GERÇEK MAĞDURLAR SAHTE MAĞDURLAR!.
Mehmet Tezkan 01 Ocak 1970
Gözaltına alınan polisler bir döneme damga vuran polislerdi..
Sadece 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında ortaya çıkmadılar. Ergenekon’dan Balyoz’a.. Oda TV’den, askeri casusluk davalarına.. KCK’dan Poyrazköy’e kadar o ekip hep vardı.. Birçok insanın evine sabah beşte giden onlardı..
Kelepçe takıp koşturan., Suçlu görüntüsü yaratıp, itibarsızlaştıran..
Sabaha karşı sağlık kontrolüne yollayan.. Psikolojik işkencenin bin bir çeşidini yapan onlardı..
Babamı alan şu polisti..
Bizim evi hallaç pamuğu gibi atan bu komiserdi..
Babamı sabah beşte uyandırıp göğsüne yafta tutturup sabıka fotoğrafı çektiren şu emniyet müdürüydü..
Bu sesleri siz de duyuyorsunuzdur..
Arkalarında mağdurlar listesi var.. Bir hayli uzun.. Öğrendik ki; sahte belge üretildiği, gizli tanıkların ayarlandığı, CD’lere insert atıldığı şayia değilmiş..
Gerçekmiş..
Tezgâh, kumpas, Ali Cengiz oyunu, ne derseniz deyin, hepsi yapılmış..
Yapılmış ama buna rağmen gerçek mağdurlarda zafer çığlığı yok.. Oh olsun bağırışı yok..
İtidal var..
Hukuk yine guguk mu oluyor kaygısı var.. Bize yapılanlar her şeye rağmen onlara yapılmasın talebi var.. Hukuk talebi var..
Gerçek mağdurlar vakur..
*
Oh olsun, gördünüz gününüzü diyen yok mu? Bunlar daha iyi günleriniz diye kalem oynatanlar..
İntikam isteyenler..
Var tabii..
Kim mi onlar?
Bu ekibin eski ortakları.. Hiçbir zaman mağdur olmadılar.. Dedim ya, bu ekiple kol kolaydılar..
Bu sebeple, canları hiç acımadı ama şimdiler de acımış gibi davranıyorlar..
Canları fena halde yanmış gibi kısasa kısas istiyorlar.. ‘Gerekirse hukukun etrafından dönülsün.. Gerekirse belge melge aranmasın.. Gerekirse.....’ diye bağırıyorlar..
Sahte mağdurlar telaşlı..
*
Üzerlerine cezaevlerinin kapıları kapatılsın istiyorlar..
Neden acaba!.. Soruşturmanın dallanıp budaklanmasından, Türkiye’yi sarsan davalara sıçramasından mı çekiniyorlar?
Bilemiyorum..
Çankaya adayları.. İkisi sivil biri devlet
Kimse ne yapalım, yasa böyle falan demesin.. O yasayı kimin çıkardığı belli.. Kimse, YSK’nın takdiri diye topu başka kaleye atmasın..
Top oyunda kalsın.. Manzara ortada..
Cumhurbaşkanı olma yarışında bir tarafta devlet var.. Bakanlarıyla, üst düzey bürokratlarıyla, tüm kurum ve kuruluşlarıyla, TRT’siyle, valisiyle, belediyesiyle, polisiyle, uçağıyla, helikopteriyle, otobüsleriyle, otomobiliyle, hazinesiyle..
Devlet, Köşk’ü vermemek için yarışıyor..
Devlet, Köşk’ü kaptırmamak için bütün olanaklarını seferber ediyor..
Paraysa para..
Pulsa pul..
Olan bitenin özeti budur..
*
Devletin karşısında iki aday var.. Hazine yardımı almayan, kendi olanaklarıyla yarışa katılan iki aday..
Devlet onlara da destek veriyor vermesine.. Öyle uçakla muçakla değil.. İki koruma polisi vererek!.. Yeter de artar bile..
Onlar zannetmiş ki; rakipleri bir başka aday..
Görmüşler ki; rakipleri devlet..
Anlamışlar ki; devlete karşı yarışıyorlar..
AVM ile büyüdük, AVM ile batmayalım..
Başbakan Yardımcısı Babacan görevden ayrılıyor mu, ne..
Yeni kabinede yer almayacak galiba..
Baklayı ağzından çıkarmış.. Olmadık tespitler yapmış..
Demiş ki; ‘Üretmeden dışarıdan sağlanan krediyle lüks alışveriş merkezi, lüks konut Türkiye’yi çıkmaza sokabilir.’
Koca bi günaydın!..
Eklemiş; ‘Sanayici birikimini sanayiye mi yatırsın yoksa rezidans ve AVM mi yapsın, oraya kayış var, bu tehlikeli.’
Bu söze de günaydın değil, tünaydın demek lazım..
Koca bir tünaydın!..
*
Ülke on yıldır inşaat sektörüyle büyüyor.. Ha babam konut ha babam alışveriş merkezi yapılmasının sebebi bu.. AVM iktidarın resmi politikası oldu.. İstanbul AVM’ye doydu, taştı.. Anadolu kentleri artık kaldıramıyor..
Türkiye çıkmaza girdi zaten.. Günaydın demem bundan..
*
Sanayici birikimini rezidanslara, AVM yapımına kaydıralı yıllar oldu.. Anadolu’da orta ölçekli bir fabrikası olan çoktan AVM’ye çevirdi. Veya fabrikasını büyütmedi.. Yeni fabrika aramadı, AVM’ye yatırım yaptı.. Bu işler çoktan oldu da bitti..
Tünaydın demem de bu sebepten..
