« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 Ağu

2014

Aman dikkat dozu kaçırmayın

Fatih Altaylı 01 Ocak 1970

ABDULLAH GÜL ADAY OLSAYDI...
Bizim gazetenin AK Partilileri dahil, cümle iktidarseverler Hayrünnisa Gül'e bodoslamadan bindiriyorlar.
Oysa AK Parti Kongresi Cumhurbaşkanlığı devri tesliminden sonra yapılacak olsa ve Abdullah Gül aday olabilecek olsa ve Hayrünnisa Gül yine de bu sözleri söylemiş olsa bugün Hayrünnisa Hanım'a sallayan iktidarseverler, "Kadın da haklı olabilir, bir kulak vermek lazım" diyerek en azından kongre sonrasını beklerlerdi.

DAVUTOĞLU'NU YAKARSINIZ
Şimdi benim bu iktidarsever taifeye bazı uyarılarım olacak:

1. Ahmet Davutoğlu Başbakan oldu diye kendisine yalakalık dozunu fazla artırmayın. Çünkü eğer Davutoğlu'na yapacağınız yalakalığın dozu Erdoğan'a geçmişte yaptığınız yalakalığın dozuna yaklaşır, hele bir de aşarsa yanarsınız. Bir anda büyük bir hışma maruz kalırsınız.

2. Ahmet Davutoğlu'na çok yalakalığın cılkını çıkarırsanız sadece kendizi değil çiçeği burnunda Başbakan adayını ya da Başbakan'ı da yakarsınız. Davutoğlu'nu fazla şişirirseniz birileri çok bozulur ve Davutoğlu'nun da ipi ya da altındaki sandalye çekiliverir.

3. Siz siz olun yalakalıkta devlet protokolüne uyun.

4. Uygun bir süre ortamı gözlemleyin. Davutoğlu gerçekten bir Başbakan gibi davranıyor ve Cumhurbaşkanı da Anayasal sınırlar içinde kalıyor veya Anayasal sınırlara itiliyorsa yalakalık sıralamasını hemen gözden geçirin. Hal böyle ise sembolik makamlara gereksiz yalakalığı bırakın.

MAKAMA GÖRE YALAKALIK
5. Makam ne kadar güçlüyse yalakalığınız o kadar içten, makam ne kadar sembolikse yalakalığınız o kadar sembolik olsun.

6. Hayrünnisa Gül'e ve Abdullah Gül'e sallarken dikkatli olun, ölçüyü kaçırmayın, şirazeden çıkmayın. Siyaset bu, yarın öbür gün ne olacağı belli olmaz, bazı bölgeleriniz gibi açıkta kalmayın. Hızlı dönecek kadar yiğit olamayabilirsiniz.

7. Davutoğlu'nun eşi Sare Hanım'a birkaç gezide rastladım. Özellikle bazı hanım gazeteciler kenar mahalle üslubu yaklaşımlarla Bayan Davutoğlu'nun yanına gidip yaltaklanmasınlar, bu tarza pabuç bırakacak birine hiç benzemiyor.

Belki de bunları boşu boşuna yazdım. Sizler ne yapacağınızı gayet iyi bilirsiniz. Bu konuda yılların birikimine sahipsiniz...


Metin Kaplan
22:06 (15 saat önce)

Kime: bana


Türkiye, Batı sisteminden çıkarılmaya mı çalışılıyor? / Sedat Laçiner
Almanya’nın istihbarat servisi BND’ye Türkiye’yi gizlice dinlettiği haberi çıkalı neredeyse bir hafta olacak. Alman Hükümeti hala özür dilemiş değil. “Dinledik ama yanlışlıkla oldu” türünden pembe yalanlar da gelmedi…

Oysa ABD’nin Almanya’yı dinlediği ortaya çıkınca Obama, Merkel'den özür dilemişti. Aynı şekilde Türkiye’nin dinlendiğini ortaya çıkaran Markus belgelerinde ABD Dışişleri bakanlarının dinlendiği de ortaya çıkınca bu dinlemelerin yanlışlıkla yapıldığı ve ilgili kayıtların hemen silindiği açıklanmıştı. Oysa Almanya, Türkiye kayıtlarının kasıtlı olduğunu, bile isteye Türkiye’nin dinlendiğini, dinleme kayıtlarının da silinmediğini her haliyle ortaya koyuyor…
Alman yetkililer özür dilemek bir yana tama tersine hareket ediyor… Hatta Başbakan Angela Merkel “dinledik, çünkü Türkiye dinlenmesi gereken bir ülkedir” anlamına gelecek açıklamalar yapıyor.
“TÜRKİYE, TEHDİT LİSTESİNİN BAŞINA YAZILMIŞ”
Alman basınına yansıyan haberlere göre dinleme/izleme talimatı Hükümet’ten gelmiş... Üstelik Almanlar Türkiye’yi sıradan bir ülke olarak değil, “hedef ülke” olarak dinliyormuş.

