« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ağu

2014

Gaz odalarını mı bekliyoruz?

Abdülhamit Bilici 01 Ocak 1970

“ Biz Hendek’i bu adamlardan kurtaracağız. Bundan sonra Hendek’te tek bir kişi bile kalamayacak, tek bir Paralelci bile barınamayacak! Burada kalmaları, yaşamaları ve ticaret yapmaları mümkün değil.

İlk olarak kendimize ve belediyelere ait yurtları boşalttırdık. Bu gruptan ve örgütten olanları vatandaşlar da evine sokmayacak. Zaten Başbakan’ımız bütün belediye başkanlarına gereğinin yapılması talimatını vermişti. Ben de Başbakan’ımızın izinden gidiyorum ve kendisi balyozla vuruyorsa ben de demirle vuruyorum. Vurmaya da devam edeceğim.”

Hendek Belediye Başkanı Ali İnci’nin mübarek Ramazan ayında ve bayrama doğru giderken sarf ettiği bu utanç verici sözler, 4 bakanın istifasına yol açan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının ortaya çıkması üzerine Başbakan Erdoğan’ın başlattığı nefret kampanyasının memleketimizi ne hale getirdiğinin açık göstergesi. Başbakan olarak gerilimleri düşürmesi beklenen Erdoğan, birlik ve beraberliğimizin sembolü olan cumhurbaşkanlığı seçimine de aynı kampanyayla gidiyor.

Hizmete gönül vermiş, Fethullah Gülen Hocaefendi’yi seven ve işadamı, memur, esnaf, gazeteci, öğretmen, anne, öğrenci olarak hayatın her alanında bulunan milyonlarca insan için Erdoğan’ın kullandığı hakaretler tüyler ürpertici: Sapık, haşhaşi, hain, ajan, sülük, virüs, terörist, sahte peygamber, âlim müsveddesi…

Bir ülkenin başbakanı ayrım yapmadan bir toplumsal grubu böyle hedef alırsa bir ilçenin belediye başkanının da “Burada kalmaları, yaşamaları ve ticaret yapmaları mümkün değil.” demesi şaşırtıcı değil. Bu tavır, Mekke’de ilk Müslümanlarla alışverişi, onlara kız alıp vermeyi yasaklayan yüz karası boykotu, iktidar hırsı için Peygamberimiz’in (as) biricik torunu Hz. Hüseyin (ra) ve arkadaşlarının katledildiği Kerbela dramını hatırlatıyor.

Modern dönemde de böyle insanlık dışı hadiseler yaşandı. Halk desteğine sahip olan Nazilerin, Almanya’da Yahudileri önce şeytanlaştırıp sonra topluca katletmesi, devlet eliyle uygulanan nefret siyasetinin korkunç sonuçlarından. Ülkemizde de devlet ya da devlet adına hareket ettiği iddiasındaki derin yapıların kışkırtmasıyla dindarlar, Kürtler, Aleviler, ülkücüler, solcular, gayrimüslim azınlıklar çok acı yaşadı. Mesela böyle linç hadiselerinden biri olan 6-7 Eylül olaylarının, derinlerin organizasyonu olduğunu öğrendik.

Yaşanan bu büyük acılardan dolayı belli bir grup ya da kişiyi inancı, ırkı, cinsiyeti, yaşı nedeniyle aşağılamak, tehdit etmek artık nefret söylemine giriyor ve hukuken suç oluşturuyor. Bir yıl önce Türk Ceza Yasası’ndaki değişiklikle ülkemizde de nefret suçunun cezası ağırlaştırıldı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bu konudaki tavrı net. AİHM’ye göre, nefreti yayan, tahrik ve teşvik eden, meşrulaştıran her türlü dil, nefret söylemi kapsamına girmektedir ve ifade özgürlüğü koruması dışındadır. Üstelik Erdoğan bu nefret dilini sadece kendisi kullanmıyor, başkalarını da zorluyor. Ve bu yaklaşım, gece yarısı eğitim kurumlarının tabelaların indirilmesi, fişlenme, işadamlarına denetim baskısı, kamuda ayrımcılık, linç operasyonları gibi somut hukuk ihlallerine de dönüşüyor. Dahası belki modern tarihte ilk kez “cadı avı”, bir ülkenin başbakanı tarafından alenen ilan ediliyor. Hâlbuki AİHM açısından, bir hükümet liderinin nefret söylemini kullanması daha önce görülmemiş bir şey. Avusturya’da kısa süre hükümet ortağı olan ırkçı Jörg Haider bir istisna. Ama o da bu çizgisi nedeniyle yaptırımlara muhatap olup görevi bırakmak zorunda kaldı.

Erdoğan’ın aylardır sürdürdüğü nefret kampanyası ve Hendek Belediye Başkanı’nın sözleri, artık Türkiye’nin ve Hizmet’in ciddi bir insan hakları sorunuyla karşı karşıya olduğunun habercisi. Bu nefret suçları, iç hukukta, olmazsa AİHM’de mahkûm olacaktır. İnsanı endişelendiren, bu tahriklerin telafisi zor acılara yol açma riski ve bazı aydınların, âlimlerin, sanatçıların, iktidara yakın veya uzak vicdan sahibi siyasetçilerin, insan hakları örgütlerinin ve duyarlı tüm insanların bu dehşet verici tabloyu sessizce seyretmesi. Hayrola, evlere çarpı işaretleri konmasını mı, yoksa gaz odalarının kurulmasını mı bekliyoruz!?

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 63357

ulkucudunya@ulkucudunya.com