`Yeni Türkiye` için dilek, beklenti, endişe ve korkularım!
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları ne olursa olsun bu ülkenin vergi veren ve oy kullanan bir ferdi olarak elbette bu seçimlerden, seçilenlerden ve seçilemeyenlerden dileklerim, beklentilerim, endişelerim var.
DİLEĞİM: Kesinlikle ve kesinlikle, hiçbir şekilde tereddütsüz biçimde, kim kazanırsa kazansın sonuçların ülkemiz için, seçenler, seçilenler ve seçilmeyenler için hayırlı neticeler vermesidir. Her işte bir hayır vardır, hayırlı olduğunu düşündüğümüz işlerde şer, şer olarak düşündüğümüz işlerde hayır olabilir. Yani, her halükarda dileğim, hayırlı olsundur.
BEKLENTİM: Kim kazanırsa kazansın, Türkiye’de geçmişte yapılan hataların tekrarlamaması ve ülkemizde insanlar arasında tahrip edilen köprülerin onarılması ve yeniden kurulmasıdır. Bu köprüleri kurmak İstanbul Boğazı’na köprü yapmak gibi kolay değildir. Özel çaba, gayret, samimiyet, ihlas, iyi niyet gereklidir.
ENDİŞEM: Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan vatandaşlar olarak tercihlerimizin bedelini ödemeye hazır olmadığımız, fert olarak da, millet olarak da yaptığımız tercihler neticesinde başımıza geleceklerin pek de farkında olmadığımız, bunu yaşayarak tecrübe edeceğimizdir.
KORKUM: Ülkede iktidar ve muhalefeti oluşturan kesimler arasındaki ayrışmanın, kutuplaşmanın daha da derinleşmesi, üç aşağı beş yukarı 51-49 dengesinin en büyük dengesizliklere yol açabileceğini düşünmemdir. İktidarın da muhalefetin de güçlü olduğu bir denge toplumu en iyisidir. Fakat ikisi arasında çok büyük uçurumlar, duvarlar örüldüğü, birbirlerini anlamamakta ısrar ettikleri, ayrılıkların zaman geçtikçe daha da arttığı bir toplumda bu rakamlarla ifade edilen denge aslında en büyük dengesizlik, dengesizlik de kaos demektir!
Dikkatimi çeken bazı haber ve beyanlar!
1- Ekonominin patronu Ali Babacan, finansman ihtiyacına dikkat çekerek 12 aylık süre içinde Türkiye'nin 220 milyar dolar paraya ihtiyaç duyduğunuaçıkladı!
2- Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı lağvedildi ve Eskişehir’e taşındı! (Bu komutanlık Türkiye’de infiale yol açan bayrak indirme olayı ile gündeme gelmişti.)
3- 21 Temmuz’da Şanlıurfa Ceylanpınar’da şehit edilen üç askerimiz hakkında Genelkurmay Başkanlığı tarafından “PKK/PYD tarafından yapılmıştır”açıklaması yapıldı. Aynı olay hakkında Başbakan Erdoğan bir soru üzerine “PKK mı yoksa PYD mi? Orada bir yanlışınız var. Benim bildiğim PYD diye açıklandı” dedi.
4- Abdullah Öcalan “Bağımsız Kürdistan’dan vazgeçmedik” derken, Cemil Bayık “PKK’nın silah bırakacağına inananların hayal gördüğünü” kaydetti.
5- Cihan Haber Ajansı'nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çalışmalarını engellemek için İçişleri Bakanlığı kanalıyla Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından il müdürlüklerine şifai talimat verildi.
6- Yalova’da uyuşturucu bağımlısı tartıştığı bir kişiyi vurarak öldürdükten sonra polisteki ifadesinde “Öldürdüğüme pişman değilim, zaten Fethullahçı’ymış” dedi.
7- IŞİD, Türkiye’yi tehdit etti “İstanbul’u vururuz” dedi.
8- YARSAV’a şok tehdit: Seçimden (HSYK) çekilmezseniz Cemaat gibi size de operasyon yaparız.
9- Gençler arasında son zamanlarda kullanımı giderek yaygınlaşan bonzai isimli uyuşturucu maddesi konusunda yapılan uyarılara rağmen bu uyuşturucunun yol açtığı ölümlere günden güne bir yenisi ekleniyor.
10- "Muhafazakâr demokrat iktidar döneminde uyuşturucu ve fuhuş zirve yaptı. 12 yıllık AK Parti iktidarında ahlak dibe vurdu. Zina suç olmaktan çıkarıldı. Fuhuş sektörüne katılan kadın sayısı üç katına çıktı.
CHP’li başörtülü kadınla, AKP’li başörtüsüz kadın!
CHP kadın kolları üyesi 39 yaşındaki Arzu Keleş adında bir kadın Samsun’da CHP broşürleri dağıtıyor.
Zabıta ve polis engel olmaya çalışsa da kadın “Bana karışamazsınız” diyor. O sırada oradan Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç geçiyor. Broşür dağıtan kadın hemşerisine “Hakkımı size helal etmiyorum” diye bağırıyor.
Burada elbette bir ilginçlik yok. İlginç olan şu:
- Broşür dağıtan CHP’li kadın başörtülü bir kadın. CHP’li kadına “Bir bakana bu sözleri söyleyemezsiniz” diyen ve saldırıp elindeki broşürleri almaya çalışan AKP’li kadın ise başörtüsüz ve kolları omuzlardan açık bir elbise giymiş bir kadın.
- Bunlar yeni dönemin işaretleri. Her dönemde olduğu gibi bu yeni dönemde de başörtülü kadınlar ötekiler tarafından darp ediliyor! Kadınlar açısından değişen bir şey yok yani, sadece kadınların mensup olduğu parti değişti!
Parti davası kutlu dava olabilir mi?
Bakmayın siz partililerin "Ezelden gelen ve ebede giden kadim ve kutlu dava" dediklerine...
Bir kere ortadaki bir siyasi parti davası ve bu dava yandaşlarla paylaşım esasına dayanıyor!
- Hane reisi aradan çıkınca kardeşler veya dava arkadaşları arasında kesinlikle ve kesinlikle miras davası başlar.
- Miras davası ise, dostlar için kırgınlık, küskünlük, hırçınlık, komşuların bir kısmı için şenlik, bir kısmı için ise hüzün demektir.
- Bu yaşıma geldim, daha paylaşılırken kardeşin kardeşi üzüp kırmadığı, hatta kavga edilmeden halledilmiş bir miras paylaşımı görmedim!
Rahmetli Erbakan'ın çocuklarının babalarının biriktirdiği altınları paylaşırken nasıl birbirlerine düştüklerini medyadan takip ettik.
Burada da olacak olan bundan başkası değil. Üstelik buradaki miras daha yağlı ve parlak görünüyor. Miras üzerinde hak iddia edecek sayısı da oldukça fazla ve bu insanlar yıllardan beridir bu günü bekliyorlar.
Olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum. Tek düşüncem bu işler olurken ülkemizin zarar görmeden olup bitmesidir.
Yoksa paylaşma, ayrışma, bölüşme, bölünerek küçülme, yer değiştirme kesindir!