Yani Almanya Türkiye’yi hasım bir ülkeyi, örneğin Kuzey Kore’yi, İran’ı veya Afganistan’ı nasıl dinliyorsa o şekilde dinliyormuş…
Geçenlerde Fehmi Koru bu durumu şu sözlerle özetlemişti:
“Hayretten ne diyeceğimi bilemiyorum... NATO’da müttefikimiz, üç milyon insanımızı kendilerine emanet ettiğimiz Almanya, ülkemizi ‘tehdit listesi’nin ilk sırasına yazmış ve 2009 yılından beri telefonlarımızı dinliyormuş…” (Habertürk, 19.8.2014)
Koru, hayret etmekte haklı… Müttefikler birbirlerini düşman gibi dinlemezler… Dinleyecek olurlarsa bunu gizlice yaparlar, ortaya çıkınca en azından “yanlışlıkla oldu, pardon” derler…

ALMANYA NEDEN DİNLEDİ?
Alman yetkililer Türkiye’nin dinlenme gerekçesi olarak birkaç neden saydılar. Bunları şöylece sıralayabiliriz:
1) Türkiye dinlendi, çünkü Ortadoğu’ya komşu,
2) Türkiye dinlendi, çünkü Kürt sorunu ve barış/çözüm sürecini merak ediyorduk,
3) Türkiye dinlendi, çünkü Türkler Irak ve Suriye’de ikili oynadılar, IŞİD gibi radikal gruplara yardım ettiler (İddiayı Alman basınından aktaran Türkiye Gazetesi, 18.8.2014)
4) Türkiye dinlendi, çünkü ekonomik-ticari verilere ihtiyacımız vardı.
Kısaca özetlediğimiz bu gerekçelerden çözüm süreci, ekonomik gerekçeler ve Ortadoğu’da olmak gizli dinlemeler için makul ve yeterli nedenler değil... Bir NATO müttefikinizi bu nedenlerle sanki bir düşmanı dinliyor gibi dinleyemezsiniz.

Ancak bu gerekçelerden “Türkiye, Suriye ve Irak’ta ikili oynadı, Batının gerçek bir müttefiki gibi davranmadı” iddiası gerçekten düşündürücüdür…
Nitekim Başbakan Merkel’e yöneltilen “hani dostlar arasında gizli dinleme olmaz diyordunuz, ne oldu” şeklindeki soruya Merkel’in “ben sözümün arkasındayım, ama o sözler Türkiye için değil, ABD içindi” şeklinde cevap vermesi Türkiye’nin Almanya için ne kadar farklı bir konuma sürüklendiğinin açık kanıtıdır…
Alman Hükümeti’nin bilgisi dâhilinde olduğu tahmin edilen Alman kaynaklarda yer alan pek çok haberde de Türkiye’nin ABD veya İngiltere gibi ‘dost’ statüsünde bir ülke olmadığı ilan edilmektedir. (Bir örnek için bakınız: “Almanya: Türkiye Dost Ülke Değil”, Akşam Gazetesi, 18.8.2014)
Diyeceksiniz ki Almanya bizi ‘dost’ görse ne olur, görmese ne olur? Biz Almanları bugün mü tanıyoruz?
Doğrusu ya mesele o kadar basit değil. Kamuoyuna sızan bilgilere göre Almanların Türkiye’ye bakışı sadece onlara özgü değil, diğer Batılı müttefiklerimiz de bize aynı gözlükle bakıyorlar…
Örneğin Almanlara “Türkiye IŞİD konusunda ikili oynuyor” uyarısını yapan Amerikalılarmış.
Ayrıca son birkaç yıldır Türkiye ile Batılı ülkeler arasında yaşanan gerilim ve atışmalar da Almanların gizli dinlemesi ile birleşince dış politikada bir şeylerin radikal bir şekilde değişmekte olduğunu söylemek mümkün oluyor...

Başka bir deyişle, Türkiye'yi kendi dünyasında görmeyen ve güvenmeyen Batı asıl kendisi Türkiye'ye karşı ikili oynuyor...
TÜRKİYE’YE BÜYÜK TUZAK: IŞİD
Bu noktada bir uyarıda bulunmadan geçemeyeceğim: IŞİD konusunda Türkiye’ye büyük bir tuzak kuruluyor.
Malum, Türkiye Suriye’de Esad rejimine karşı kimi bulduysa onu destekledi. Ne yazık ki desteklenenler arasında El Kaide uzantıları ve diğer radikal gruplar da vardı.

