İki aday arasında siyahla beyaz gibi fark var!
Uğur Dündar 01 Ocak 1970
Bazıları sandığa gitmeme gerekçesi olarak “Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlu arasında ne fark var? Al birini vur ötekine! Ha Tayyip Erdoğan, ha Ekmeleddin İhsanoğlu, ne fark eder?” diyorlar.
Eder, çok fark eder!
* * * * *
Örneğin adayların Gezi’ye bakışlarından başlayalım.
Erdoğan’a göre Gezi darbe, Gezi’ye katılanlar vatan haini!..
İhsanoğlu’na göre ise Gezi, demokratik protesto hakkının kullanımı, Gezi’ye katılmak ise vatanseverlik…
* * * * *
Erdoğan, Gezi sürecinde hayatını kaybeden gençlerin adlarını ağzına almıyor, onlardan “tane” olarak bahsediyor. Hatta henüz 14 yaşında iken hayatını kaybeden Berkin yavrumuzun annesini, miting meydanlarında hedef gösterebiliyor.
İhsanoğlu ise, Ali İsmail Korkmaz’ın ölüm yıldönümünde yayınladığı mesajda, “nurlar içinde yat güzel evladım” diyor.
* * * * * *
Erdoğan -üzülerek belirtiyorum- durmaksızın yalan söyleyebiliyor. Öylesine atıyor ki, doğmamış çocuğuna, kendisine hitaben pusula yazdırabiliyor!
İhsanoğlu ise “Allahın bildiğini kuldan niye saklayayım” diyor. En acımasız AKP yandaşları bile, onun yalan söylediğini gösteren bir belgeyi bulup çıkaramıyor.
* * * * * *
Erdoğan toplumu geriyor, kutuplaştırıyor. Kendisine oy vermeyen kesimleri ötekileştirip, öfkeli seçmenleri için hedef haline getirmekten çekinmiyor.
İhsanoğlu ise tam tersine, birleştirici, bütünleştirici toplumun tümünü kucaklayıcı mesajlar veriyor. Barış, birlik ve dirlik dileklerinde bulunuyor. Bilgelere özgü sakin üslubuyla hoşgörü dolu, uzlaşı arayan konuşmalar yapıyor. Zaman zaman çok ince esprilerle
dinleyenlerini şaşırtabiliyor.
* * * * * * *
Erdoğan hem Doğu’da, hem de Batı’da hızla itibar kaybediyor. Örneğin ABD Başkanı Barack Obama‘nın uzun süredir telefonlarına çıkmadığı öne sürülüyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Ortadoğu’ya geliyor ama Türkiye’ye uğramıyor. ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Bass, Erdoğan’ın otoriterleştiğini itiraf ediyor. ABD yönetiminin sözcüleri “Sayın Erdoğan’ın sözlerini gülünç buluyoruz” diyebiliyor. Erdoğan’ın iki ay sonra gidecek dediği Suriye lideri Beşar Esad, 3 yıldır yönetimini sürdürüyor. Ama kendisi “Gideceğim” dediği Gazze’ye yıllardır gidemiyor! Türkiye’nin yanlış politikalarla canavarlaşmasına katkı sağladığı IŞİD, kan gölüne çevirdiği coğrafyamızda dehşet saçıyor.
İhsanoğlu’na gelince… Dostları inancını çıkarı için asla kullanmadığını söylüyor.
Ayrıca gerek İslam coğrafyasında, gerekse çağdaş demokratik hukuk devletlerinin egemen olduğu Batı ülkelerinde, büyük saygı görüyor. Yeri geldiğinde tüm liderlerle rahatlıkla görüşebiliyor. Erdoğan’ın mezhepçi politikalarına karşı çıkıyor. Böylece Ortadoğu’daki çatışmaları sona erdirebilecek umutların yeşermesine gayret ediyor. Her fırsatta Alevi-Sünni ayrımcılığını reddediyor. Alevi yurttaşlarımızın cemevlerinde ibadetlerini özgürce yapma hakkına sahip bulunduklarını söylüyor. Sorunlarını çözme sözü veriyor.
* * * * * *
Erdoğan mağduriyet edebiyatından vazgeçmediği gibi, oy uğruna inanç istismarı yapmaktan
çekinmiyor.
Atatürk’ten Mustafa Kemal olarak söz ediyor. Bazen de Gazi Mustafa Kemal diyor, ama ağzından kaçmadıkça, Atatürk dememeye özen gösteriyor. Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Anayasa değişikliğine gideceği ve 2023’de, Atatürk’ün Cumhuriyet’i yerine, Osmanlı devlet anlayışını egemen kılacağı öne sürülüyor.
İhsanoğlu ise Anayasa’ya sadakatin ve Cumhuriyet’e sahip çıkmanın kendisini bekleyen en büyük görev olduğunu belirtiyor. Laik, demokratik hukuk devletinin ve üniter yapının, varlık nedenimiz olduğunu belirtiyor.
Kürt sorununun bir ülke gerçeği olduğunu kabul ediyor ama bunun kapalı kapılar ardında değil, ulusal uzlaşıyla ve Meclis çatısı altında çözülmesinin zorunluluğuna inanıyor. Ayrıca tek millet ve tek bayrağın kırmızı çizgileri olduğunu ifade ediyor.
Laiklikten ödün vermiyor, din ve devlet işlerinin kesinlikle ayrı tutulması gerektiğini vurguluyor.
Atatürk demekten çekinmiyor. Hatta Türkiye’nin içeride ve dışarıdaki politikasının yeniden Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine uygun bir rotada yön bulması için uğraşma taahhüdünde
bulunuyor.
* * * * * *
Erdoğan’ın Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet olayının odağında bulunduğu iddia ediliyor.
İhsanoğlu’na ise akçeli konularda tek bir suçlama yöneltilemiyor.