« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 Ağu

2014

Gidin işinize ya' demokrasisi

Yavuz Baydar 01 Ocak 1970

'Yeni Türkiye'nin 'yeni teamüller'i harika. Her şey, 'Yeni Türkiye'nin olmazsa olmazı' tek şef modelinin bir kazaya, belaya uğramadan yerleşmesi için.

Bir tek Resmi Gazete'nin bu yüce misyon uğruna sansürlenmediği kalmıştı, sonunda o da oldu, bu talihsiz ülkenin tarihindeki ilk'lere, 'yeni teamüller' silsilesine dahil edildi.

Aradan dört gün geçti, 77 milyonluk koskocaman ülkenin önemi büyük cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları, bir türlü kesinlik kazanamıyor.

Dün çıkan haberlere göre Yüksek Seçim Kurulu (YSK),taa cuma günü açıkladığı sonuçları aynı gün Resmi Gazete'ye göndermiş. Bunu sağlama almak için 'sonuçlar yolda, size geliyor' diye Resmi Gazete'ye telefonla da bildirmiş. Ayrıca kesin sonuçlar 'resmen' Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık, TRT ve RTÜK'e de aynı gün iletilmiş. TRT'ye yasa gereği sonuçların 15 Ağustos'tan, yani cuma gününden itibaren yayınlanması da talep edilmiş.

Bunlar, her seçim sonrasında yapılan rutin işlemler. Anayasa'nın 79'uncu maddesine göre YSK'nın kararlarına tüm kurum, kuruluş ve kişiler zaten uymak zorunda.

Ama o gün bugündür oralı olan yok.

TRT, YSK filan dinlemiyor, kesin seçim sonucunu ilan etmiyor.

Daha beteri, Resmi Gazete, gerekirse aynı gün mükerrer sayıyla YSK'nın Anayasa’ya dayalı kararını yayınlamamakta direniyor.

Ülke tarihinde böyle bir rezaletin benzeri yaşanmadı.

Öyle anlaşılıyor ki 'yeni Türkiye teamülleri' arasında nadide yerini alan 'Alo Fatih' kuralı, medyamızı aşarak Resmi Gazete'ye de ulaşmış durumda.

'Milli irade' sansürü altındaki gazetenin -yani devletin bütün kayıt kuyut işlerini sektirmeden yayınlaması gereken resmi not defterinin- sorumlu genel müdürü 'tatile çıkmış.' Yerine vekalet eden kişi ise bu konuda konuşmaktan kaçınmış.

Ama aynı Resmi Gazete, önceki gün yedisi Bakanlar Kurulu kararı olmak üzere, altında (seçkin, bağımsız Anayasa uzmanlarına göre başbakanlık görevi 15 Ağustos'ta fiilen sona ermiş olan) 'seçilmiş Cumhurbaşkanı' Erdoğan'ın 'başbakan' olarak imzasını taşıyan sekiz uygulama kararını yayınlamakta beis görmüyor.

Resmi Gazete'nin sansürü, 'yangından mal kaçırma'yı Anayasa gereklerine uyma karşısında tek çare olarak görenlerin nasıl bir endişe ve korku içinde olduğunu gösteriyor.

Umalım ki, aklıselim galebe çalsın.

‘28 Ağustos'a kadar görevi vekaleten başkasına bırakmayı düşünmüyor musunuz’ sorusuna Erdoğan şu 'zarif' cevabı vermişti: 'Ya, git işine bak, ya...'

'Git işine bak ya' demokrasisinin diplerine doğru tam gaz seyahat halindeyiz.

Peki, Resmi Gazete'ye 'görevinizi yapın yoksa görev ihmalinin vebali er geç sorulur' diyecek bir devlet yetkilisi var mı, yok mu?

27 Nisan 2007'de demokrasiyi uçurumun kenarından çekip alan Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olduğu halde bu rezalete neden müdahale etmiyor?

AKP'yi kapatma davası rezaletinden Türkiye'yi çekip alan kilit kişilerden biri olan AYM Başkanı Haşim Kılıç, ne zaman bir çift laf etmeyi düşünüyor?

Bu 'yeni teamüller silsilesi'nin Türkiye'yi bu veya bunu izleyen dönemlerde nasıl bir keyfilik ve otoriterlik, 'gidin işinize haydi' yönetimine kapıları açtığını, girilen bu yolda daha tehlikeli, anti-demokratik adımların ardının arkasının kesilmeyeceğini kimse göremiyor mu?

New York Times'in dünkü başyazısında vurguladığı gibi, ' Bu seçimler, bütün gerçek demokrasilerin hayati unsuru olan kurumsal denetim mekanizmalarının Erdoğan’ın ayağına artık daha da az dolanacağı anlamına geliyor... 28 Ağustos’taki yemin töreninden sonra Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı makamında sahip olduğu yetkileri sonuna kadar kullanması ve nüfuzunu, kendi eliyle belirlediği, uysal bir başbakan üzerinden genişletmesi bekleniyor.'

Yeni teamüller 'bütün iktidar bana, hep bana' üzerinden şekillenmeye başladığı andan itibaren 'ben kurum dinlemem, denetim tanımam, hele yasalardan hiç bahsetmeyin' kültürü boy gösterir.

Olan da budur.

Ne demişti Fransa Kralı 14'üncü Louis?

'L'etat, c'est moi.'

'Devlet, o benim işte.'

Kanun, kural ve meslek erbabını hiçleştiren kişilerin insafına kalmış rejimlere mi demokrasi diyeceğiz?

İşte size yeni teamüllerin yepyeni Türkiye'si.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 17056

ulkucudunya@ulkucudunya.com