İşin aslına bakacak olursak o zamanlarda ABD ve Avrupa da henüz radikal İslamcılar ileÖzgür Suriye Ordusu’nu tam olarak birbirinden ayıramıyordu. Türkiye, samimi olarakEsad’ı devirmek için bu gruplara da diğerlerine verdiği desteği verdi. Ancak o günlerde tahminim o ki Türkiye’den giden destekler ileride kullanılacak şekilde görüntülendi, kayıt altına alındı…
Zamanla Batılı ülkeler kendisini radikal İslamcılardan kesin bir şekilde ayırdı ve Suriye muhalefetine vaat ettiği desteği tam olarak vermedi. ABD ve Avrupa Suriye'de adeta bir adım geri attı ve muhalifleri yalnız bıraktı. Yalnız kalan sadece muhalifler değildi...

Türkiye ise bu ani değişimi fark edemedi ve bulunduğu yerde kaldı. Suriye muhalefetine diye verilen destekler zaman zaman bugün kabul edilemez derecede radikal sayılan ellere de geçti. Bu bağlamda silah dolu tırların Türkmenlere gittiğini söylemek de zordur. Çünkü ne Suriye’de, ne de Irak’ta silahlı bir Türkmen örgütü görmek kolay değil. Hatta bu iki ülkede silahlı örgütü bulunmayan tek etnik grubun Türkmenler olduğunu söylesek yanlış olmaz.
Türkiye, iyi niyetle ve Esad’ı devirmek için çıktığı yolda kanaatimce kendi oyununun altında kaldı...

Hem Batı’nın hamlelerini hesap edemedi, hem de bölgede destek verdiği gruplar bir süre sonra, belki de Batı’nın veya bölgesel bir gücün telkinleriyle Türkiye’ye karşı döndü...

IŞİD ve El Nusra gibi örgütler ile belki de Batı'nın ilişkisinin Türkiye'nin ilişkilerinden çok daha iyidir. hatta kimi yorumcuların dediği gibi IŞİD'in Batılılarca kurulmuş yapay bir örgüt olma ihtimali de yüksektir. Ancak Batı bu işleri oldukça mahir bir şekilde yaparken, Türkiye oldukça yeni olduğu bu alanda fazlasıyla açık verdi, kendisini zor durumda bırakacak bazı hataları adeta göstererek yaptı.
Geldiğimiz noktada ise Batı’da bir grup Türkiye’yi terör gruplarına destek olan ülke gibi göstermeye çalışıyor, Türkiye’nin hatalarını veya gafil hallerini bir tür şantaj aracına çeviriyor... Eğer bu konuda başarı sağlarlarsa Türkiye’nin Batı’nın güvenilir müttefiki statüsü daha bir tartışmalı hale getirilmiş olacaktır.
ALMANYA’NIN VE BATI’NIN YENİ DOSTLARI
Son günlerde bölgede yaşadığımız bir diğer radikal gelişme ise ABD, İngiltere ve Almanya’nın sırayla Kürtleri silahlandırma kararı almalarıdır...

Kürtler, Ortadoğu’da adeta Batı’nın ileri karakolu veya piyade birliği haline dönüşüyor... Kürtler kendilerini koruduklarını sanıyorlar ama özünde Batı’nın “saldır” dediği tarafa saldırmak zorunda bırakılıyorlar.

Silah, eğitim ve istihbarat Batı’dan geliyor. Hatta Amerikalılar havadan bombalıyor, Peşmerge onların açtığı yoldan ilerliyor. Böylece Kürtler belki de sonu hiç gelmeyecek bir yola girdiler. Batı’nın (ve elbette İsrail’in) ileri karakolu konumuna gelen Kürtlerin bu şekilde bölgede yeni düşmanlar edineceği muhakkak gibi…
Konuya Türkiye açısından bakıldığında ise ‘Kürtler’ dendiği zaman Batı’nın buna PKK’yı da dâhil ediyor olması mühim bir sorun... PKK hızla meşrulaşıyor ve IŞİD sayesinde Batı’nın açıktan silahlandırabileceği bir güce dönüşüyor.
Bu süreç devam eder ise PKK’nın içerideki ‘çözüm süreci’ sonucunda silah bırakacağını düşünmek hayal olur. Gerçi PKK’nın silah bırakmayacağını tahmin etmek için dış dinamikleri takip etmeye de gerek yok ama Suriye ve Irak’ta işler bu şekilde devam ettiği sürece PKK’nın silahlı örgüt özelliği daha da güçlenecektir ve dünya nezdinde de meşrulaşacaktır.

