« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ağu

2014

Soruştur-ma komisyonu!

Bülent Korucu 01 Ocak 1970

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu şüphelisi dört bakan için kurulan soruşturma komisyonu bir türlü çalışamıyor.

Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’ın “Gerek aziz milletimize gerekse yüce Genel Kurul’a olan hesap verme sorumluluğumuzun bir gereği olarak hakkımızdaki iddiaların TBMM tarafından kurulacak bir soruşturma komisyonu marifetiyle soruşturularak gerçeklerin ortaya çıkarılması…” diye dilekçe verdiğinin üzerinden 117 gün geçti. AK Parti, 30 Mart yerel seçimleri öncesinde ‘soruşturmadan kaçıyorlar’ suçlamasının sandığa yansımasından endişe ederek muhalefetin komisyon önergelerini engellemedi. Ancak her aşamayı geciktirerek sürecin işlemesini imkânsız hale getiriyor.

Filmi başa saralım. Haftalarca savcılık fezlekesinin Meclis’e mi, Adalet Bakanlığı’na mı geleceği tartışması sürdürüldü. Oysaki TBMM, soruşturma yetkisini ilk defa kullanıyor değildi. Mevzuat tereddüde yer bırakmayacak şekilde açık ve netti. Fezlekeler iki kurum arasında seyrüsefer ederken arada yeni savcılara uğradı ve 28 klasör 11’e kadar düştü. Baş döndürücü trafik kamuoyu baskısıyla nihayete erip belgeler Meclis’e ulaştığında komisyon kurulmasını geciktirme projesi başladı. Şubat sonunda son durak TBMM’ye varan dosyalar 5 Mayıs’ta ancak görüşüldü ve komisyon kurulabildi. Daha doğrusu karar verildi. İktidar partisi üye bildirimini tam 65 gün beklettiği için komisyonun kuruluşu temmuzu buldu. ‘Oh nihayet’ diye düşünüyorsanız aldanıyorsunuz; AK Partili Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, fezlekeleri savcılığa geri gönderdiğini açıkladı. Savcılıktan fezlekeler geri gelmeden çalışmaların başlamayacağını da ekledi. Kendisi bir savcılık makamına dönüşen, o yetkiyle hareket eden komisyonun herhangi bir işlem için savcılığa dosya göndermesi mantıksız. Ayrıca bugüne kadar soruşturma komisyonları çoğunlukla kamuoyundaki iddialar üzerine harekete geçti. Fezlekelerle sınırlı olmadığı gibi bağımlı da değil. ‘Onlar gelmeden çalışmalar başlamaz’ demek hukuka aykırı.

AK Parti’nin stratejisindeki ikinci ayak fezlekeler ve iddiaları kamuoyundan kaçırmak, bunların konuşulmasını önlemek. Genel Kurul’daki görüşmeler gözlerini korkuttu. Zira ne Zafer Çağlayan 700 bin liralık saatin hesabını verebildi ne de Muammer Güler, oğlunun evinde çıkan milyon doların. Egemen Bağış’ın yüksek sesli konuşması da Erdoğan Bayraktar’ın suskunluğu da kamuoyunda bekledikleri etkiyi oluşturmadı. Genel Kurul, fezlekeleri yani isnat edilen suçları görmeden oy kullandı. Gerekçe İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda süren soruşturmaydı. Hâlbuki bakanlarla ilgili İstanbul’da bir soruşturma yok (zaten olamaz, yetki Meclis’te). Savcılık yetkisi kullanan milletvekilleri ise bir türlü dosyaya ulaşamıyordu; hâlâ ulaşamıyor. AK Partililer hikâyenin sonunun meşhur tekerlemedeki gibi ‘yandı bitti; kül oldu, gitti’ şeklinde bitmesi için uğraşıyor.

Meclis 90’lı yıllarda da bu tür aklama girişimlerine sahne oldu. Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz hakkındaki soruşturmalar karşılıklı aklamayla sonuçlandı. TBMM ‘matik’ esprilerinin konusu haline geldi. Parlamento itibar kaybetti, suçlananlar aklanmadı. Tam tersine yolsuzluk algısı pekişti, üzerlerine yapıştı. Ve iddiaların bir kısmı 2000’li yıllarda AK Partililerin oyuyla tekrar gündeme taşındı. Yüce Divan, yargılamalar yaptı. Bazı isimler mahkeme kararıyla aklandı, başları dik. Bazıları dolaylı aflarla kurtuldu.

Bugün AK Parti, çektiği ‘hodri meydan’ın altında kaldı; benzer taktikler uyguluyor. Komisyon, ‘soruştur-ma’ talimatı almış gibi davranıyor. Fakat nereye kadar? Söz konusu iddialardan mahkeme kararıyla aklanana kadar bu gölge onları takip edecek.

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 55187

ulkucudunya@ulkucudunya.com