« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ağu

2014

Dini-imanı kaç para?

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Geride çözemediği ve asla çözemeyeceği bir problem kalıyor: Para (üstelik çalınmış-çırpılmış olanı) ile iman birlikte, yan yana var olamıyor.

Din-diyanet, dindarlık namına Hükümet’in sunduğu her şey otomatik olarak paranın gücü ile yaşama imkânı buluyor. Sayın ki TOKİ, cennetten arsa dağıtıyor.

“Siyasî” sıfatı, Erdoğan etrafında oluşan otokrasiyi açıklamaya yetmiyor; karşımızda dört dörtlük bir “ekonomik otokrasi” var. Erdoğan sandıktan aldığı güçle değil, ekonomik araçlarla yönetiyor. Sandığı da paranın sağladığı propaganda araçları ile kontrol altında tutuyor. Otokrasi, gücünün sınırlarını kendisi belirleyen bir yönetim demek. Siz belirliyorsanız, sınır olmaz; siyasî çıkarlarınıza göre şekil değiştiren kuralsız ve keyfi bir yönetim ortaya çıkar. Türkiye’de bir otokrasi var ve bu yönetim ekonomik araçlarla işliyor.

17 Aralık’tan sonra Başbakan, yolsuzlukları savunmak için iki argümana sığındı: Birincisi, ABD’nin kaynak olarak gösterildiği “dış operasyon” iddiası; ikincisi ortalığa dökülen yolsuzlukların “hayır-hasenat işleri”ni finanse etmek için yapıldığı. “Dış operasyon” doğrudan bu otokrasinin, ülke sınırlarını aşan para operasyonlarını, kara para ticaretini ve dolaylı olarak millî çıkarlarımızı hedef alıyor. “Hayır-hasenat işleri” ise, “imam-hatip davası”, “dindar nesiller yetiştirme” gibi ulvî amaçlarla kamufle edilen iktidar hesaplarını yansıtıyor. Tamamını halkın yaptığı İmam-Hatiplerle, usulsüz biçimde devletin veya kamu kaynaklarından beslenen imam hatiplerin aynı misyonu üstlenmesi ve yerine getirmesi mümkün mü? Gerçekte otokrasi, ekonomik gücünü seferber ederek topluma nüfûz etmeye ve toplumsal tabanını devlet kaynaklı “hayır-hasenat işleri” ile kalıcı hale getirmeye çalışıyor. “Çalıyor ama çalışıyor”un bir adım daha ötesi, çaldıkları ile öbür dünyamızı imar ediyorlar. Daha ne isteyebiliriz?

Erdoğan’ın “hayır-hasenat stratejisi”, dindar ve sağlıklı bir toplum oluşturamaz, ancak kullandığı ekonomik otokrasi araçları ile totaliter bir siyasî yapı inşa etmeye yarar. Devlet merkezli din ve dindarlık anlayışını merkeze alan bir ideoloji devleti. Totaliterlik, sadece siyaseti değil toplumun bütün alanlarını belirleyen ve yöneten kapsayıcılığı ifade eder. Erdoğan’ın vizyonunda, devletleştirilmiş din devleti ve toplumu kaynaştıran ideolojik gövdeyi oluşturuyor. Devlet iktidarı para basıyor ve Erdoğan devlet kaynaklarıyla bizim dinimizi satın alıyor. Vakıflara kamu mallarının bağışlanmasını mümkün kılan yasa tasarısı, doğrudan bizim paramızla inancımızın devletleştirilmesi ve iktidarı sürdüren bir payandaya dönüşmesi demek. Belediye arsayı Başbakan’ın emrindeki vakfa bağışlayacak, devlet rantından pay alanlar beşte bir ödeyecek ve ortaya dindar nesiller çıkacak. Öbür yanda toplumun kendi dinine-diyanetine sahip çıkma çabası yani bütün sivil alanlar devlet zoruyla yok edilecek. Erdoğan’ın düşman ilan ettiği cemaatlerle hangi itikadî farkı var? Risaleleri kamulaştırmanın, Sivil İslâm’ı iktidar tekeline alma çabası dışında bir açıklaması aklınıza geliyor mu?

Bugünün iktidarının gücünü ve zaaflarını paranın izini takip ederek çözebilirsiniz. Askerî darbe düzenleri askerlerin bildiği yöntemlerle, yani silahla yürüyordu. Esnaflıktan gelme, piyasadan çıkma sonradan görmeler, devlete, gökten tavuk kümesine düşmüş tilki gibi bakıyorlar. Dün faili meçhul cinayetler iktidar aracıydı; bugün hükümet BÇG’nin benzerini kendisine biat etmeyen şirketleri yok etmek için oluşturuyor. Dün devlet kurumları, devlet yetkisini kullananlar öncelikle fişleniyordu; bugün aynı öncelik piyasada iş gören şirketlere verilmiş durumda. Silahlı devlet terörünün yerini ekonomik devlet terörü aldı.

Nereye kadar? Ekonomik otokrasinin zaafı temerküz eğilimidir. Para hırsının sınırı yok ve su başlarını kesenler yanlarına kimseyi yaklaştırmıyorlar. Başbakan’ın buğulu gözlerle geride bıraktıkları, tavuk kümesinde öncelik yarışına başladılar bile.

Din ve iman işleri yoluyla siyasî sadakat parayla satın alınamıyor. Devletleştirilen din, resmî din eğitimi gibi sahte, sevimsiz ve topluma uzak. İktidarın bugünden yarına hükmü kalmayacak cilveleri bir kenara, toplum kendisine ve inançlarına her şeye rağmen sahip çıkıyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 36802

ulkucudunya@ulkucudunya.com