Alemi kendin gibi sanırsın
Tarık Toros 01 Ocak 1970
İdris Naim Şahin bu hükümetin İçişleri Bakanı’ydı. Başbakan’ın da 40 yıllık yol arkadaşı…
17 Aralık Büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması patlayınca… Bakanları beklemeden partisini ilk terk eden isim oldu, istifa metnindeki en vurucu satır şuydu:
“Hükümet etmede, niyetlerinden emin olunmayan bürokratik ve politik dar bir oligarşik kadronun tavsiye, yönlendirme ve etkinliğinin tercih edildiği anlaşılmaktadır.”
Resmi çok net görmüş ve fotoğrafını böyle çekmişti.
8 aydır bunun sonuçlarını yaşıyoruz.
Oysa… Bu durum yıllar içinde inşa edildi, son 2-3 yılda da hayata geçirildi.
“Hükümet etmede” ne Meclis ne de Bakanlar Kurulu’na itibar edildi. Söylem, icraat ve politikalar o dar oligarşik kadro tarafından yönetildi. Devlet içinde adeta “paralel devlet” kuruldu.
Ve bu kadro, dolaylı değil direkt olarak kendilerini hedef alan Selam Tevhid Terör Örgütü soruşturmasını son derece profesyonel bir senaryo ile lağvetti.
Bin yıllık örgüte “uyduruk” dediler!
Şu son polis müdürlerine gözaltı ve tutuklama olayı basit değil.
Bu polisler “Selam Tevhid Terör Örgütü soruşturması”nı yürütüyordu.
Dar oligarşik kadro, 17 Aralık’a yaslanıp kendi eylem ve amaçlarını ortaya koyan, İran odaklı “Selam Tevhid Terör Örgütü soruşturması”nı imha etti.
Önceki yazıda ayrıntılı yazdım.
Yeni Şafak ve Star gazeteleri üzerinden “telekulak” hikâyesi uydurdular.
“7 bin kişi dinlendi” dediler. Geçen gün, hükümete yakın medyanın CEO’su bunu 500 bine kadar çıkarmıştı.
Bu dinlemeleri Selam Örgütü’ne bağladılar, bilinçli olarak.
Sonra örgüte “sözde” yaftasını yapıştırdılar.
Başbakan’a, bakanlara “uyduruk örgüt” dedirttiler.
Savcıları, polisleri değiştirdiler. Dosyaya hâkim oldular.
Ve bugün, “Paralel Yapı Operasyonu” deyip, soruşturmayı yürüten polisleri içeri aldılar. Aynı gün dosya hakkında takipsizlik verdiler, “kurgu örgüt” diyerek.
Ta 2002’de Yargıtay’ca bu örgüt tescillenmişken… 2007’de Emniyet Genel Müdürlüğü’nün terör listesine 11’inci sıradan girmişken… Daha üç ay önce 18 farklı eylemi hakkında Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bir onama daha yapılmışken… Kamuoyuna yalan söylediler!
Öyle bir algı operasyonu yapıldı ki, sokaktaki halkın kafası allak bullak… At izi it izine karıştı.
Ne yaptılarsa yansıttılar!
Tam 8 aydır, âlemi kendileri gibi sandıkları için;
-Yalan dediler. Kuyruklusunu üretip ve yaydılar.
-Şantaj dediler. Katmerlisini yaptılar, yapacaklar.
-Takiye dediler. Gelmiş geçmiş takiyecilere rahmet okuttular.
-İftira dediler. Akla hayale gelmedik örneklerle müfteriliğin tarihini yeniden yazdılar.
-Fitne dediler. Kadını kocasından, evladı babasından, kardeşleri, ortakları birbirinden soğuttular.
-Hile dediler. Daniskasına imza attılar.
-Algı dediler. Medya ve sivil toplumun tüm argümanlarını kullanarak gelmiş geçmiş en büyük algı operasyonuna imza attılar, atıyorlar.
Şimdi…
“Paralel Yapı Operasyonu” diyorlar… Niye?
En iyi bildikleri şey bu da ondan…
Antrenmanları var, çok iyi uyguluyorlar. Gerçek “paralel” kendileri!
Kirli kulak, diyorlar… Çünkü dinlemeyi, takibi, fişlemeyi yıllardır yapıyorlar.
Şantajcı diyorlar… Devlet kademesindeki kişilerin zaaflarını kullanarak istediklerini yaptırdılar, yaptırıyorlar.
Casus, diyorlar… Neden?
Devleti kılcallarına kadar etki ajanları ile doldurdular da ondan!
Ziya Paşa’nın ünlü terkib-i bendi ile bitirelim:
“Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın
Bir gün gelecek sen de perîşân olacaksın
Ey gonca bu cem’iyyeti her dem mi sanırsın
Na-merd olayım çerhe eğer minnet edersem
Cevrinle senin ben keder etmem mi sanırsın
Allah’a tevekkül edenin yâveri Hak’tır
Nâ-şâd gönül bir gün olur şâd olacaktır.”