bir vurgun çıkardı.
Gelir dağılımındaki çarpıklık, vergi yükündeki adaletsizlik, ücretlerdeki haksızlık artarak devam ettiği sürece de bu sorunun önüne geçmek mümkün gibi gözükmüyor.
Çünkü, devletin resmi rakamları bile artık bu acı gerçeği gizleyemiyor.
Rakamların dili
Eylül ayında, geçen yılın aynı dönemine göre 0.2 puan artarak 9.3'e yükselen işsiz sayısı 2 milyon 405 bine ulaştı. Türkiye'deki genç nüfusun işsizlik oranı ise 18.2'den 19'a çıktı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun araştırmasına göre işsiz sayısında 233 bin kişilik artış olmuş. Kentlerdeki işsizlik oranı 0.2 puan artarken, kırsalda da 0.1 oranında issiz insan sayısı oluşmuş.
Genç nüfusta oluşan yüzde 19'luk işsiz sayısı korkutmaya başlarken kentlerde yüzde 22.54, kırsalda ise yüzde 12.9 oranında yükselme kaydedilmiş.
Oysa Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, Türk gençliğine çok büyük umutlar bağlayıp dünyanın hiçbir yerinde olmayan, "Gençliğe hitabe" , "23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı" ve "19 Mayıs Gençlik Spor Bayramı" gibi miraslar bırakmıştı.
Hepimiz biliyoruz ki gençlik her millet için önemli bir kuvvettir.
Bilinçli ve sorumluluk sahibi bir gençlik, o milletin umudu ve geleceğinin güvencesidir.
Özellikle de nüfusunun yarısı yirmi beş yaş altında olan Türkiye için...
"Alışkanlıkların zinciri önce hissedilmeyecek kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlüdür." diye güzel bir söz vardır.
“Ova”ya sahip çıkalım
Belki her şeyi devletten bekleme alışkanlığımıza biraz çeki düzen vermeliyiz; ancak karşılık olarak da hükümetlerin bu konuda çaba göstermesini bekleme hakkımızı kullanabilmeliyiz.
Eve dönüş kapsamında eli kana bulaşmamış (nasıl ayırt edeceğiz bilmiyorum ama) teröristi kazanabilmek için "iş ve ev" imkânı yaratmak son derece olumlu bir çalışma gibi gözükebilir. Fakat o zaman dağa çıkmamış binlerce işsiz genç, "iş bulmak için dağa çıkmamız mı gerekiyor?" diye düşünmez mi?
Bence dağdan inip af dileyen teröriste iş bulmak kazanım olacaksa yapalım; ama unutmayalım ki marifet dağdakini indirmek kadar kandırılarak dağa götürülen işsiz gençlere de iş bulmaktır.
Haydi Türkiye terörü önlemek için "Ova"daki gençlere sahip çık.