« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ağu

2014

Hırsız polisi yakalarken-1

Gültekin Avcı 01 Ocak 1970

Bir sahur operasyonuyla Tevhid-i Selam Terör Örgütü ve 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarında görev alan polis şefleri gözaltına alındı.

İddia; casusluk, yasa dışı dinleme, resmi evrakta sahtecilik ve suç işlemek için örgüt kurmak.

Kısa kısa not edelim analizlerimizi.

1- Polis şeflerinin operasyonun başlamasından itibaren avukatlarıyla görüştürülmemesi suçtur.

Savunma hakkını hukuksuz şekilde kısıtlamaktır.

2- 17 Aralık adli soruşturması usulsüz olsaydı veya illegal bir suç faaliyeti olsaydı, bu soruşturmada görev icra eden yargı ve emniyet personeline yönelik adli soruşturma 18 Aralık’ta başlardı.

Hükümet derhal suç duyurusunda bulunur, karşı soruşturmanın başlamasını tetiklerdi.

Ama aylarca beklendi.

Çünkü bu sürede “paralel” olgusunun psikolojik harekâtı yapılarak, kamuoyunda yolsuzluk ve Tevhid-i Selam terör soruşturmalarının “tezgâh” olduğunun işlenmesi gerekiyordu.

Nitekim Başbakan ve havuz medyası bu illegal faaliyeti kâfi derecede yürüttü.

3- Adli soruşturmanın akıbeti hakkında bilgiyi soruşturmanın sahibi ve yöneteni verir.

Bu ise normalde savcıdır.

Çünkü eldeki materyallere göre soruşturmanın nereye doğru gittiğini ancak ve ancak savcı bilir.

Bakana, başbakana ve cumhurbaşkanına zaten bilgi verilmez.

Ama “soruşturma genişleyerek devam edecek” diyen kim?

Başbakan.

Nereden biliyor soruşturmanın genişleyeceğini?

Belli ki bu soruşturmayı kurgulayan ve yöneten kişi o.

Bu açıklamayı soruşturma savcısı yapsaydı yadırganmayabilirdi.

Çünkü soruşturmanın haritası onun elinde olması gerekir.

Bu tablo da soruşturmanın siyasal iktidar tarafından kurgulandığının ayrı bir göstergesi.

Casusluk iddiası gayriciddi

Ceza Kanunumuz’un 326 ve devam maddelerinde düzenlenen devlet sırlarına karşı işlenen casusluk suçlarının soruşturmasını yapabilmek için;

Bu suçun maddi ve manevi unsurlarının en azından görünüşte mevcut bulunması gerekir.

Kanunun bahsettiği “gizli kalması gereken bilgi”, sır niteliğinde olması gerekir.

Ülkemizde herhangi bir bilginin “devlet sırrı” olup olmadığına kimin ve nasıl karar vereceği hususunu düzenleyen bir devlet sırrı kanunu yoktur.

“… (casusluğa esas) bilgi sır niteliğinde olacaktır…”

“Sırdan maksat, yetkili bulunmayan kişilerin hakkında bilgi sahibi olmaları hâlinde “Devletin güvenliğinin, millî varlığının, bütünlüğünün, anayasal düzeninin veya iç veya dış siyasal yararlarının tehlikeye düşebileceği bilgiler”dir. Ancak, vurgulamak gerekir ki, suç olgusuna ilişkin bilgi ve belgeler, bir hukuk toplumunda hiçbir surette devlet sırrı olarak koruma altına alınamaz.”

Bu ifadeler benim kanaatim değil, casusluk suçunu düzenleyen TCK.327 ve 328. maddenin gerekçesidir.

Ve bu “sır” sayılan bilgilerin yetkili bulunmayan kişilerce temin edilmesi gerekir.

Oysa polis şeflerinin gözaltına alınması, Tevhid-i Selam Terör Örgütü soruşturmasında mahkeme kararına dayanan fiziki ve teknik takiplere dayanmaktadır.

Yani temin edilen ve sır niteliğinde sayılan bilgi ve belgeler varsa, mahkemelerce yetkilendirilen savcı ve polis şeflerince elde edilmiştir.

Yanlış bile olsa, mahkeme kararlarına dayalı teknik takipler, casusluk suçu oluşturmaz.

Bu suçun oluşması için işin başından sonuna kadar illegal bir sürecin geçerli olması gerekir.

Tevhid-i Selam ve 17 Aralık soruşturmalarında, mahkeme kararıyla yapılan teknik takiplere karşı, “devlet sırrı” ileri sürülemeyeceği gibi, casusluk iddiası da ileri sürülemez.

Selam soruşturmasında ajanlık ve terör eylemleri, 17 Aralık’ta ise yolsuzluk olguları takip edilmiştir.

Eğer polis şefleri hiçbir mahkeme ve savcı emri olmadan kendi inisiyatifleriyle illegal takipler yapsaydı, o zaman suç şüphesi söz konusu olacaktı.

Ama kanunun AİHS ve Anayasa’ya uygun olan 327. madde gerekçesi ne diyor?

“…Ancak, vurgulamak gerekir ki, suç olgusuna ilişkin bilgi ve belgeler, bir hukuk toplumunda hiçbir surette devlet sırrı olarak koruma altına alınamaz.”

O halde hükümet ve MİT içinde devlet sırrı bile sayılsa, suç faaliyeti söz konusuysa, bu suçların devlet sırrı olarak asla korunamayacağı AİHS ve bizim ceza hukukumuz açısından da hüküm altına alınmıştır.

İktidar ise içinde bulunduğu suç faaliyetlerinin adli mekanizmaca öğrenilmesini casusluk olarak değerlendiriyor.

Hiçbir suç devlet sırrı olamaz.

Hukukun suç saydığı olguların öğrenilmesi casusluk olarak telakki edilmez.

Bu tabloda casusluk soruşturması yapmak mümkün olmadığı gibi, gece operasyonları düzenlemek insan hakları ihlalidir.

Ziyaret -> Toplam : 125,42 M - Bugn : 180243

ulkucudunya@ulkucudunya.com