« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ağu

2014

‘Ortak akıl’ zorlanıyor

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Erdoğan’ın Tokat mitinginde söylediği, “Biz ağzımızdan çıkan ifadeleri kolektif bir aklın ürünü olarak çıkartıyoruz” sözü, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında gerginliğin neden birdenbire düştüğünü açıklıyor.

Erdoğan, her zaman olduğu gibi parti içinden ve dışından profesyonel bir ekiple çalışıyor. Bu ekip ona, “rakipleriniz düşük bir profil izlerken sizin buldozer gibi her şeyi dümdüz etmeniz doğru değil” demiş olmalı. Nitekim Erdoğan, aynı konuşmada “kolektif akıl”ın bulduğu çözümün hikmetini, MHP ve CHP liderlerinin dedikodusunu yaparken aktarıyor: “Adaylarına dediler ki, sen kibar ol, diğer yanını bize bırak. Biz Başbakan’ı şöyle bir köpürtelim, onu gerelim.”

Erdoğan’ın danışmanları ve kurmayları, eşitsiz, üstelik hegemonik bir cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının yanlış bir strateji olacağını düşünüyorlar ki tamamen haklılar. Bugüne kadar girdiği her seçimi “mağdur” rolüyle kazanan Erdoğan, ilk defa farklı bir karakter canlandırıyor. “Mağrur” replikleri, onu var eden siyasî birikime uymuyor. Ancak kurmaylarının çözemeyeceği bir paradoks önünü kapatıyor. Başbakanlıktan, sembolik bir cumhurbaşkanlığına rıza göstermek imkânsız. “Fiilî başkanlık” veya “icranın başı cumhurbaşkanı” tezi sadece daha fazla iktidar arayışının ürünü değil, Erdoğan’ın siyasî iddiasını sürdürmek için bu makamın “yöneten” bir güç olması lâzım. Nitekim düşük veya yüksek profilli olmanın çok ötesinde seçim dengeleri Erdoğan’ın iddiası ile İhsanoğlu’nun tevazuu arasına oturmuş durumda. Tezat çok güçlü ve Erdoğan’ın gerçek rakibi İhsanoğlu değil, kendisi. Ülkeyi Çankaya’dan yönetmeye hazırlanan birini halka kabul ettirmek zorunda. Böyle olunca rekabet otomatik olarak kişiler arasında değil, iki farklı siyaset anlayışı arasında kurumlaşıyor. Tercihimizi fiili bir otokrasi peşinde olan bir aday ile, parlamenter sistemi mevcut kurumları ve kuralları ile sürdürmeye kararlı bir aday arasında yapacağız. Bu ikilem hem Erdoğan’ın karizması ile hem de İhsanoğlu’nun oyuna yeni dahil olan mütevazî kişiliği ile çok uyumlu. Peki kimin lehinde?

İki adayı, Ferrari pilotu ile bisiklet yarışçısına benzetmiştim. Yarışın şehrin merkezinde araçlara kapalı bir yaya yolunda yapıldığını da eklemiştim. Abdullah Gül’ün bisiklet üzerindeki resimleri Çankaya Köşkü’nün geniş bahçesinin bisiklet sürmeye elverişli olduğunu gösteriyor. Yine de bu benzetmeyi düzeltmeliyim. Erdoğan, 17 Aralık’ta freni boşalan kamyonla Köşk’e çıkmaya çalışıyor. Çıkarken belki fazla sorun yaşamayabilir, gazı fren gibi kullanabilir; ama ya sonrası? Aynı kamyonla Çankaya veya Cinnah Caddesi’nden aşağıya, Meclis’e veya Bakanlıklar’a doğru inmeye kalktığını düşünün ve sonra kararınızı verin!

Seçim’in dengeleri henüz oturmadı. Sebebi, Erdoğan için seferber olan “ortak akıl”ın “freni patlamış kamyon”u durdurma konusunda çektiği sıkıntılar olmalı. Doğrusu Erdoğan’ın kamuflaj kıyafetleri ile arazide dolaşması ve gücünü mümkün olduğu kadar az hissettirmesi. Seçim atmosferini gereceği her iddialı atak, rakibinin değirmenine su taşıyacak. Öbür taraftan çok düşük bir profil, sadece gücün işaretlerini takip eden yakın çevresini yönetmesini zorlaştıracak.

Teraziyi dengede tutan asıl faktör Kürt seçmenler. Erdoğan hem “Çözüm Süreci”nde üstlendiği riskin karşılığını Kürt seçmenden almak hem de hâlâ kızgın ve öfkeli olan Türk seçmenin hatıralarını tazelememek gibi bir ikilemle karşı karşıya. “Ortak akıl” bu durumun hesabını yapmış ve ikinci turda gidecek başka yeri olmayan Kürt seçmeni çantada keklik sayıp, HDP aleyhinde bir kampanya ile Türk seçmene yönelmiş durumda. Dar zamanda Kürt sorunu etrafında bir gerilim yaşanırsa Erdoğan, bu işten zararlı çıkacağını biliyor.

Asıl açmaz Erdoğan’ı güçlü kılan kozun bu sefer aleyhine dönmesinde saklı. Siyasî tercihlerin başat faktörü olan “istikrar beklentisi ibresi” Erdoğan’ı değil İhsanoğlu’nu gösteriyor. “İstikrar” belirsizliklerin olmaması demek. İhsanoğlu mu, yoksa Erdoğan mı? Sizce hangi alternatif Çankaya için daha öngörülebilir vaziyette?

Erdoğan’ın ortak aklı, bu sefer gerçekten zorlanacak.

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 58949

ulkucudunya@ulkucudunya.com