TÜRKİYE'YE SORMUYORLAR
Bu bağlamda ABD olsun, Almanya olsun Kürtleri silahlandırırken Türkiye’ye sormak durumundadırlar. Tabii eğer Türkiye’yi NATO’dan bir müttefik ve dost olarak görüyor iseler... Eğer Türkiye'yi NATO'da görmekten hala mutlu iseler...

Eğer bir müttefiklik ilişkisi var ise bu ülkeler sadece PKK’nın silahlanmasını değil, Peşmerge’nin silahlandırılmasını dahi Türkiye ile konuşmak, Türkiye’den izin almak ve onunla işbirliği yapmak durumundadırlar...

Ne var ki görebildiğim kadarıyla ne ABD, ne İngiltere ne de Almanya Irak’ta veya Suriye’de yaptıkları radikal değişikliklerde Türkiye’ye danışmamakta, Türkiye ile ciddi bir işbirliğine gitmemektedir. Hal böyle olunca Türkiye bu iki ülkede, Suriye ve Irak'ta, tüm bedelleri ödeyen, ancak karar alma kısmında etkisiz eleman haline dönüştürülmektedir...

TÜRKİYE'NİN BATI'YA İHTİYACI YOK MU?
Bazı okurlarımız bu tespitlerimize sert tepki göstererek “Türkiye bağımsız bir devlettir ve Ortadoğu’da saydığınız ülkelerden izin almaya, onlarla işbirliği yapmaya ihtiyacı yoktur”yorumunu yapabilirler... Oysa gerçekler sandığımızdan oldukça farklıdır...

Türkiye, İran, Mısır, hatta İsrail gibi bölgesel ülkelerin bölgede tek başlarına düzeni değiştirme, büyük sorunları halletme gibi güçleri bulunmamaktadır. Bu ülkeler güçlerini kullanırlarsa belki bozucu, yıkıcı etkilerde bulunabilirler. Ancak tek başlarına bir savaşı bitiremezler, bir ülkeyi bir buhrandan çekip alamazlar. Bunu Türkiye, Suriye’de bizzat yaşadı gördü. Aynı şekilde Irak’ta 49 konsolosluk görevlisi rehin alınınca Türkiye Irak’ta adeta kilitlendi.
Bölge ülkeleri kendi aralarında ittifak da kuramadıklarına göre dışarıdan dostlar edinmek bir zarurettir... Nitekim İran, Ortadoğu’da devlet olarak Rusya ve Çin’in, örgüt olarak ise Hizbullah’ın desteğini arkasına alıyor. Ayrıca Bağdat ve Şam ile de ittifak yapıyor. Buna rağmen yapabildikleri oldukça sınırlı kalıyor... Aynı şekilde İsrail’in de arkasında ABD ve bazı Avrupa ülkeleri var…
Türkiye’ye gelirsek, Suriye ve Irak’ta Batı ile yakın bir ittifak kuramasa da Ankara eskiden büyük oyunlarda mutlaka dikkate alınan ve işbirliğine ihtiyaç duyulan bir başkentti. YaniKürtler açıkça silahlandırılırken Türkiye’ye haber verilmemesi, ondan izin alınmaması, gönlünün alınmaması düşünülemezdi. Elbette gizlice/örtülü silahlandırma vs. operasyonları olurdu, ancak bu kadar aleni gelişmelerde dahi Türkiye’nin dışarıda kalması, Türkiye'nin çıkarlarına zarar verecek dinlemelerin, bazı grupların silahlandırılmasının Türkiye'ye rağmen yapılması vs. oldukça düşündürücüdür.

HEDEF TÜRKİYE'Yİ SİSTEM DIŞINA ÇIKARMAK MI?
Özetleyecek olursak, gerek Almanya’nın Türkiye’yi hedef ülke olarak dinlemesi ve bundan dolayı özür dileme ihtiyacını dahi duymaması, gerekse Irak ve Suriye’de Türkiye’yi dikkate yeterince almayan gelişmeler sadece ikili ilişkiler ve Ortadoğu namına değil, Türkiye’nin üyesi bulunduğu NATO ittifak sistemi hakkında da soru işaretlerine neden olmaktadır.

Batı’da Türkiye ve İslam dünyası karşıtı bazı gruplar Türkiye’yi Batı sisteminin dışına çıkarmanın ve yalnız bırakmanın hesaplarını yapmaktadırlar... Son dönemde yaşanan gelişmeler bu çerçevede değerlendirilmelidir. Aksi taktirde Türkiye, kendi eliyle bu şer hesaplara imkan verebilir...

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 17250

ulkucudunya@ulkucudunya.com