Davutoğlu’nun bilinmeyenleri
Soner Yalçın 01 Ocak 1970
30 Mart 2014 yerel seçimine üç gün vardı.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in Dışişleri Bakanlığı’nda Suriye politikası üzerine yaptıkları “beyin fırtınası” medyaya sızdırıldı. Amaç, “Erdoğan ve Davutoğlu’nun kurmayları Suriye ile savaş çıkarmak istiyor” mesajıyla AKP oylarını düşürmek miydi?
Başka amacı var mıydı?
Yerel seçimden başarıyla çıkan Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayı olmaya karar verdi. Ve başbakanlık koltuğuna oturacak ismi de o günlerde belirledi: Ahmet Davutoğlu!
Dikkat ediniz Davutoğlu’nun adını açıklayan Erdoğan, hep bir konunun altını çizdi: “Davutoğlu, Paralel Yapı ile mücadeleye devam edecek!”
Davutoğlu, Erdoğan’a bu güveni vermek için yaşamında bir ilke imza attı. “Din ve Siyaset” adlı kitabın yazarı Zaman gazetesinden Ali Bulaç’a 10 bin TL tazminat davası açtı! Tarih: 29 Mayıs 2014!
Kitapta yer alan sözler 11 Ocak 2014 tarihinde hükümete yakın Sabah, Star, Haber 7 olmak üzere birçok gazetede yayınlanmıştı! Entelektüel Davutoğlu’nun tavrı herkesi şaşırtmıştı. Oysa bilmiyorlardı ki…
Başbakanlığa giden yol, Cemaat yazarlarıyla kavgadan geçiyordu..!
Erdoğan sadece Paralel Yapı’yla mücadele için mi Davutoğlu’nu başbakan yaptı? Ya da…
Eşi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Sare Davutoğlu’nun, Erdoğan’ın kız kardeşi Vesile İlden’in yakın arkadaşı olması veya Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’ın doğumunu yaptırması mı bu yolu açtı?
Çocuk olmayınız…
Davutoğlu’yla ilk çalışan politikacı bilinen aksine Süleyman Demirel idi…
Sinirlioğlu faktörü
Davutoğlu’nu tanımanız için bir ismi bilmeniz gerekiyor: Feridun Sinirlioğlu!
İstanbul Erkek Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nden tanışıyorlar. Sinirlioğlu çalışma hayatına 1982’de Dışişleri Bakanlığı’nda başladı. 19962000 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı yapıldı. Sinirlioğlu, Demirel’e İsrailFilistin gerilimine çözüm konusunda rapor hazırlayacak tek kişinin Davutoğlu olduğunu söyledi. Davutoğlu devletle ilk kez bu aracılıkla tanıştı; raporu yazdı. Sinirlioğlu’da 2002’de büyükelçi olarak İsrail’de görevlendirildi. 5 yıl kaldı.
Davutoğlu’nun yaşamındaki Sinirlioğlu gibi ayrıntılar hep dikkatimi çekti. Örneğin yazdığı kitabının önsözünde ilk cümle şuydu:
“Prof. Dr. Bernard Lewis’e şükranlarımı sunarım. Bu kitabı yazmamı o sağladı.”
Prof. Lewis’in siyonist olduğunu bilmeyen var mı?
Kitabını çeviren Prof. Dr. Norman Vuckoviç de Yahudi idi.
Bir gün yazarım; Davutoğluların “Neo Osmanlı” (Yeni Osmanlıcılık) tezi bir İsrail projesidir.
Boğaziçi Üniversitesi’nde tez hocası Prof. Dr. Şerif Mardin idi. “Alternatif Paradigmalar” adlı doktora çalışması için üç ay Mısır’daki Amerikan Üniversitesi‘nin kütüphanesinde çalıştı! Ders vermesi için hem ABD’den hem de Malezya’dan davet aldı. Malezya International Islamic University tercih etti.
