« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Eyl

2014

Ahlaksızlık nasıl milli güvenlik sorunu olur?

Abdülhamit Bilici 01 Ocak 1970

Liderler uzun konuşmalarında hiç değinmese, bir bakan “Normal bir olay” dese de Almanya’nın 2009’dan beri Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye’yi dinlediğinin ortaya çıkması birçok açıdan büyük skandal.

Birincisi, güvenlik boyutu. Der Spiegel yazmasa Türkiye’nin bu şekilde dinlendiğinden kimsenin haberi olmayacak. Demek ki, siyasetçi, bürokrat, gazeteci veya işadamı kim olursa olsun, yaptığı görüşmelerin bir güvenliği yok. Özellikle devletin sırlarını korumada ciddi bir zafiyet olduğu açık.

İkincisi, devletin saygınlığı. Kısa süre önce Almanya’nın ABD tarafından dinlendiği ortaya çıktığında Amerikan yönetimi bunun bir yanlışlık olduğunu söyleyip dinleme kurallarını gözden geçirdi. Merkel; Obama’dan özür dilemesini istedi ve Obama da özür diledi. Halbuki şimdi ne Türkiye’nin güçlü bir tavrı söz konusu ne de Berlin’de yanlış yaptığına dair bir yaklaşım. Alman muhalefeti içinde dinlemeyi sorgulayanlar olsa da yönetimin görüşü şöyle: “Türkiye bir ABD veya AB üyesi İngiltere, Fransa gibi değil. Türkiye’de yaşanan bir gelişme, Almanya iç güvenliğini yakından ilgilendiriyor. PKK yanında aşırı sol örgütler, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, Ankara’nın Suriye politikası, muhalif gruplarla ilişkisi nedeniyle Türkiye’nin durumu farklı.”

Üçüncüsü, şantaj boyutu. Siyasi liderler veya kamu görevlilerinin suç niteliği taşıyan ilişkilerinin, başkasının eline geçmesi şantaj olarak kullanılma riski dolayısıyla çok ciddi sorun. Uzun yıllar Almanya’da yaşayan ve halen Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı olan Prof. Faruk Şen’in dinleme skandalı üzerine yaptığı değerlendirme bu açıdan anlamlı: “Türkiye’de 3 bin kişiyi dinledikleri görülüyor. Hükümet yetkilileri ve bazı muhalefet liderleri var. Fakat yoğun olarak bürokratları, gazetecileri ve iş dünyasını dinlemişler. Ve Türkiye’nin bunun üzerine gitmemesinin asıl nedeni de bu dinlemelerde bizi direkt ilgilendiren konuların olması. Türkiye bunlar ortaya çıkmasın diye üzerine gitmiyor.” Ona göre Almanya’nın elinde iki koz var: Biri, İsviçre bankalarına para kaçıran Türk büyükleri. İki, Türkiye’deki belirli telefon görüşmeleri.

Türkiye gibi kritik bir ülkeyi sadece Almanya’nın dinlediğini düşünüyorsanız hata edersiniz. Dünya çapında siyaset güden hiçbir ülke Türkiye’ye ilgisiz değildir. Üstelik sadece Batı’ya da bakmamalı. Mesela, hakkımızda epey sırra vâkıf ülkelerden biri de İran. 17 Aralık yolsuzluk skandalında, beni en çok etkileyen, İranlı genç bir işadamının birkaç bakanı rüşvetle etki altına aldığını gösteren iddialardı. Eski Devrim Muhafızları Komutanı Muhsin Rezai’ye çok yakın çalışan, ünlü aktivist, gazeteci ve ekonomist Dr. Fuad Sadeghi’nin gazeteci Doğan Ertuğrul’a söylediklerine bakın: “Ambargo nedeniyle İran, petrol satışı için Çin, Türkiye, Kore ya da Hindistan’a yüzde 5 veriyor. Amaç paranın İran’a dönmesini garanti etmek. Bizim bilgilerimize göre Halkbank’taki İran parasının yüzde 5’ini Türkiye komisyon olarak alıyor. Çin’de büyük sorun yok. Çünkü Zarrab gibi aracılara ihtiyaç duymadan transferi kendisi yapıyor, komisyonu devlet alıyor. Türkiye’de ise devletin kasasına gitmesi gereken paranın devlet yetkililerinin hesabına gittiği ortaya çıktı.” Mesaj açık: İran, bu paranın kime gittiğini biliyor.

Sade vatandaşların yapacağı yanlışların elbette ailevî, hukukî sonuçları olur ama kamusal sorumluluğu taşıyanların durumu daha farklı. Kritik konumda bir yönetici olduğunuzu ve bilinmesini istemediğiniz bir sırrınızın birilerinin eline geçtiğini düşünün. O sırrı elde edenlerin karşısında ne kadar şantaja açık hale gelirsiniz. Bu yüzden şeffaflık, hesap verebilirlik standartları yüksek toplumlarda suç affedilmez. Alman cumhurbaşkanının 700 Euro masrafı başkasına ödettiği için istifa etmesi, İngiliz enerji bakanının trafik cezasını eşinin ehliyetine işlettiği için siyasi hayatının bitmesi, Cem Özdemir’in resmî uçuşlarında topladığı mil puanlarını özel uçuşu için kullanmakla suçlanınca milletvekilliği görevini kabul etmemesi gibi çok örnek var.

Kamu görevlilerinin ahlak zaaflarına nasıl yaklaşılması gerektiğini gösteren çarpıcı örneklerden biri, CIA Başkanı David Petraeus olayıydı. Geleceğin başkan adayları arasında geçen parlak bir general olan ve Obama’nın büyük umutla görevlendirdiği CIA başkanının e-mail güvenliğiyle ilgili FBI’ın yaptığı araştırmada, evlilik dışı ilişkisi ortaya çıkınca Petraeus hemen istifa etti. Aldatma olayının, aileyi ilgilendiren ahlaki bir yanı vardı. Ama bu kritik konumdaki biri için bir yönü daha vardı: Bilinmesini istemeyeceği bu sır, ABD çıkarlarını tehlikeye atacak bir şantaj aracı olabilirdi!

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 125607

ulkucudunya@ulkucudunya.com