İsrail ile ilişkilerin en iyi olduğu 28 Şubat döneminde “Silahlı Kuvvetler Akademisi” ve “Harp Akademileri”nde öğretim üyesi olarak ders verdi!
Erdoğan’ı ele geçirdiler
Tarih: 16 Kasım 2002.
Abdullah Gül hükümeti kurma görevini aldıktan sonra aradığı ilk isimlerden biri Davutoğlu oldu. Gül’ün, Refah Partisi’nin dış politikadan sorumlu olduğu ve Erbakan’ı
ABD’ye götürdüğü o dönemlerde akıl hocası Davutoğlu idi. Ancak Davutoğlu RP çatısı altında çalışmayı kabul etmemişti; dışarıdan destek veriyordu. Başbakan Gül’ün başdanışmanlık teklifini kabul etti. Gül’ün makam odasının arkasındaki iç odada çalışıyordu.
Davutoğlu sonra Başbakan Erdoğan’la çalıştı…
Siyasete dair hiçbir pratiği yoktu ve buna rağmen Davutoğlu, AKP’nin dış politikasını belirleyen birinci adam oldu. The Economist dergisi onu “perde gerisindeki etkili adam” diye boşuna yazmadı. (17.11.2007) AKP hükümetinin parlamento dışından kabinede görev alan ilk bakan da Davutoğlu oldu.
Peki tüm bunları nasıl becerdi?
Fikri donanımı olmayan Erdoğan, olayları kavramsal medotlarla açıklayan Davutoğlu’yla eksikliğini giderdiğini düşündü. “Hoca” biliyordu. Oysa…
Kitaplardaki soyut ile yaşamın somut gerçekleri karşı karşıya gelince Davutoğlu’nun çuvalladığını herkes gördü. Soyutlaştırılan dış politika Türkiye dış politikasını gerçeklerden uzaklaştırdı. Erdoğan bilmiyordu ve ne yazık ki bilmediğini de bilmiyordu; bildiği sandığı “Hoca”ya sarıldı.
Ve eklemeliyim:
Davutoğlu, Erdoğan’ın emanetçisikuklası filan olmaz. Davutoğlu, Sinirlioğlu ve Hakan Fidan, Erdoğan’ın zihinsel dünyasını ele geçirdiler. Bakmayınız afra tafrasına, “Paralel Yapı bizi kandırdı”diyen saf bir Erdoğan var karşınızda. Cüneyt Zapsu’nun “lağıma sürmeyin kullanın” sözünü hatırlatırım.
Erdoğan başbakanlığı sadece “belediye hizmetleri” sanıyor; ve dış politika ya da ekonomiyi bilmiyor; ihaleler konusunda uzman! Cumhurbaşkanlığı sürecinde buna devam edecektir.
Parantez açmalıyım: Davutoğlu’nun Konya’nın ve Anadolu Kaplanları’nın temsilcisi olduğu söyleniyor. Davutoğlu’nun en büyük kızı Sefure, Yıldız Holding’in kurucusu Sabri Ülker’in torunu Ahmet Özokur ile; ve ortanca kızı Meymune ise İstanbul Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Dursun Topçu’nun oğlu Talha Topçu ile evli. AKP döneminde Anadolu Kaplanları sadece bir efsanenin adıdır; Türkiye’nin 70 yılda kazandıklarını İstanbul ve Ankara’daki “havuzcu” şirketler yemektedir. Geçelim…
Bu arada:
Davutoğlu’nun emanetçi olup olmayacağı umurumda da değil. 12 yıllık dış politikasıyla Türkiye’yi ateş çemberinin içine atan maceracı Davutoğlu’nun başbakanlık koltuğuna oturması tehlikenin devam ettiğini gösteriyor.
Şunu demiştir:
“Dedelerimizin coğrafyası bizim kuşağımızın coğrafyasından çok daha genişti. Torunlarımızın coğrafyası da bizim coğrafyamızdan çok daha geniş olacaktır.”
Maceraya devam…